Çevre Sayfası... Madenden korunan hiçbir alan yok

Türkiye’nin her yerinde madencilik yapmak mümkün. “Kanun korumazsa maden yaşatmaz” kampanyasını sürdüren TEMA Vakfı, madenciliğe kapalı alanların kanunlarla belirlenmesi için çağrı yapıyor.

Google Haberlere Abone ol

Türkiye’de madenlere verilen izinleri bir ömür konuşsak yetmez herhalde. Takip etmek de bir hayli zor. Her gün tarım alanı ya da ormanlar gibi pek çok doğal varlığa verilen maden ruhsatına bir yenisi ekleniyor.

TEMA Vakfı’nın 24 ilde yaklaşık 20 bin maden ruhsatının ormanlar, milli parklar gibi korunan alanlar, tarım alanları ve kültür varlıklarıyla ilişkisini inceleyen çalışmasına göre, illerin ortalama ruhsatlılık oranı yüzde 63. Yani illerin yüz ölçümlerinin yarısından fazlası maden ruhsatlarına bölünmüş durumda.

KAZ DAĞLARININ YÜZDE 89'U MADEN RUHSATLI

Bu illerde bulunan ormanların ortalama yüzde 60’ı, tarım alanlarının ortalama yüzde 57’si, meraların ortalama yüzde 55’i, korunan alanların ortalama yüzde 57’si, potansiyel koruma alanı olması gereken alanların ortalama yüzde 63’ü madenlere ruhsatlı. Mesela oksijen deposu diye gözümüz gibi bakmamız gereken Kaz Dağları’nın yüzde 89’u madenlere ruhsatlı.

‘TESADÜF DEĞİL’

Çanakkale, Balıkesir, Muğla, Tekirdağ, Kırklareli, Afyon, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Bartın, Eskişehir, Karaman, Kahramanmaraş, Erzincan, Tunceli, Ordu, Tokat, Artvin, Erzurum, Bayburt, Şırnak, Siirt, Batman ve Sivas özelinde yapılan çalışmalara bakalım. Bu illerin seçilmesi tesadüf değil. Doğal varlıklar bakımından oldukça zengin bir ekosisteme sahip bu iller tarımsal üretime ve turizm potansiyeline sahip olmasına rağmen madencilik faaliyetlerinin yoğunluğuyla öne çıkıyor.

‘HİÇBİR ALAN YOK’

TEMA Vakfı, bu konuyla ilgili “Kanun korumazsa maden yaşatmaz” kampanyasını sürdürüyor. Bu kapsamda bir doğal varlıkları tehdit eden madencilik faaliyetlerine ilişkin, bir de madenciliğe kapalı alanlar politika notu paylaştı.

Çalışma kapsamında Türkiye’de madencilik yapılabilecek alanlar incelenmiş. Maden Kanunu’ndan Milli Parklar Kanunu’na kadar baktığınızda uluslararası koruma statülerine sahip alanlar da dahil olmak üzere madencilik faaliyetlerinden kanunlarla korunan hiçbir alan yok. Yönetmelik ve ilke kararları ile madencilik faaliyetlerine ilişkin kısıtlamalar getirilmeye çalışılsa bile kanunlar nezdinde bu alanlarda yapılacak çalışmalara bir engel konulmamış. Bu yüzden ilgili bakanlıkça yönetmelik ve kararlarının değiştirilmesi halinde kısıtlanan alanlarda madencilik çalışmalarının yürütülmesine imkan sağlanıyor.

‘DÜNYADAN ÖRNEKLER’

Çalışmada, Dünya Miras Komitesi’nden örnekler verilmiş. Komiteye göre, Dünya Mirası Alanları’nın korunma durumunun izlenmesi yoluyla kaydedildiği üzere 1984 – 2015 yılları arasındaki 30 yılda 47 taraf devlette yer alan, 79 Dünya Mirası Varlığı hakkında madencilik, petrol/gaz veya taş ocakcılığı sorunlarıyla ilgili 411 rapor oluşturulmuş. Bu durum küresel düzeyde “Madene Kapalı Alanlar” tartışmasını başlatmış.

Madene Kapalı Alanlar ne demek? Özetle tüm canlılar nezdinde sağlıklı yaşam hakkına sahip ekolojik ve ekonomik olarak sürdürülebilir, adil ve eşit yaşam için doğa, tarım ve kültür mirası alanlarının kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunması demek. Bu gibi uygulamalar Avrupa Birliği ülkeleri ile Amerika, Kanada, Filipinler ve Endonezya’da var.

‘KORUMANIN EN ETKİLİ YOLU’

Tema Vakfı da bu uygulamalara atıfta bulunarak bir politika önerisi getirdi. Öneride şöyle deniliyor:

“Madenciliğe kapalı alanları kanunlarla belirleyip, belirlenen bu alanlarda arama faaliyetleri de dahil herhangi bir madencilik çalışmasına izin vermemek; doğal varlıkları, biyolojik zenginliği, yaban hayatını, tarım ve mera alanlarını, kıyıları ve içme suyu havzalarını madencilik faaliyetlerinden korumanın en etkili yöntemlerinden biridir.”

‘TALEP VE TAVSİYE’

Ve kampanya kapsamında vakfın geçen mayıs ayında açıkladığı talebi ve tavsiyesini bir kez daha hatırlatalım:

• Orman alanlarının (fonksiyonları göz önünde bulundurularak),
• Korunan alanların tümünün,
• Tarım alanlarının, (5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na istinaden; mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım araziler ile büyük ovalar), (4342 Sayılı Mera Kanunu kapsamında belirlenmiş endemik veya nadir bulunan lokal yayılışa sahip türler ile yaygın yayılışlı olmakla birlikte lokal coğrafi ırkların bulunduğu mera / otlak, çayır, yaylak, kışlak alanları), (3573 Sayılı Zeytin Kanunu ile sınırları çizilen zeytin alanları),
• İçme suyu havzalarının (tüm koruma mesafeleri ile),
• Sulak alanların (Ramsar Alanları, ulusal ve mahalli öneme haiz sulak alanlar),
• Kıyı alanları ve deniz koruma alanlarının (Deniz çayırlarının ve kumul alanlarına koruma statüsü kazandırılarak),
• Bilimsel çalışmalarla belirlenmiş Potansiyel Korunan Alanların (koruma statüsü kazandırılarak) madencilik faaliyetlerinden korunmalı, bu amaçla yasalarla bu alanlarda madencilik faaliyetlerinin yasaklanması sağlanmalıdır.”

Vakıf, yasal düzenlemelerle artık bu tablonun değişmesini istiyor. Doğal varlıklar bu ülkenin en değerli mirası. Eğer biz kanunlarla korumazsak kimse korumaz.