Brand New Cherry Flavor ve Hollywood'un büyüsü

Netflix'te yayınlanan "Brand New Cherry Flavor", heyecanı, çeşitli tarzları çağrıştıran esnek Amerikalılığı ve alt metniyle yalnız türün meraklısına değil ortalama seyirciye de sesleniyor.

Google Haberlere Abone ol

Tod Grimson'ın romanından uyarlanan ve son dönem korku dizilerinde adını duyurmuş senarist Nick Antosca tarafından yönetilen Brand New Cherry Flavor, Netflix'te yayınlandı. 8 bölümlük bu mini dizi için hani meyvesinden sebzesine, çeşnisinden ekmeğine suyuna tam bir "Amerikalı" diyebiliriz! Tür sınırlarını çevrimiçi platformlara açan, yer yer geren, esneten ve elbette bir yayın politikası doğrultusunda sunulan bir korku dizisi... 

Başrollerinde Rosa Salazar ve Catherine Keener'i izlediğimiz yapım, dönem, sektör, tür anlatısının ve alternatif yazım çabasının bir melezi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla "bir zamanlar Hollywood'da", "yakın dönem cadıcılık" yahut "90'ların kültürel atmosferi" gibi başlıklarda eğilebileceğimiz dizi, sürükleyici temposuyla da dikkat çekiyor.

LOS ANGELES'A GEL, PİSLİK YAPIMCILARI GEÇ, BEYAZ JAGUARI GÖRECEKSİN!

Öyküyü kısaca aktarmak gerekirse şunları söyleyebiliriz. Lucy's Eye adında, ormanda bir evde geçen deneysel kısa filmin şöhreti Los Angeles'e dek yayılmıştır. Ünlü yapımcı Lou Burke da filmin yönetmeni Lisa Nova'yı (Rosa Salazar) sektöre davet eder. Lisa, kurt yapımcı ile pazarlık masasına oturduğunda aynı zamanda travmatik geçmişine, tuhaf film çalışmasının sırlarına, türlü büyü ve cadıcılık faaliyetlerine kapı araladığının farkında değildir. Sektörü tanımak adına toplantılara katıldıkça yeni kazıklar yiyip yeni kişilerle tanışan potansiyelli yönetmenimizin yolu Boro (Catherine Keener) adında tuhaf bir kadınla kesişir. Boro (Amerikan korku filmlerine selam çakarcasına), "iki tabelanın birleştiği yerde" metruk, bahçesinde devrilmiş motorların yattığı, adeta orman kök salmış bir malikanede yaşamaktadır. Zaten evini de dış duvarı boydan boya kaplayan resimden hareketle, "girişinde beyaz bir Jaguar var, göreceksin" şeklinde tarif etmiştir.

Yapımcının cinsel tacizlerine karşı koyan Lisa, filminin gişe versiyonu için yönetmen koltuğunu klipten başka bir şey çekmemiş çapsız bir zanaatkara kaptırınca çileden çıkarak intikam almaya niyetlenir. Boro ile iletişime geçip büyü hazırlatan Lisa, yapımcının "yakılıp yıkılmasını" ve filmine geri dönmeyi, başka bir ifadeyle "filmini almayı" istemektedir. Ne var ki büyü marifetiyle büyücü ve büyülü tarafların kaderlerinin birbirine bağlanması nice tasanın yanı sıra bir de açmaz doğurmuştur. Lisa acı çekmeden Lou yara almıyor, Lou feraha ermeden Lisa travmalarından, peşine takılan hayaletlerden uzaklaşamıyordur. Başarı ile başarısızlık iç içe geçmiş, dertler bir iken bin olmuştur.

HOLLYWOOD'DA CADI AVI YA DA SEKTÖRÜN GİRDABIYLA İMTİHAN

BNCF, türün özelliklerini karşılayan sıradan bir doğaüstü korku gibi görünse de anlatısını oldukça geniş tutuyor ve birçok etkiye açıyor. Doğrusu çevrimiçi platformların anlayışı da bunu gerektiriyor. Türler artık vasıflarını, genel hatlarını korumakla beraber zengin alt metinlere başvuruyorlar. Antosca'nın dizisinde bu etki, büyük ölçüde Los Angeles rüyası üzerinden kurulmak istenmiş. Sinema sektörünün yerleştiği şehirleri maddi manevi parlatması, yeni geçim alanları açması adetten; haliyle bir göçe sebep oluyor sektörler. Bizde Yeşilçam nasıl bir dönem İstanbul'a yıldız adayı çektiyse Hollywood da merkezinin bulunduğu Los Angeles'a ünlü olma sevdalılarını çağırıyor. Lisa'nın tek derdi ünlü olmak değil şüphesiz! O, bu markalaşmış şehirde kendinden kaçıyor ve sanatını icra etmek istiyor.

BNFC diğer yandan, sanat yönetimiyle 90'ların atmosferini sade bir biçimde yansıtıyor ve gerek kıyafet gerek otomobil tercihleri başka bir kültürel ortamda olduğumuzu kavramaya yetiyor. Özellikle film sektörünün durumu üzerinden ise dönemin kaotik ruhu temsil ediliyor. Dizi boyunca karşımıza çıkan halüsinasyonlar uyarıcı bir etki yaratırken büyü ile uyuşturucu kullanımının bağdaştırılması şamanik arka planı besliyor.

STİLİZE ŞİDDET VE KATOLİK İLİŞKİLERLE ESTİRİLMİŞ 'COOL HAVA'

Dizinin birkaç artısına değinmek istiyorum. Evvela finaliyle son yıllarda "me too" gibi hareketler doğuran erkek egemen Hollywood kültürünün ince bir eleştirisi olarak okunabilir. Diziye esin kaynağı olan roman, 1996 yılında yayınlanmış. Belki yayınlandığı bu tarihte böylesi bir duyarlılık içermiyordu fakat günümüz şartlarında bakarsak dizinin akılda kalan mesajı sektörün olumsuzluklarına bir sırt dönüşü çağrıştırıyor. Lisa Nova, dizi boyunca sektöre tutunma mücadelesi veriyor; hırsından dolayı inciniyor, incitiyor ama asla yılmıyor. Buna karşın tavrında sisteme yönelik başkaldırı sezemiyoruz, kişisel sorunları öne çıkınca sektörle ilişkisindeki fırtınalı varoluşu betimleyen alt metinden uzaklaşılıyor fakat finalde bir sırt dönüşten söz edebiliriz. Bu tercih de yapımın alternatif yazım çabasına işaret ediyor. Çevrimiçi platform özgürlüğü, sektörde ötekinin temsiline ve kadının ağırlığına yeni bir boyut kazandırdı ve bugün hangi tarih ele alınırsa alınsın çağdaş dinamikler doğrultusunda yorumlanıyor. Eşcinsel ilişki, hakkını arayan savaşçı kadın, işinde yükselen siyah, ayrımcılığa uğramayan Asyalı vb. durum ve karakterler vasıtasıyla "geriye dönük düzeltme" gibi ideolojik bir anlam taşıyan bu uygulamanın kuşkusuz olumsuz tarafları var fakat öte yandan sektörün katı kurallarını aşamayacak birçok öykünün bu sayede onay aldığını göz ardı edemeyiz. 

BNCF'nin diğer bir artısı da türünün genel yaklaşımını aşan ve çıtayı yükseltir nitelikte stilize bir şiddete başvurması. Lou Burke'un gözünden çıkarılıp bir bıçağa sarılan solucan, sağa sola inen palalar, deri ceketli zombiler zaman zaman Tarantino rüzgârı estiriyor veya bu tarzda uzmanlaşmış Rodriguez... Özellikle ilerleyen bölümlerde kiralık suç adamlarıyla yaratılan gergin ve gülünç hal diziye "cool" bir hava katıyor. Bu cool havayı biraz açmalıyız. Kadın baş kahramanın çekiciliği, zaman zaman bir arzu nesnesine dönüşürken zaman zaman karşı cinsi reddeden hatta yok sayan bir özne halini almasıyla güçlü bir kompozisyona bağlanıyor. Diğer güçlü karakterin de Boro adında bir cadı oluşu her ne kadar beden ve cinsiyetler üstü bir varlıksa da kadının hakimiyetini vurguluyor; öyle ki erkeklerin kötü veya saf adamlar olarak karşımıza çıkmasının yanı sıra aklı karışık Lucy karakterinin de kısa saçlı çizilmesi Lisa-Boro çekişmesi aracılığıyla çağdaş bir femme fatale yorumu çıkarıyor karşımıza. Kadınların zehirli bir direnişi söz konusu... Her ikisi de etrafa zarar veriyorlar. Ayrıca sektördeki ilişkilerin sarpa sarması bu kez de Amerikan modern masallarının çıkışsızlığını hatırlatıyor. Yani BNCF, bir yandan stilize şiddeti bir yandan ise belirsiz durumuyla canlılık kazanıyor. Aslında buradan anlatının en büyük kozuna geçebiliriz. Antosca'nın dizisini bir çırpıda bitirebilirsiniz. İlk bölümden seyirciyi yakalayıp finale kadar hiç bırakmayan, gerilimi sürekli tırmandıran bir dramatik yapı söz konusu... 

FİNAL CUT: GEÇMİŞİN GÖLGESİ KOYU AMA BUGÜNÜN SİLUETİ BİRAZ SOLUK

Yapımın elbette olumsuzlukları da bulunmakta... Hikâyesi yeterince inandırıcı değil. "Cadılı bir dizi ne kadar inandırıcı olur" demeyin. BNCF iskeletini sağlam kuramamış. Geçmişe uzanıp bir yerlere bağlanan mistik öyküsüyle bunu başarmış gözüküyor fakat cadının sürekli taraf değiştirmesi seyircinin dikkatini dağıtıyor. Boro, tekinsiz, çıkarları için dünyayı yakacak bir tip falan ama tam olarak kimin yanında bu kadın? Yanardönerliğin de bir sınırı var! Herkese yardım ediyor Boro. Lisa'ya, yapımcı Burke'a, Lucy'e... Aynı sıkıntıyı yine Lisa için söyleyebiliriz. Finale doğru palaların, ateşli silahların yerini usulca "final cut" yazılı bir zarf açacağına bırakması hoş bir etki yaratırken öyküye sürekli kedi yavrusu kusarken aldığımız Lisa başta kendi tuhaflığı olmak üzere tüm bu büyü işlerinden sıyrılıp çıkıyor. Doğaüstü güçlere sahip olduğu ortadayken çözümün doğal sınırlarda gerçekleşmesi ilgi çekici... Şifalı süt banyolarıyla yaraları sağalan, ciğerine saplanan kurşunla maceradan maceraya atılan süper efsunlu Lisa'mız bir sahnede feci biçimde dayak yerken bir diğer sahnede düşmanını ısırarak öldürebiliyor. Doğaüstü araç ve gereçlerin muğlak bırakıldığı bir orantısızlık var. Lisa iç güdülerinden mi güç buluyor mesela? Geçmişlerine değinilen, yedi cedlerine değin araştırılıp yolları kesiştirilen bu iki kadın kahramanın bugünleri aynı özenle çizilmemiş, ayaklar yere pek sağlam basmıyor.

Buna karşın Brand New Cherry Flavor bereketli heyecanı, çeşitli tarzları çağrıştıran esnek Amerikalılığı ve alt metniyle yalnız türün meraklısına değil ortalama seyirciye de sesleniyor. Görmek, göstermek ve izlemek eylemlerine dayalı bir iktidar mücadelesinde gerçek ile hayalin optik sinirleri aşıp görme merkezine yükseldiği dizi Hollywood mitolojisine naçizane bir katkı sunuyor.