Canan Arın: Ataerki ne kadar direnirse dirensin, zafer kadınların olacak!

2021 yılının Anne-Klein-Kadın Ödülü sahibi, avukat ve kadın hakları aktivisti Canan Arın Heinrich-Böll-Stiftung Vakfı tarafından çevrimiçi düzenlenen basın toplantısında “Polisin gaz sıkmasına rağmen bu yıl da kadınlar yine bir araya gelecekler ve yine ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diye bağıracaklar. Ataerki ne kadar direnirse dirensin, dünya değişiyor. Zafer kadınların olacaktır. Ben buna inanıyorum” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 2021 yılının Anne-Klein-Kadın Ödülü sahibi, avukat ve kadın hakları aktivisti Canan Arın oldu. 40 yılı aşkın bir süredir kadınların hakları için mücadele eden Arın, Türkiye’nin ilk bağımsız kadın sığınağı vakfı Mor Çatı’nın kurucuları arasında yer alıyor.

Heinrich-Böll-Stiftung Vakfı tarafından çevrimiçi düzenlenen basın toplantısı bugün yapıldı. Ödül töreni ise 5 Mart 2021, saat 20:00- 21:00 arasında gerçekleştirilecek.

‘ÇOK DOLUYUM, ÇOK YARALIYIM’

Basın toplantısında konuşan Canan Arın sözlerine şöyle başladı:

“Divan şairimiz Baki’nin bir dizesi vardır: ‘Bir dokun bin ah işit kâse-i fağfurdan.’ Türkiye’deki kadın sorunu dendiği zaman ben böyle oluyorum. Saatlerce konuşabilirim. Çok doluyum, çok yaralıyım. Ben Türkiye’de kadın ve erkeğin eşit olduğu yanılsaması ile büyümüş bir kuşaktan geliyorum. Ailemde hiçbir zaman bir ayrımcılığa tabi tutulmadım. Hukuk fakültesinde okurken, 1980 yılında kadın hareketinin içinde yer almaya başladığımda aslında hiç de eşit olmadığımızı fark ettim. Eşitliği bozan en önemi unsurlar da kanunlardı. Medeni Kanun’un aile hukuku ve ceza kanunuydu. Medeni Kanun'un aile hukuku kitabında, evlilik birliğinin reisi kocadır diyordu. Kadın kocasının soyadını taşımakla hükümlüydü. Eşler arasında çocuğun velayeti konusunda anlaşmazlık söz konusu olursa erkeğin oyu baskın oluyordu. İkametgah seçiminde kocanın sözü geçerliydi. Kadının ikametgahı kocanın ikametgahıydı.”

‘2015’TE ÇOCUK İSTİSMARININ YOLU AÇILDI’

Heinrich-Böll-Stiftung ve ödül jürisi başkanı Barbara Unmüßig, Arın’a kürtajın yasal olmasına rağmen fiilen uygulanmıyor olmasını ve İstanbul Sözleşmesi’ni sordu. Arın şöyle yanıtladı:

“Bugünkü hükümet eski kanunlara dönmeye çalışıyor. Eski Ceza Kanunu’nda bir kadına birden fazla kişi tecavüz ettiği ya da bir kişi tecavüz ettiği zaman erkeği cezadan kurtarmak için kadını tecavüz eden erkekle evlendiriyorlardı. Bu tamamen değiştirildi. Şimdi hükümet bu kuralı getirmeye çalışıyor. Bu korkunç bir şey. Şu anda uygulanan Medeni Kanun’a göre kadın ve erkek için evlenme yaşı 17 yaşın doldurulmasıdır. Bunun altında evlilik mümkün değil ancak mahkeme kararıyla 16 yaşın doldurulması mümkün olabilir. 2015 yılına kadar resmi nikah sözleşmesinin belgeleri görülmeden dini nikah kıymak suçtu. 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla bu, suç olmaktan çıkarıldı. Bu, çocuk evliliklerinin ve çocuk istismarlarının yolunu açtı.”

‘ZAFER KADINLARIN OLACAKTIR’

Arın, 2015’te Mor Çatı adına Türkiye’deki birçok hastaneyi aradıklarını ve hastanelerin çoğunun kürtaj yapmadığını hatırlattı. Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ısrarının ise şeriat yasalarına dönme amacı taşıdığını belirtti.

“Türkiye’de ve dünyada yükselen bir dincilik söz konusu. Patriyarka sarsılmaya başladı. Bu, hükümeti son derece korkutuyor. Çünkü bu hükümetin asıl amacı şeriatı uygulamak. İstanbul Sözleşmesi’nden bu yüzden çekilmek istiyorlar. Kadınları kamu hayatından çekmek istiyorlar. Birtakım milletvekilleri, ‘kadınlar çalıştığı için erkekler işsiz kalıyor’ diyebiliyor. Kadın için dini referanslar veriyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısını bozduğunu iddia ediyorlar. O çok övdükleri Türk ailesinde erkek mutlak egemen ve Türkiye’de günde üç kadın öldürülüyor.”

Canan Arın, son olarak yaklaşan 8 Mart için şunları söyledi:

“Polisin gaz sıkmasına rağmen kadınlar yine bir araya gelecekler. Yine bir araya gelecekler ve yine ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diye bağıracaklar. Ataerki ne kadar direnirse dirensin dünya değişiyor. Zafer kadınların olacaktır. Ben buna inanıyorum.”