Bir öğrencinin gözünden Boğaziçi: Hocasından öğrencisine herkes önyargımı kırdı

Boğaziçi öğrencisi Merve Kahraman, "Genel kanının aksine Boğaziçi manipülasyon yuvası değil. Hocalarımız bize fikirlerini mutlak doğru olarak sunmuyor" diyerek üniversite yıllarını anlattı. Başörtüsü nedeniyle kendisine önyargı olacağını düşündüğünü belirten Kahraman, "Öğrencisinden, hocasına kadar tanıştığım herkes bendeki bu önyargıyı kırdı. Ben kendim gibi olmayanla tanıştım, kendi önyargılarımı fark ettim" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan bir öğrenci, hocalarını ve öğrenci arkadaşlarını anlatırken "Genel kanının aksine Boğaziçi manipülasyon yuvası değil" dedi ve başörtülü olarak geldiğinde önyargılarla karşılaşacağını düşünürken kendi önyargılarıyla tanıştığını dile getirdi.

Merve Kahraman adlı öğrenci Twitter hesabından paylaştığı flood'unda "Neden üniversitelerin özgür ve özerk olmasına bu kadar önem veriyorum flood’u. Çok doluyum o yüzden aşırı uzun olucak..." dedikten sonra şunları anlattı:

Lisede çok çalışkan bir öğrenciydim. İleri seviyede biyoloji öğrendim. DNA replikasyonunu detaylı bir şekilde anlatabiliyordum ya da hızlıca türev alabiliyordum. Ama türev almak ne demek bilmiyordum. Sosyal bilimler namına tek bir şey öğrenmedim. (YGS için ezberlediklerim hariç) Bir de lisede de başörtüsü takıyordum. Sahil kenarında kendi başıma otururken bile defalarca hakaret yedim. Yani üniversiteye başlarken halihazırda travmalarım vardı ve bazı insanların bana hep önyargılı olacağını düşünüyordum. Boğaziçi’ne başladım. Math101 dersinde türev ve integralin ne demek olduğunu, son bir senedir harıl harıl çözdüğüm şeylerle aslında ne yaptığımı, daha da önemlisi öğrenmeyi öğrendim. Hist106 (Tarihe giriş dersi gibi) alırken tarihe olan ilgimi keşfettim. Bu zamana kadar öğrendiklerimin ne denli yanlı olduğunu, İstanbul’da yaşarken ve İstanbul tarihine meraklı olduğumu söylerken Bizans tarihiyle ilgili tek bir şey bilmediğimi fark ettim. Hayatımda ilk defa kendi alanım dışında okumalar yaptım. Aynı dönem sosyal psikoloji dersinde Milgram’la tanıştım. İlk defa otorite hakkında düşünmeye ve okumaya başladım. Burası önemli, fark ettiyseniz hep okumak ve araştırmak diyorum.

'KENDİ DÜŞÜNCE YAPIMIZI OLUŞTURUYORUZ'

Genel kanının aksine Boğaziçi manipülasyon yuvası değil. Hocalarımız bize fikirlerini mutlak doğru olarak sunmuyor. Dersleri dinliyoruz, farklı kaynaklardan okumalar yapıyoruz, sonunda da yetişkin bireyler olarak okuduklarımızı, dinlediklerimizi sorguluyor ve kendi düşünce yapımızı oluşturuyoruz. Hatırlarsanız bana karşı bir önyargı olacağını düşünüyordum. Öğrencisinden, hocasına kadar tanıştığım herkes bendeki bu önyargıyı kırdı. Ben kendim gibi olmayanla tanıştım, kendi önyargılarımı fark ettim. Her insanın eşsiz olduğunu, kategorilerin ne kadar anlamsız olduğunu gördüm. Çok yakın bir arkadaşım Ermeniydi. (Bunu belirtmemin sebebi anlatacağım olayla ilişkili olması yoksa insanları böyle tanımlamaya da kategorize etmeye de karşıyım.) Ders seçimi döneminde konuşurken “Aslında Ermenice de alabilirim. Hem programıma uyuyor hem de kolay geçerim ama transkriptimde gözükecek ya ileride sıkıntı olabilir ondan korkuyorum” dedi. Ben o gün travması olanın sadece ben ve benim tanıdıklarım olmadığını fark ettim.

'ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM'

Bu liste böyle uzayıp gidebilir. Kısaca ben üniversiteyi Boğaziçi’nde okuduğum, sorgulamayı ve öğrenmeyi öğrendiğim, çok değerli arkadaşlar edinip çok değerli hocalarla tanıştığım ve tamamen mükemmel olmasa da her sesin çıkabildiği, her sesi duyabildiğim bir ortamda 5 sene geçirdiğim için çok şanslı hissediyorum. Benim bildiğim üniversite özgürdür, herhangi bir siyasal partiyle bağlantısı yoktur, demokratiktir, temel hedefi para kazanmak ya da öğrencilerine para kazanmayı/işe girmeyi öğretmek değil sorgulamayı, hakkı, hukuku, adaleti, araştırmayı ve cesareti öğretmektir. Bugün yaşananlar sadece Boğaziçi’ni ya da Boğaziçiliyi hedef almıyor. Hedef alınan sorgulamayı ve hakkını savunmayı bilen, çoğunluğun düşündüğünün aksini düşünse de fikrini söylemekten çekinmeyen herkes ve onları yetiştiren üniversiteler. Ben üniversitemi yuvam bildim. İstiyorum ki gelecek nesiller de üniversitesini yuvası bilebilsin, sorgulamayı, kendi fikrini oluşturmayı, kendi düşündüğünün aksini düşünene terörist dememeyi, her koşulda doğrunun yanında durmayı öğrenebilsin. (HABER MERKEZİ)