Bursa'da yaşayan Oksana Eger: 'Biz kardeşiz' diyorduk, savaşa inanmıyorduk

Oksana Eger, Rus ablukası altındaki ailesi için endişesini "Kalbim ağrıyor" cümlesiyle anlatıyor ve ekliyor: “’Biz artık kardeşiz’ diyorduk. Saldırı olacağına inanmıyorduk."

Google Haberlere Abone ol

Pelin Akdemir
BURSA -
Pencerenin önünde yağmurlu havaya bir süre bakarak konuştuktan sonra arkasını dönüp sandalyesine oturdu. Konuşmasına devam ediyordu ki telefon kesildi. Vakit kaybetmeden tekrar çalan telefonunu yanıtladı. Ne konuştuğunu anlamam için dilini bilmeme gerek yoktu. Kötü haberler aldığı ses tonundan ve yüzünün şeklinden belli oluyordu. Telefonu kapatınca aldığı haberi söyledi: “Evimizin yakınlarında bomba atılmış. 10 tane ev yok oldu. 20 kişi ölmüş, 5’i çocuk.”

Ukrayna’nın Rusya sınırına 30 kilometre mesafede, Rus askerlerinin ablukası altındaki Sumy kasabasında yaşayan ailesinden alıyordu haberi Oksana Eger. Kendisi 2011’den itibaren Türkiye’de yaşıyor. Bebeğiyle birlikte bir süre ailesinin yanında kaldıktan sonra ocak ayında tekrar Bursa’ya dönmüş. Şimdi İngilizce öğretmeni olarak görev yaptığı okulda çalışmaya devam ediyor.

Oksana Eger ile savaş ve ailesi üzerine konuşuyoruz. Cümlelerinin içinde “korku” kelimesi ağırlıkta: “Korkuyla yaşamak çok kötü. Günlerdir uyumuyorum. Kalbim ağrıyor.

‘SİREN ÇALDIKTAN SONRA SAKLANMAK İÇİN BEŞ DAKİKA VAR’

Ailesiyle internet üzerinden veya telefonla iletişim kurabiliyor. “Bazı günler telefon çekmiyor ama” diyor ve ekliyor: “Şehrim işgal altında. Rus ablukası altında, kimse içeri giremiyor, dışarı çıkamıyor. Askerler izin vermiyor.”

33 yaşındaki erkek kardeşinin ilk günden itibaren orduya katılmak istediğini ama abluka nedeniyle katılamadığını aktarıyor. Kardeşi, savaşın 19. gününde orduya katılabilmiş. Yasak olduğu için kardeşinden savaş hakkında bilgi alamıyor: “Konuşuyoruz ama bir şey söylemiyor. Her gün siren çalıyor. Siren çaldıktan sonra saklanmak için beş dakika var. Sonra bomba geliyor. Nereye düşeceği belli değil. Hangi ev patlayacak bilmiyoruz. İnsanlar o korkuda yaşıyorlar.”

'200 BİN KİŞİLİK ŞEHİRDE SADECE İKİ SIĞINAK VAR'

Sığınakları sorduğumda, Türkiye’yi örnek gösteriyor: “Burada da savaş olsa hiç kimse hazır değil aslında. Burada da sığınak yok, orada da yok. İnsanlar metro istasyonlarında saklanıyor. Benim şehrimde 200 bin kişi yaşıyor. Sadece 2 tane sığınak var. Onlar da eve uzak. İnsanlar banyoda ya da koridorda saklanıyorlar. Pencereden uzak, üç duvarın arasında.”

‘SALDIRI OLACAĞINA İNANMIYORDUK’

Oksana Eger, Ukrayna-Rusya arasında tarihteki savaşları ve bu savaşlarda Ukrayna tarafında hayatını kaybedenlerin sayılarının yer aldığı listeyi gösteriyor: “1930 yılında ‘Büyük Terör’ olmuş. Anneannem bu savaşı hatırlıyor. Savaşta Ukrayna’dan 200 bin kişi ölmüş.”

Ukrayna- Rusya arasında gerilimin eskilerde kaldığına inandıklarını anlatıyor: “Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim anneannem, babaannem zamanında vardı. Sonra onlar dediler ki ‘Biz kardeşiz.’ Kimse beklemiyordu. Türkiye- Azerbaycan kardeş ülkeler diyorsunuz. Biz de beklemiyorduk. Eskide kaldı, diyorduk. Biz artık kardeşiz, diyorduk. Söylenenlerin dedikodu olduğunu düşünüyorduk. Saldırı olacağına inanmıyorduk.”

“Putin ne istiyor?” sorusuna Oksana Eger’in yanıtı “Toprak istiyor” oluyor ve devam ediyor: “Biz, ülke olarak NATO’ya girmek istiyoruz. Ama Rusya istemiyor. ‘Eskiden aynı ülkeydik’ diyor ve hâlâ kontrol sağlamak istiyor. 1991’den sonra biz ayrı, bağımsız ülke olduk. Biz de ‘sana ne’ diyoruz. Bir diktatör gibi 'Bunu yapamazsın, benim dediğim olacak' diyor.”

‘KADIN, ÇOCUK UMURLARINDA DEĞİL’

‘İnsani koridor’ dediğimde Eger'in yanıtı şöyle oluyor: “Onları da vuruyorlar. Kiev’e yakın bir yerde sadece kadın ve çocuklar izin verildikten sonra gidiyorlar. İnsanlar giderken bilerek vuruyorlar. Dün (14 Mart) orada 20 kadın öldü. Benim şehrimde izin vermiyorlar. 8-9 Mart’ta ‘çıkan çıksın’ diye konuşmuşlardı. İnsanlar çıkmaya başlayınca yine vurmaya başladılar. Rus askerler, sivilleri öldürüyorlar, evlerimizi yok ediyorlar. Kadın, çocuk umurlarında değil. Ailesi ölen çok çocuk var.”

‘SADECE KURU EKMEK KALDI’

Ailesinin Sumy şehrinden çıkıp çıkamayacağını soruyorum, “Annem buraya gelsin istiyorum ama yol çok tehlikeli. Nasıl gelecek?” diyor.

Şehrinde gıda sıkıntısı da yaşanıyor. Giriş- çıkışlar yasak olduğu için marketlerde raflar boş. "Oradaki insanlar ne yapıyorlar?" diye soruyorum. Ellerini iki yana açarak, "Bilmiyorum" diye yanıtlıyor. Annesiyle konuşmasını aktarıyor: “Artık yemek yok. Marketler tamamen boşmuş. Sadece kuru ekmek kaldı yemek için.” 

Rusya’da sosyal medya ağlarının kapatılması üzerine de konuşuyoruz. Rusya’da olan halası Ukrayna’da savaş olmadığını düşünüyormuş;“Televizyonda söylenene inanıyorlar. ‘Ukrayna’da savaş yok’ diyorlar. Biz ne olduğunu yaşıyoruz.”

‘TÜRKİYE OTURMA İZNİ VERMİYOR’

‘Türkiye’den beklentiniz nedir?’ diye soruyorum. Gıda, kıyafet yardımı için teşekkür ediyor ama asıl meseleyi anlatıyor: “Oturma izni vermiyorlar. Almanya gibi diğer ülkeler oturma, çalışma izni veriyorlar. Annem buraya gelse sadece 30 gün kalabilir. 30 gün sonra yine savaşa mı dönecek? Neden oturma izni verilmiyor anlamıyorum. Biz, vatandaşlık istemiyoruz. Herkes gelemez zaten ama gelmek isteyen de gelemiyor. Bu insanlar için oturma izni prosedürü daha kolay olması lazım.”

Okulda Belarus’tan gelen bir öğretmen de görev yapıyor. Oksana Eger ile farklı bir ülkede aynı dili konuşan insanlar olarak birbirlerine destek oluyorlar. Belarus hükümetinin Rusya’ya verdiği desteğe karşı olduğunu söyleyen Olga Michalevich, savaş için şunları söylüyor: “Belarus’un yüzde 80’i, Rusya’ya destek verilmesini istemiyor. Belarus’da her şey saklanıyor. Bilen insanlar savaşı biliyor ama savaş yokmuş gibi gösteriliyor. Rusya, Ukrayna’yı Nazi yönetiminden kurtarıyor gibi gösteriliyor.”

Etiketler bursa ukrayna savaş