YAZARLAR

Çekingen Arsenal, travmalı City’yi dağıttı

Uğurlu lacivert yün kazağını yeniden giyen Guardiola, teselliyi yedek kulübesinde aradı, ama orada da yalnızca yardımcısı Juanma Lillo’nun kederli silüetini buldu. Bu, Guardiola’nın kariyerindeki en ağır skor; 2020’de Leicester’a karşı alınan 5-2’lik ve Bayern’i çalıştırırken Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’den aldığı 4-0’lık yenilgiden de daha kötü. 

Pep Guardiola, dün Emirates Stadyumu’nda muhtemelen kariyerinin en büyük utancını yaşadı. Takımının aldığı 5-1’lik mağlubiyet, Katalan teknik direktörün kariyerinde şimdiye kadarki en farklı mağlubiyeti olarak kayıtlara geçti. Sonucun ortaya çıkış şekli de bu utancı daha artırdı. 

Yaklaşık bir saat boyunca karşısında hayli çekingen bir rakip bulsa da, Manchester City’nin kendi travmasını atlatamadığı görüldü. City’de son aylarda yaşanan kriz, giderek daha da kötüsüne dönüştü. Bu durum takımın karakterini sarsarken, Guardiola’nın inançlarını da köreltmeye başladı. Dün de Arsenal karşısında bu birikmiş kompleksin etkisinden kurtulamadılar.

City’nin sahaya yerleşimi, bu yeni “ihtiyatlı kimliğin” adeta ilânı gibiydi. Futbolcular maça kararsız, enerjisiz ve inançsız bir presle başladılar. Liverpool, Manchester United, Brentford veya PSG maçlarında olduğu gibi… Bire bir baskı yapmayı denediler: Savinho, Saliba’yı; Marmoush, Partey’i; Haaland, Gabriel’i; Foden, Lewis-Skelly’yi takip ediyordu ama Odegaard’ı takip eden hiç kimse yoktu. Odegaard topu almak için geriye doğru geldiğinde, Kovacic ve Bernardo Silva savunma oyuncularını korumaya devam ettiğinden onu kimse kovalamadı. Bu tür uyumsuzluklar Arsenal’ı rahatlattı ve maçın başında City’nin orta sahada kontrolü eline almasını engelledi. Çünkü Arsenal, adam adama presi iyi yapıyor, rakibine boş alan bırakmıyordu. Nitekim henüz ikinci dakikada hazırlıksız yakaladıkları Akanji’ye birlikte baskı yapan Trossard ve Rice topu kaptılar; ardından Havertz atağı yönlendirdi, Odegaard da ilk golü atıverdi.

1-0’lık skor, taktik tahtada hazırlanan planların sonucu gibiydi. Rodri ve Dias gibi en agresif savunmacılarını kaybetmiş olmak, Guardiola’yı savunmayı koruması gerektiği fikrine itti. Savunmanın zaafını daha fazla hücum yaparak telafi etmek yerine – ki bu, oyuncuların doğal maceracı yapısını da besleyebilirdi – Katalan teknik direktör, takıma tedbirli olmaları gerektiği mesajını verdi. Birkaç haftadır, topu olabildiğince ayaklarında tutmayı, hızlı dolaşımdan ise pas isabetini öncelemeyi, rakip markajları sabitleyerek onların savunma arkasında boşluk bırakmalarını beklemeyi ve böylece oyunun temposunu düşürerek hem kendi kalelerini koruyup hem de kontratakları engellemeyi öğütlüyordu. Guardiola’nın bu yaklaşımı, savunmada sağlamlık hedeflese de sahada bir özgüven kaybına yol açtı. Bir süre önceye kadar futbolun en cesur ve yenilikçi yoluyla zirveye yürüyeceklerini hisseden oyuncular, artık bir güvensizlik duygusuna kapılmış durumda. Bu umutsuzluk; bilhassa Stones, Akanji, Gvardiol, Kovacic gibi oyuncuların sergilediği büyük güvensizlikte kendini açıkça gösteriyor; Kovacic sahada adeta yoldan geçerken rastgele bir manzara izliyormuş gibi görünüyor.

Arteta ise 1-0’dan sonra takımını Brighton maçında olduğu gibi orta blokta konumlandırdı ve benzer sonuçlar yaşandı. Fakat Arsenal’ın Basklı menajeri inatçı bir yapıya sahip. Geçen hafta da söyledi. Oyuncularının savunmayı sevmelerini istediğini belirtti. Bu tür mesajlar tehlikeli olabilir. Nitekim bir saat boyunca futbolcuları topun gerisinde konumlanıp hücumu unuttu. Arteta’nın kenarda sağ elini havaya kaldırarak orkestra şefi gibi takımı yönlendirmesi, aynı anda sahada Odegaard’ın takımın ileri çıkmasını işaret etmesi şaşkınlık yaratıyordu. Norveçli oyuncu, arkadaşlarının geriye çekilme kararından en çok etkilenen isim oldu. Kimse onunla birlikte ileri çıkmadı, topu kapmak için City stoperlerine pres yaptığında dönüp 70 metrelik deparlarla savunmaya yardıma geldi. Günümüzde bu kadar farklı görevi böylesine tutku, doğruluk ve yüksek seviye bir isabetle yerine getirebilen başka bir futbolcu yok. Kaptanlarının önderliğinde Arsenal, çelişkili sinyallere rağmen rotasını korumayı başardı.

Hakem ilk yarıda Martinelli’nin 2-0’lık golünü ofsayt gerekçesiyle iptal etti; bu gol, Odegaard’ın harika pasıyla gelmişti. Havertz ise başka bir pozisyonda bomboş kaleye atamadı. Ancak nadir atak girişimleri dışında Arsenal, geri çekilip topun arkasına geçerek skoru koruma yoluna gitti. Eğer Arsenal bu kadar geriye yaslanmasaydı, City çok daha önce dağılabilirdi. Arsenal’ın sahanın ve topun hâkimiyetini kaybetmesi sayesinde, Guardiola’nın takımı 55. dakikaya kadar görüntüyü biraz olsun koruyabildi. Kaleci Raya, üst üste gelen ortaların ardından iki kritik kurtarış yaptı. Savinho’nun harika asistinde Haaland 1-1’i yakaladı. Ne var ki bu sevinç kısa sürdü. Bir dakika sonra Partey, Foden’ın bariz hatası sonrası ceza sahası dışından 2-1’i buldu. Bu gol, City’nin uzun süreli bir baskıyı kaldıramayacağını belli etti. Arsenal da bunu yaptı. Odegaard, Trossard, Rice ve Partey vitesi yükselttiğinde, Savinho sinip kaldı; Foden, Haaland ve Marmoush da onları felç eden melankolik ruh hâllerine geri döndü. Böylece kendileri adına farklı mağlubiyet adeta kaçınılmaz oldu: Lewis-Skelly, Havertz ve Nwaneri golleri sıralayarak skoru 5-1’e getirdi.

Guardiola maç sonu basın toplantısında, Arsenal’ın verdiği bir saatlik fırsat dilimini kastederek, “Maçı yüksek seviyede oynadık,” dedi. “Fakat 2-1’den sonra maçın momentumu değişti. Bunlar futbolda oluyor. Çok fazla gol yedik. Hoşuma gitmiyor, üzgünüm ama yola devam edip başımıza gelenlerden ders çıkarmalıyız” diye ekledi.

Uğurlu lacivert yün kazağını yeniden giyen Guardiola, teselliyi yedek kulübesinde aradı, ama orada da yalnızca yardımcısı Juanma Lillo’nun kederli silüetini buldu. Bu, Guardiola’nın kariyerindeki en ağır skor; 2020’de Leicester’a karşı alınan 5-2’lik ve Bayern’i çalıştırırken Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’den aldığı 4-0’lık yenilgiden de daha kötü. 

Bu hezimet, City’yi dördüncü sıraya geriletti; beşinci sıradaki Newcastle ile aynı puanda, hemen altında bir maç eksiği bulunan 40 puanlı Chelsea ve yine 40 puanlı Andoni Iraola’nın Bournemouth’u var. Artık City, gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkını kaybetme riskiyle karşı karşıya gibi görünüyor.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda çocuklara yönelik olarak kurgusal biyografi türünde spor kitapları yazıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.