Can Candan: Demokratik ve şeffaf yönetilen üniversite hayal ediyoruz

Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu'nun yerine vekil atanan Prof. Naci İnci, Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden akademisyen Can Candan'ın görevine son verdi. Yaşananları Candan ile konuştuk.

Fotoğraf: Boğaziçi Direnişi
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Can Candan’ın görevden alınmasının ardından 14 gün geçmesine rağmen Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ‘Kabul Etmiyoruz- Vazgeçmiyoruz’ diyerek karara tepkilerini göstermeye devam ediyor. Akademisyenler, meslektaşları görevlerine iade edilene kadar her gün Rektörlük binası önünde eylemlerine devam edeceklerini açıkladı.

Candan, hem kendi durumunda hem de Feyzi Erçin’in durumunda bağlı olduğu fakültenin ve bölümün iradesinin çiğnendiğini belirtirken, demokratik, şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yönetilen, temel haklara ve özgürlüklere saygı gösterildiği, kamu yararı üreten bir üniversite hayali kurduklarını dile getirdi. Candan ile yaşanan süreci konuştuk.

'YAŞANANLAR EN HAFİF TABİRİYLE HAZİN'

Can Candan'ın üniversitedeki görevine neden son verildi? Bir mesaj mı verilmek istendi, amaç neydi? Süreci ve son yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Melih Bulu’nun rektör yardımcısı ve şu anki rektör vekili Naci İnci, bana gönderdiği 16 Temmuz tarihli yazıda; sözleşme sürem dolduğu ve yenilenmesi için başvuru yapmadığım ve zaten hakkımda amirlerime hakaret ettiğim için 10 Temmuz’da bir disiplin soruşturması açılmış olduğunu ve ders vermemin uygun olmadığını söylüyor. Bu mektup kendisinin adımı zikrettiği ilk mektup değil. Daha önce de beraber ortak bir proje üzerinde çalıştığım meslektaşım Özcan Vardar’ın okula giriş izni hakkında yazdığı bir gerekçe yazısında projem ve benim hakkımda bazı şeyler söylemişti:

“Can Candan'ın bu gibi faaliyetlerde bulunma görevi yoktur; [Özcan Vardar’ın] Nükleer Alaturka web sayfasında da ismi geçmemektedir. Ayrıca ilgili web sayfasında, bahse konu hazırlanacak belgeselin içeriğinde siyasi bir partiyi hedef aldığı yönünde bir kanaat hasıl olmuştur. İlaveten kim tarafından finanse edildiği belli olmadığından talep tarafımızdan uygun bulunmamıştır"

Sizin de bildiğiniz gibi 2 Ocak 2021 tarihinden beri kampüsümüze ziyaretçi, hatta bazen biz akademisyenler ve basın emekçisi arkadaşlar alınmıyor. Bildiğim kadarı ile şimdiye kadar sadece Melih Bulu ile söyleşi yapmak için gazeteciler kampüse girebildi. Yedi aydır “Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz” diyerek Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak akademik özgürlük ve kurumsal özerklik mücadelesi veriyoruz. İlkelerimizi savunuyoruz, bir itirazımızı ifade ediyoruz. Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi ifade özgürlüğü, protesto hakkı; temel, anayasal haklar. Haberleşme özgürlüğü de öyle. Ben yedi aydır itirazımızı, akademik özgürlük ve kurumsal özerklik mücadelemizi görsel olarak belgeliyorum ve belgelemeye devam edeceğim. Zira bu benim, öğrencilerimizin, meslektaşlarımızın temel haklarını kullanmasından başka bir şey değil. Ayrıca bir belgesel sinemacı ve akademisyen olarak bu benim 14 yıldır çalıştığım kurumuma, öğrencilerime ve meslektaşlarıma karşı da görevim, sorumluluğum. 

Süreci ve son yaşananları en hafif tabiriyle hazin olarak değerlendirdiğimi söyleyebilirim. Ama önce kabul etmediğimi ve vazgeçmediğimi söyleyeyim. Boğaziçi Üniversitesi 158 yıllık tarihi olan, 50 yıldır kamu üniversitesi olarak kamu yararı üreten bir kurum. Kendisi de yirmi küsur yıldır bu üniversitede akademisyen olan Naci İnci’nin yazdıkları ve yaptıkları Boğaziçi Üniversitesi tarihinde daha önce yaşanmadı. Boğaziçi Üniversitesi’ni Boğaziçi yapan değerlerle bağdaşmıyor söyledikleri ve yaptıkları. Bu sırf şahsıma değil, kamu yararı üreten bir kuruma verilen büyük bir zarar her şeyden önce benim için. 

Naci İnci’nin bana yazdığı yazıdaki üslup gibi bir üslubu bu üniversitede yöneticilik yapmış hiç kimse kullanmaz. Üniversitede amir-çalışan, alt-üst ilişkisi yoktur, doğasına aykırı. Mektup hukuki anlamda da çok sorunlu, bunu avukatlar daha iyi değerlendirecektir. Ama şunu söyleyebilirim, biri hakkında disiplin soruşturması açtıysanız bunu ona tebliğ etmeniz gerekir. Soruşturma süreci devam ederken o kişiyi işten çıkaramazsınız. Neyse, daha fazla hukuki detaya girmeyeyim ama Boğaziçi Üniversitesi ciddi bir kurumdur, bunu asık suratlı gibi anlamayın. İşimize özen gösteririz, birbirimize saygı duyarız. Böyle çalakalem yazışmalar yapmaz, aldığımız her kararın mesnetli olmasına dikkat ederiz, üniversitemizin fakülte, bölüm, kurul ve komisyonlarının kararlarına uyarız. Tepeden değil yatay olarak yönetilen bir kurumdur burası. Bir hocanın görevden alınmasına öncelikle ilgili fakülte ve bölüm karar verir. Benim durumumda da, Feyzi Erçin’in durumunda da bağlı olduğumuz fakültenin ve bölümün iradesi çiğnendi. Bu çok önemli bir hasar diyebilirim. 

'ÜNİVERSİTEYE VERİLEN HASARA ORTAK OLMUŞ İSİMLER KABUL EDİLMEYECEK'

2 Ağustos’ta rektör aday başvuruları kapanıyor. Öne çıkan bir isim var mı? Prof. Naci İnci rektör olarak atanır mı?

Evet, 2 Ağustos Boğaziçi'ne rektör adayı başvuruları için YÖK'ün belirlediği son gün. Bir iki gün önce Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak bir açıklama yaptık. O açıklamada yedi aydır verdiğimiz mücadeleyi üniversite içinden takip etmiş, kurumumuza verilen hasarları tecrübe etmiş ve bunların onarılması yönünde çalışacağını, üniversite senatomuzun 2012 yılında açıkladığı temel ilkelerimize bağlılığını ifade eden adayların ancak bizim için kabul edilebilir olduğunu ifade ettik. Son derece nitelikli akademisyenlerin olduğu bir yer Boğaziçi Üniversitesi ve 2016'dan önce de rektörümüzü nitelikli akademisyenlerimiz arasından kendimiz seçmiştik. Atanma süreci bizim dahil olmadığımız bir süreç olduğu için Naci İnci’nin atanıp atanmayacağını bilemeyiz. Üniversite içinden destek alır mı diye sormadınız ama sorsaydınız, size az önce söylediklerimi tekrarlardım. Kısacası ister Naci İnci olsun, ister onun gibi Melih Bulu'nun yardımcılığını kabul etmiş ve yedi aydır üniversitemize verilen hasarlara ortak olmuş Gürkan Kumbaroğlu ve Fazıl Önder Sönmez olsun, bu isimler atanırlarsa Boğaziçi bileşenleri tarafından kabul edilmeyecekleri ortada.

‘HERKES İÇİN NİTELİKLİ EĞİTİMİN MÜMKÜN OLDUĞU BİR ÜLKE HAYAL EDİYORUZ’

Boğaziçili akademisyenler tekrar tekrar dile getirse de, yine sormak isterim. Boğaziçili akademisyenlerin bundan sonraki beklentisi nedir?

İlk beklentimiz, üniversitemize hasar vermekte olan bu sürecin sona ermesi ve şu ana kadar yapılan hasarların telafi edilmesi. Üniversite senatomuz tarafından görevlendirilen “Üniversitelerde Yönetim Yapılanması Çalışma Komisyonu” adlı komisyonumuz, geçen hafta hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. 'Üniversite, akademik özgürlük, kurumsal özerklik ve kamu araştırma üniversitesi nedir ve nasıl olmalıdır', detaylı olarak anlatılıyor bu raporda. Boğaziçili akademisyenler olarak, bir üniversiteyi üniversite yapan evrensel değerlere saygı gösterilmesini, sadece kendi üniversitemizin değil, tüm üniversitelerin özgür ve kurumsal olarak özerk olmasını istiyoruz ve bir model de sunuyoruz. Demokratik, şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yönetilen, temel haklara ve özgürlüklere saygı gösterildiği, kamu yararı üreten bir üniversite, herkes için nitelikli eğitimin mümkün olduğu bir ülke hayal ediyoruz diyebilirim aslında. Beklentimiz bu hayalimiz doğrultusunda somut adımlar atılması.