Caner Dağlı: Keyfi yerinde olan insanın hayatından komedi çıkmaz

Caner Dağlı ile komedi kültürünü konuştuk. Dağlı, "Her şeyin mizahı yapılır. Sadece yapılan şakanın iyi olması gerekiyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Stand-up röportajlarımızın bu haftaki konuğu Caner Dağlı. Dağlı’yı Gain’deki TuzBiber Stand-Up programından ya da Engin Türkoğlu’yla beraber hazırladığı Vay Be adlı podcast’inden bilenleriniz vardır.

Biz de, “Şaka iyi olduğu müddetçe her şeyin mizahı yapılabilir” diyen Dağlı’yla bir araya geldik. Kendisine sahnelerle nasıl tanıştığını, komedinin bir uyumsuzluk meselesi olup olmadığı ve günümüz komedi kültürünü sorduk.

'HİKÂYELERİM MUTSUZLUKTAN DOĞMA'

Sahneye ilk çıktığınız günü bizimle paylaşır mısınız? Heyecan da mutlulukla beraberdir diye soruyorum; “Artık bunu yapacağım” demeye nasıl başladınız?

Metin Üstündağ, 4 sene önce Paspas diye bir mizah dergisi çıkarıyordu. O ara oraya karikatürlerimi götürürken, “Sen stand-up yapsan çok iyi olur aslında” diyordu sürekli Metin abi. İlk başlarda 'yok ya' desem de, uzun ilişkimden ayrıldıktan ve ağır bir depresyon sürecinden sonra 'bir deneyeyim' dedim. İlk sahneye çıktığım gün o kadar uzatmışım ki beni sahneden aldılar kibarca. Sonra yine denedim, çok güldüler. Oluyor galiba derken bu zamanlara kadar geldim.

Engin Türkoğlu’yla beraber hazırladığınız “Vay Be” adlı bir podcast yayınız var. Bu seri nasıl başladı? Sahnede seyirci karşısında yapılan komediyle podcast yayınında yapılan komedinin avantajları dezavantajları neler?

Aslında çok büyük bir hikâyesi yok. Bir anda, yapalım mı derken başladık. Sahneyle çok fazla farkı var. Sahne o anda reaksiyon alman gereken bir yer. O anda dikkatlerini tümüyle sana vermeleri gerek. Ama podcast öyle değil. İnsanlar yürürken, yemek yaparken ya da başka bir işle uğraşırken dinliyor genelde. Biraz arkadaşlık ediyorsun insanlara o anda.

Caner Dağlı

Gösterinizde ilişkilerden arkadaşlığa kadar pek çok şeyden bahsediyorsunuz ve bütün bunlar hayata bir türlü adapte olamama, olaylara farklı bir yerden bakıp farklı sorular sorma hali olarak ortaya çıkıyor sanki. Biraz da bundan bahsedelim mi? Komedi uyumsuzluktan mı çıkar?

Evet, biraz öyle bence. En azından benim hikâyelerimde öyle. Ben genel olarak hayat boyu hiçbir yere tam olarak ait olamadım, hissedemedim. Çoğu zaman mutlu da olamadım. Aslında o mutsuz olma halinin yansıması o hikâyeler. “Ya sen beni Caner’den mi kıskanıyorsun? Caner öyle biri değil ya!” denildiğinde sosyal hayatınızda, cevap olarak, “Lan ben öyle biriyim,” diye isyan edemezsiniz. Ama sahnede dersiniz ve insanlar buna güler. Çok uyumlu, keyfi yerinde, işleri tıkırında giden insanın hayatından komedi çıkacağını pek sanmıyorum ben.

'BEN SADECE BİR KOMEDYENİM'

Tabii bir de eli meşaleli insanlar var: Üstelik sadece muhafazakârlar değil, kendilerini muhalif olarak tanımlayan kesimler de bu linç kültürüne ortak oluyorlar ve ortaya eski, eski olduğu kadar da güncelliğini yitirmeyen, “Her şeyin mizahı yapılmaz” diye bir laf çıkıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Net olarak her şeyin mizahı yapılır. Sadece yapılan şakanın iyi olması gerekiyor. Tek kriter bu ama Türkiye’de maalesef zor bir durum bu. Ben her gün 10 küfür yemeden sosyal medyada güne başlamıyorum. Ki ortada sinirlenecek bir şaka yokken bile oluyor bu. Sahneye çıkmama sinirlenmiş adam, yapma bu işi diyor hemen. Daha ciddi boyutta bu durumu yaşayan, hapse giren, dava edilen arkadaşlarım oldu. Zor bir durum. Ben de Zafer Partisi’yle ilgili bir şakamı kaldırmak zorunda kaldım. Bir taraf seni de göndereceğiz bu ülkeden diyordu, bir taraf da göçmenleri ne güzel savunuyor yahu deyip Arapça altyazılı olarak sosyal medyaya videoyu tekrar koymuştu. Ben sadece komik olduğunu düşündüğüm bir şaka yapmıştım. Ben bir kanaat önderi ya da bir ideolojinin yılmaz savunucusu değilim, sadece komedyenim. Benim işim şaka yapmak. İnsanlar bunu anlayamıyor bence.

Stand-up komedi ülkeye, kültüre göre çeşitli farklılıklar gösteriyor. Buradan hareketle Türkiye’deki stand-up kültürünü nasıl yorumlayabiliriz?

İlkokulda Türkiye’yi gelişmekte olan ülkelerden biri olarak sayarlardı. Şu an Türkiye hâlâ o sıralamayı koruyor mu bilmiyorum ama stand-up kültürü için bunu söyleyebilirim. 2019 yılında ben başladığımda dahi sahneye çıkacak bu kadar imkân yoktu. Bir hafta beklerdim beş dakika sahneye çıkmak için. Seyirci de çok azdı. Şimdi insanlar akşam hem iki bir şey içeyim hem de stand-up izleyeyim diye evinden çıkabiliyor. Tabii ki yeterli değil ama ben artarak devam edeceğini düşünüyorum.

Komedyenleri sahne şovlarının yanında çeşitli platformlarda, farklı formatlarda da görmeye başladık. Buna dair bir çalışmanız var mı?

Bir sene kadar önce Gain için bir proje yapmıştık Tuzbiber’le beraber. Şu anda da Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalı 196sekiz için “Hakikaten mi” adında bir proje yapıyoruz. Çekimlerine başlandı. En güncel olarak bu iş var şu an.

Yakınlardaki gösteri takviminizi bizimle paylaşır mısınız?

4 Eylül Pazar günü 20.30’da Antalya’da 40ambar adlı mekândayım.

'SAHNEYE ÇIKMAYI ERTELEMEYİN'

Stand-up’a ilgi duyan, sahneye çıkmak isteyen gençlere buradan neler söylemek istersiniz?

Bol bol acı çeksinler. Tavuk döner ve patsoyu azaltsınlar. Yogaya başlasınlar. Şaka şaka. 3 sene kadar açık mikrofon sunduğum için çok fazla bu işe başlamak isteyen arkadaştan bu minvalde soru duydum. O yüzden devreler yandı sanırım. Tek önerim şudur: Sahneye çıkmayı ertelemesinler. Direkt çıkıp denesinler. Komik olup olmadıkları orada belli olur. Bu işin başka bir başlangıcı yok.