YAZARLAR

Bir şehre bir festival nasıl dayatılır?

Sur Kültür Yolu Festivali, önceki vali-kayyımların başaramadığını yeniden deniyor. Şarkıcısıyla, tarihçisiyle, ilahiyatçısıyla, edebiyatçısıyla Sur’a bir darbe daha vurmayı, Diyarbakırlıların Sur hafızasını ebediyen silmeyi amaçlıyor.

Dört Ayaklı Minare'nin yanından geçtik. Ürperdiğimi hissettirmeden, "Tahir Elçi işte burada vuruldu" dedim.
Turistler ve Tahir vurulduğunda çocuk olan Diyarbakırlı gençler burada fotoğraf çektiriyorlar güle eğlene. Minarenin ayaklarındaki kurşun izlerini görmüyorlar ya da umursamıyorlar, kim bilir.
Caddeden devam edince Surp Giragos Kilisesi solda kalıyor. Kilisenin bahçesindeki kafenin bir-iki masasının dolu olduğu görülüyor. Karşı taraftaki kafelerin kaldırıma dizdikleri masalarda da insanlar oturuyor. Cadde uzayıp gidiyor ve ılık ekim akşamında piyasa yapmaya çıkmış insan sayısı hiç de az değil.
Fiyakalı kafelerin önünden geçiyoruz. "Oturup çay içelim burada" diye teklif etmeden uyarıyorum misafirimi. "Nevzat" diyorum, kararlı bir sesle, "Kendime verdiğim bir söz var. Buradaki kafelerde asla çay içmeyeceğim. Sakın teklif etme."
Teklif etmiyor ve soldaki sokaklardan birine saparak Kurşunlu Cami’ye kadar yürüyoruz.
Yürürken Suriçi’ndeki çatışma seslerinin Diyarbakır’da yaşayan insanların ruh halini nasıl altüst ettiğinden söz ediyorum. "Bu süreçte yaşadığımız travmayı, sahici bir yüzleşme olmadığı için, uzun süre atlatamayacağız" diyorum.
Diyarbakırlıların ucube diye nitelendirdiği yeni binaların bir pazarı oluştu elbette. Ne de olsa iktidar, yıktığı eski Sur yerine inşa ettiği yeni Sur’u cazibe merkezi haline getirmek için olağanüstü bir çalışma yürüttü. Diyarbakırlılar bu çabanın eski Sur’u unutturmakla ilgili olduğunun farkında. Bu nedenle burada yürütülen her çalışmayı hafızalarına saldırı olarak değerlendiriyorlar.
*
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivalleri kapsamında bu yıl ilk kez gerçekleştirilecek Sur Kültür Yolu Festivali de bu şekilde değerlendiriliyor. 8-16 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek festival için Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, temmuz ayında Diyarbakır’a kadar geldi.
Sonunda festival programı açıklandığında, eski vali-kayyım Münir Karaloğlu döneminde yapılan etkinliklerin bir benzerinin tasarlandığı anlaşıldı. Yoğunlaştırılmış etkinlik programı festival adı altında daha geniş bir alan ve içerikle hazırlanmıştı.
Pek çoğu iktidara yakın isimler tarafından şarkılar söylenecek, tarih anlatılacak, kültür seminerleri verilecek, Diyarbakır’ın sahabeler şehri olduğu üzerine vaazlar verilecek. Karaloğlu döneminde dengbêj divanı düzenleniyordu, festivalde de kayyımla yönetilen belediyeden maaş alan dengbêjler sahne alacak. Mesela Karaloğlu döneminde Ahmet Kaya’nın şarkılarından oluşan bir repertuara yer verilmişti. Bu hamleler, Diyarbakırlılara hoş görünmek içindi kuşkusuz. Ancak Diyarbakırlılar kolay kolay "Dezgeye*" düşmüyor. Öte yandan bu hoş görünmek çabası iktidardakilerin de hoşuna gitmiyor her zaman. Nitekim olaylı Ahmet Güneştekin sergisinden sonra vali-kayyım Karaloğlu görevden alındı. Çünkü sergi, iktidarı rahatsız eden birçok unsur barındırıyordu ve esas olarak Diyarbakırlıların Sur’da yaşananlarla ilgili öfkelerinin ve hafızalarının hâlâ canlı olduğunu gösteriyordu.
*
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, festival hazırlıkları için temmuz ayında Diyarbakır’a kadar geldi, dedik. Kimlerle görüştü derseniz, elbette devlet erkanı ile iktidara yakın şahsiyet ve kurumlarla görüştü.
Diyarbakır’ı dünyaya tanıtacak, Diyarbakır’ın kültürünü, sanatını, tarihini anlatacak festival için Diyarbakırlı sivil kişi ve kurumlarla görüşmedi ya da görüşemedi.
Binbir güçlükle kurulan, ekonomik sorunların üstesinden gelmeye çalışan, bütün olanaksızlıklara rağmen Diyarbakır’da kültür sanat alanında ürünler vermeye çalışan kurumlar ve kişiler festivalin dışında kaldı.
Festivalle ilgili görüştüğüm birkaç kurum temsilcisi, söz konusu festivale mesafeli olduklarını belirterek, "Onlar bizi davet etmedi, davet etseler de bu festivalin içinde yer almak istemezdik" dediler. Festivalin mantığı ile belediyeleri kayyımla yönetilen şehirde iktidara bir çeşit meşrutiyet kazandırmaya aracı olmak istemediklerini de vurguladılar.
Demircan’ın ya da festival organizatörlerinin görüştüğü kurumların ise maalesef şaibeli olduğu ileri sürülüyor. Para kazanmak üzere kurulmuş ve taşeron işletmeler oldukları iddia ediliyor. Kimseyi töhmet altında bırakmak niyetinde değilim elbette ama şu sözü edilen kültür sanat kurumlarının valilik ya da kayyım yönetimindeki belediyelerden bağımsız yaptıkları hiçbir projelerine şahsen tanık olmadım.
*
Etkinlikler Şeyh Said Meydanı'ndan Sezai Karakoç Kültür Merkezi’ne kadar geniş bir alanda yapılacak. Ama esas alan, festival başlığına uygun olarak, Sur’daki mekanlar olacak. Sur, 6 mahallesi yerle bir edilmiş bir ilçe. Burada öldürülen insanların uzuvlarının molozlarla birlikte atıldığı biliniyor. Burada binlerce insanın evi, hatıralarıyla birlikte yıkıldı. Sur, tarihin, yaşama biçiminin, kültürel birikimin yerle yeksan edildiği bir ilçe.
Birkaç yıl önce Sur’da yaşananların Diyarbakırlılar üzerinde yarattığı travma hâlâ devam ediyor. Sahici bir yüzleşme olmadığı sürece bu travmanın devam edeceğine de kuşku yok.
Bütün bu nedenlerle festivalin Sur adıyla gerçekleşiyor olması eşyanın tabiatına aykırı ya da düpedüz bir ayıp gibi görülebilir.
Ama öyle basit değil elbette. Bu festival için, kültürel iktidar olma niyetinin açık bir ifadesi denilebilir. Sadece geçtiğimiz yaz aylarında Türkiye genelinde yasaklanan konserler ve festivaller düşünüldüğünde bu niyet daha iyi anlaşılacaktır.
Öte yandan bu festival, Sur’a bir darbe daha vurmayı, Diyarbakırlıların Sur hafızasını ebediyen silmeyi amaçlıyor.
Sur Kültür Yolu Festivali, önceki vali-kayyımların başaramadığını yeniden deniyor. Şarkıcısıyla, tarihçisiyle, ilahiyatçısıyla, edebiyatçısıyla...
Bütün kurumlarıyla harekete geçen iktidar, Diyarbakır’da yeni bir kültür ikame etmeyi bu kez başaracak mı? Çok zor.
*
Artık Gazi Caddesi’ne çıkmıştık. Kederli bir sürü şey konuştuk ama arada gülmeyi ihmal etmedik. Bu şehri ayakta tutan şeylerden biri, her şeye rağmen neşesini kaybetmemesi de olabilir mi acaba?
"Bir şehre bir festival nasıl dayatılır?" diye sormak isterim. Bana öyle geliyor ki bu soruya verilecek en güzel cevap, Sur Kültür Yolu Festivali olacak.
Sonra, kültür sanata yakın bir insanın hiç aklına gelmemesi gereken şu soru geliyor aklıma: Bunca yoksulluk varken, insanlar faturalarını ödemekte güçlük çekerken festival için bu kadar para akıtmaya gerek var mıydı?

Tuzak


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.