Bize anlatılan masallardaki düşmanlar gerçek değil

Kirsty Applebaum'un romanı 'Ortanca', Genç Timaş Yayınları tarafından yayımlandı. Hedef kitlesi gençler olan 'Ortanca'daki kahramanımız, kardeşlerin ortancası, yaraları ve yalnızlığı kimse tarafından görülmeyen ve sistemin kahramanı olmayan Maggie gibi, gençler, omuzlarına yüklediğimiz "umut dolu gelecek" sorumluluğunu kabul etmiyorlar ve bizi de onlarla birlikte geleceği inşa etmeye çağırıyorlar.

Google Haberlere Abone ol

Özge Uysal

Devletlerin, özellikle de ulus devletlerin bütünlüklerini koruyabilmeleri için toplumun büyük bir kesiminin benimseyeceği, ortak düşmanlara ihtiyaçları vardır. Ortak düşmanların varlıkları ve onlarla mücadelenin kahramanlaştırılması, bireysel gelişim ve eleştirel düşüncenin gelişimine harcanacak enerjinin, tıpkı bir futbol maçında taraftarların yaptığı gibi, düşmanı yenmek için yapılan planlara, bağrışmalara harcanmasını sağlar.

Genç Timaş etiketiyle yayımlanan ve hedef kitlesi gençler olan bir kitap hakkındaki bir yazının giriş cümlelerinin bu denli ciddi olması, bazılarını şaşırtmış olabilir ama aslında buna gerek yok. "Gençler, öğrenciler, evlatlar, çocuklar" onları isimlendirme şeklimizden bağımsız olarak cesaretleriyle ve eleştirel düşünme becerileriyle hepimize durduğumuz yeri sorgulatıyor. Onların omuzlarına yüklediğimiz "umut dolu gelecek" sorumluluğunu kabul etmiyorlar ve bizi de onlarla birlikte geleceği inşa etmeye çağırıyorlar. Tıpkı 'Ortanca'daki kahramanımız, kardeşlerin ortancası, yaraları ve yalnızlığı kimse tarafından görülmeyen ve sistemin kahramanı olmayan Maggie gibi.

Ortanca, Kirsty Applebaum, Çevirmen: Perihan Sevde Nacak, 264 syf., Genç Timaş Yayınları, 2021.

Maggie ve ailesinin yaşadığı Fennis Wick, dış dünyadan bir duvarla ayrılan, Sessiz Savaş'a rağmen insanların kendini düzende hissedebildiği bir yerdir. Dışarıda kirli ve tehlikeli gezginler dolandığı bilinmektedir. En azından onlara söylenen budur. Bu kasabada ailenin en büyük çocukları, on dört yaşına geldiklerinde gezginlerle cesurca savaşmak ve kasabalarını korumak için "uzak" bir yerdeki kampa giderler. Bu kamptan dönüp dönemeyecekleri ise meçhuldür. Bir ömrü, meçhul bir düşmanla savaşmak için hazırlanarak ve sonra da bilinmeze giderek geçirirler.

Kasabadaki bütün çocuklar, ailenin bu en büyük çocuklarının kahramanlaştırılmasının gölgesinde büyürler. Diğer çocukların aile içerisinde ve okulda çeşitli görevleri varken, "en büyükler" olarak anılan bu doğuştan kahramanlar el üstünde tutulur. Her şey onlar için ve onların istediği gibi düzenlenir. Hatta bu yıl, Maggie’nin tüm özeni ve süslemelerine rağmen yaz günlüğü yarışmasını bile, ailelerinin en büyüğü olan Jed kazanır. Romanı okurken bazen öyle haksızlıklar çıktı ki karşıma, Maggie gibi ben de dudak büküp surat astım. Devletlerin kahramanları, daima birilerine haksızlık ediyor gibi.

O sene kampa gidecek kahramanlar, Maggie'lerin ailesinin en büyüğü Jed ile arkadaşı Linda. Kutlamalar ve hazırlık planlanırken yaşanan ufak bir kaza sonrası Maggie, mezarlıkta bir gezgin ile tanışıyor. Una isimli bu kız, babasının çok aç ve hasta olduğunu söyleyip Maggie'den yardım istiyor. Maggie, başlangıçta bu arkadaşlığı yalnızca kahraman olmak için sürdürse de Una ile sohbet ettikçe bu yeni arkadaşlığa dair hisleri değişiyor ve kendisine anlatılan düşmanlık masalına da gölge düşüyor. Sistemin kahramanı olma hevesi, bir arkadaş bulmanın coşkusuyla çatışıyor.

Kitabın en dikkat çeken sorularından birini Uno soruyor:

"Garip değil mi? Sen kasabanın dışında tehlikeli insanlar olduğunu düşünüyorsun, bizse içinde tehlikeli insanlar olduğunu düşünüyoruz."

Güvenlik, dostluk, aile ve bize anlatılan masallara gölgesi düşen büyük yalanlar ile ilgili akıllarda kalacak bu romanın çevirmeni Perihan Sevde Nacak, editörü ise Merve Okçu.

Bu yazıyı hazırlarken fonda MFÖ’nün “Gözyaşlarımızı Bitti mi Sandın?” şarkısı çalışıyordu. Önce, nereden çağrışım yaptığını anlamadım ama sonra, konunun dönüp dolaşıp “şeytanlar”a geldiğini, devletlerin, toplumların şeytanlaştırdığı insanların bazen bir kasabayı bir arada tutan neredeyse tek bağ olduğunu düşündüm durdum. İçimizdeki ve dışımızdaki, çoğunlukla başkaları tarafından var edilen düşmanlara zülfikârlarla saldırmayı bize gençler öğretiyor. Bir kez daha.