YAZARLAR

Bir kent filmiyle çıkagelen…

Kent yönetimi, filmleriyle hatırlanan Paris (Midnight in Paris), Barcelona (Vicky Cristina Barcelona), Roma (To Rome With Love)  gibi, San Sebastian’ı da küresel turizm haritasına en güçlü biçimde Woody Allen sinemasının yerleştirebileceğini düşünmüştü. Ama unutmamalı bir yanda turizm anlayışı onlar gibi olmayanlarda var…

Akşam yemeğine gelen konuklar El Ángel Exterminador/Yok Edici Melek filminde bir neden olmasa da nasıl evden ayrılmıyorsa, benim Luis Buñuel’in Yok Edici Melek filminden uzaklaşamamamın görünen bir nedeni var.

Yok Edici Melek filmi bu kez beni seksen yedi yaşındaki Woody Allen’ın üç yıl önce yaptığı Rifkin's Festival/Rifkin'in Festivali adını taşıyan filminde yakaladı.  #MeToo dalgasıyla dışlanan, gündeme taşınan suçlamalarla sarsılan Woody Allen’ın bu filmi Amerika’da, çekildikten ancak iki yıl sonra üstelik birkaç sinema salonunda gösterilebildi… Woody Allen’ın Rifkin'in Festivali ile bir bakıma Buñuel, Bergman, Fellini ve Godard gibi Avrupa sanat sinemasının yaratıcılarını selamladığı son bir veda filmi olduğundan söz edildi. Belki de sözünü tutacak, film çekmeyi bırakacak ya da sözünde durmayıp ‘ertelediğini söyleyecek’ ve roman yazmaya odaklanacaktır…

Rifkin'in Festivali filminin karakteri Mort Rifkin üniversitede sinema dersleri veriyor ve Woody Allen’ın geçmişteki ikonik karakterlerine benzer, ’film icabı’ da olsa roman yazmaya Allen’den önce başlamış… Ders verdiği yıllarda film festivallerine gitme düşüncesi onu heyecanlandırırken, artık ne büyük ustalar ve ne de filmleriyle karşılaşamayacağı için eskisi gibi istekli değildir.  San Sebastián Uluslararası Film Festivali’ne gelmesinin tek nedeniyse genç eşinin “basın danışmanlığı yaptığı dandik bir yönetmene” aşık olduğuna dair şüphesini kafasından atamamasıdır.

Rifkin's Festival (2020) filminin karakteri Mort Rifkin, eşi, yönetmen aşığı (Wallace Shawn, Gina Gershon, Louis Garrel)

Ünlü gurme seyahat noktalarından biri olan Bask kenti Donostia’ya (San Sebastián)  festival nedeniyle üç dört kez gittim. Allen kamerasıyla, kendisine armağan verilen San Sebastián’ın yıldızlı restoranlarına, dar sokaklarına yayılmış sayısız pintxo barına girmemiş. Rifkin'in Festivali‘nde yer alan Yok Edici Melek filminin pastişi/rüya sahnede konuklardan birine sadece Sevgili dostlarım, San Sebastian'daki yemeklerden daha iyi yemek yoktur” diye söyletir, o kadar.

Allen, 2004 yılında San Sebastian’da  Melinda & Melinda filminin prömiyerini yapmıştı.  Bu kez San Sebastian ona açık plato olmuş… ve tabii ki karşılıksız değil.

Kent yönetimi, filmleriyle hatırlanan Paris (Midnight in Paris), Barcelona (Vicky Cristina Barcelona), Roma (To Rome With Love)  gibi, San Sebastian’ı da küresel turizm haritasına en güçlü biçimde Woody Allen sinemasının yerleştirebileceğini düşünmüştü. Ama unutmamalı aynı turizm anlayışında olmayanlar da var… Örneğin, Marina Garcés Mascareñas, ortak mekanları sömürüye açan, kent sakinlerini mülksüzleştiren turizm anlayışı”na geliştirdiği karşı görüşlerle tanınıyor.

Mascareñas’ın görüşünü, coğrafyacı ve karşı turizm hareketi Bizilagunekin’den bir üyenin “San Sebastian’ın ihtiyacı olan son şey Woody Allen'ın bizi dünyaya satması.” sözleri tamamlar.

Bizilagunekin web sitesine baktım, turizmin azaltılması ve sıfır turizm tanıtımından söz ediyor. Görülen o ki San Sebastián da, Venedik, Barselona gibi başardığının kurbanı destinasyonlar listesine girmiştir.

Barcelano, Paris, Roma sonrası bu kez San Sebastian'da çekilen bir Woody Allen filmi

PARODİ KURBANI BÜYÜK FİLMLER

Mort Rifkin’in gördüğü rüyalardan, her sinema tutkununun adını bildiği, sinema eleştirmenlerinin ilk sıraya koyduğu Yurttaş Kane ilk parodi kurbanı film olacaktır.

İçinde bir roman yazarı saklı olduğu iddiasındaki Mort Rifkin (Allen alter-egosu) tabii ki hikâyenin ‘esas’ kişisidir. Film boyunca Allen’ın çok bilinen, takıntı haline gelmiş temalarını onun yüzünde okuyabilirsiniz. Rifkin’in tahmin edilebilecek gevezeliği durmayacak, ilgili ilgisiz Shakespeare, Michelangelo, Joyce hayranlığından söz edecektir.

Rüyasına giren filmlerden bir başkası ise “bir film yapımı hakkında yapılmış en iyi film" olarak gösterilen Federico Fellini’nin 8 1/2 (Otto e mezzo) filmi olacaktır. (“Sekiz Buçuk” adı filme, Fellini bu filmle beraber 8 uzun ve bir kısa metraj, toplamı sekiz buçuk film yaptığı için verilmişti.) Filmin rüya/sahnesinde ‘merhaba Mort!’ diyen gençlik yıllarının İngilizce öğretmeni Ms. Weinstein soracaktır: 

“Bir yazar olarak büyük umut vadediyorsun. Kitabın ne zaman bitecek Mort?”

Mort yanıtlar: “- Film öğretmeye başladım. Geçimimi sağlamak zorundayım.”

Federico Fellini - 8 1/2 (1963)

8 1/2 filminin parodisi haham ile devam eden sahne ile tam zirvedir.

Haham: “- Bazen gerçek bir Yahudi olup olmadığını merak ediyorum. Şabat’ı özümsemezsin, dininle alay edersin. İsrail’e hiç gitmedin. Yüz yüze gelseniz Tanrı ne derdi?”

Mort: “- Tanrı’nın yaptıklarından sonra ona söyleyecek bir şeyim yok. Bırakın avukatımla konuşsun.”

Haham ya da herkesin içinden geçmiş olabilir: “Sadece bir Yahudi Tanrı’ya dava açmayı düşünür…”

Rifkin Avrupa sineması/yönetmenlerine hayranlığını bir yemek masasında şöyle dile getirir:

“- Godard ve Truffaut, Claude Lelouch’a, Lelouch’un Bir Kadın Bir Erkek filmine o kadar hayranım ki!…"

Sonrası var: Rifkin'in Festivali filmini Paris özel gösteriminde gazetecilerle izleyen ve filmde adının geçmesine çok şaşıran Claude Lelouch, New Yorker dergisinin dikkat çeken bu Woody Allen övgüsüne ilişkin sorusuna pek hoşnut olmayan ifadeyle "Her şeye cüret ediyor!" yanıtını verecektir.

François Truffaut-Jules et Jim/Unutulmayan Sevgili (1962)

Mort Rifkin, Yeni Dalganın ustalarından François Truffaut’nun Jule et Jim/Unutulmayan Sevgili filminin bir baş yapıt olduğundan, John Ford, Howard Hawks filmlerini özlediğinden, Hitchcock’un Gizli Teşkilat filmini sevdiğinden de söz eder vs. Ve yine Allen’a sözcülük yapar:

"Amerikan ustalarının harika olduklarına şüphe yok. Ama Amerikalı kuşaklar yanlış yönlendirildi ve Hollywood sonlarının hayal ürünü değil, gerçek olduğunu sandılar. ”

Karısının aşığı yönetmen Philippe, Mort Rifkin ile kendisini “Hayatı çekilir kılan şeyin nihayetinde sanat olduğunu düşünüyorum. Sanat ve aşk.” sözleriyle buluşturmayı dener. Ama Philippe’in ima ettiği ‘aşk’ Mort’un karısı Sue ile olandır. O nedenle, çevresindekiler ve karısı övgüye boğsa da Mort “Philippe’in çalışmalarını Truffaut’nun Unutulmayan Sevgili ile kıyaslamak saçma bir şey” diyecektir. Ve yine de iki erkek ve bir kadın, üçlü aşkın klasiği Jule ve Jim’i rüya olarak canlandırmaktan kaçınmaz…

Mort’un bitmeyen sayıklamaları aşık olacağı kadın Dr. Jo Rojas ile yön değiştirir. Ve arada bu kez parodi sırası, festivalde Yaşam Boyu Onur Ödülü alacak Jean-Luc Godard’ın ünlü filmi A Bout de Soufle/Serseri Aşıklar filmine gelmiştir.

Deserto Rosso/Kızıl Çöl (1964) - Antonioni

Rifkin Mort’un rüyasında görmese de çevresindekilerle yaptığı  ‘sözlü atışmalarda’ adını geçirdiği, işte bir kenara not edilebilecek filmler:

-Efendilerinin intikamını almanın peşindeki samurayların hikayesini anlatan Hiroshi Inagaki’nin yönettiği Chushingura.  

-1575- Nagaşino Savaşı'nın doruğa ulaştığı yıllarda yoksul bir hırsıza Derebeyinin ölümü sonrası zoraki taklit ettirilmesinin filmi Akira Kurosawa’nın  Kagemusha’sı…

-Michelangelo Antonioni’nin Kızıl Çöl filmi.

-Éric Rohmer’in ahlak üzerine öykülerinden Claire’in Dizi.

-Geleneksel roman anlayışını sorgulatan Yeni Roman anlayışının yaratıcısı Alain Robbe-Grillet'nin yazdığı Alain Resnais filmi: Geçen Yıl Marienbad’da. 

SIRADAKİ YOK EDİCİ MELEK VE YEDİNCİ MÜHÜR PARODİSİ

“Peki, rüyasını gördüğü Yok Edici Melek filminin parodisinde ne yaptı?” sorusuna gelince, işte olan şey: Bu kez Luis Buñuel değil, Woody Allen kahramanları salondan çıkamayacaktır. 

Mort: “- Sorun ne?

Dr. Jo Rojas: “- Yapamıyorum.”

“- Neyi yapamıyorsun?”

“-Gidemiyorum, Seninle gitmek istiyorum, ama yapamıyorum. Yapamıyorum işte.” (…)

Kapıda meraklıların sayısı çoğalır. “- Sorun ne?”

“- Kapıdan geçmeye çalışıyoruz ama…Yapamıyoruz mümkün değil…”

“-Ama eve gitmeliyim. Sanırım fırını açık bıraktım.”

Luis Buñuel filmlerine ilgisi bir yana, Alen’in kendi sözleriyle “azılı bir hayranı olduğu”  Ingmar Bergman çoğu filminin esini büyük ustadır. Bergman’ın ölümü sonrası ondan ne yönde etkilendiğini sorulduğunda, “O beni etkileyemezdi ki" diyecektir.  “O bir dâhiydi. Ben de bir dâhi olmadığıma ve dahası deha sonradan öğrenilemediğine göre bu imkânsız.” yanıtını verecektir.

Ingmar Bergman / Persona filminin çekiminde, Bibi Andersson ve Liv Ullmann (1966)

Rifkin'in Festivali filminde Bergman parodisi için sessizce yer verdiği Yaban Çilekleri ve Persona görüntüleri dışında, Mort’un nevrotik bilinç altını iyice kazıyan Yedinci Mühür’ü, ‘ölüm'ü satranç oynamaya çağıran şövalyeyi öne çıkartır.

Bergman ‘’Yedinci Mühür, serbestçe kullanılmış Orta Çağ malzemeleriyle sunulan modern bir şiirdir.” diyecektir. 

“Filmimde Şövalye, bugünün askerinin savaştan dönmesi gibi, Haçlı Seferi'nden dönüyor. Orta Çağ' da insanlar vebadan ölesiye korkarlardı. Bugün de atom bombası korkusuyla yaşıyorlar. Film, teması hayli basit bir alegoridir: İnsan, onun ebedi Tanrı arayışı ve tek mutlaklık olarak ölüm.’’

Mort Rifkin siyahlar içerisinde, yüzü beyaz Ölüm ile karşılaştığında -yaşamasına izin vermesini dileyerek- soracaktır:

“ - Neden buradasın?”

“- Son satranç oyunumuzu oynamak için.“

“- Satranç takımım yok.”

“- Benimkini yanıma almadan evden çıkmam.” (…)

“ - Son birkaç haftadır hayatıma dönüp bakma şansım oldu ve birçok kötü karar verdiğimi farkettim.(…)Tek bildiğim, karım ve ben ayrıldık ve hayatım boş çıktı.”

“- Hayatın boş değil, anlamsız. İkisini karıştırma. Kimse için bir anlamı yok ama bu, boş olması gerektiği anlamına gelmez. Çuvallasan bile, denemek insana iyi gelir.” (…)  Gitmem gerek. Milyon tane ev vizitem var.”

“- Bekle, bekle…”

“- Endişelenme, bir gün geri döneceğim ve bu kez de fazla erken olduğunu düşüneceksin.”

Rifkin's Festival/Rifkin'in Festivali (Woody Allen, 2020) (solda), The Seventh Seal/Yedinci Mühür (Ingmar Bergman, 1957) (sağda) 

Bergman’a göre Yedinci Mühür, “zaman ve mekan içinde sınırsızca salınan bir tür yol filmi”, yüreğine gerçekten yakın olan birkaç filminden biri olmuştur. Ve bir gazeteciye, çocukluktan gelen ölüm korkusunu Yedinci Mühür’ü yaptığında yendiğini söyleyecektir.

Bergman ve tabii ki hepimiz için onu yaratan öğelerin yapısında farklılık olsa da her tür ‘korku’dan (korkularla akılsızlaştırılmadan) kurtulmak önemlidir.

Mort, filmin finalinde tüm gördüklerimizi-duyduklarımızı psikiyatrisine anlatırken, “Hani tam bir festivaldi… Devam etme sebebi kalmamış bir evliliği bitirdim ve kendimi düşünmek için, hayatımı incelemek için zaman buldum. Ve bir de Dr. Joanna vardı. Tam olarak gerçekleşmemiş ama bir süreliğine bana adrenalin salgılatan çok güzel bir rüya.” diyecektir.

Aslında filmin bitiş cümlesini ya da Allen’ın film anlayışını Sue söylemişti:

“Ne derler bilirsin, filmler selüloit rüyalar gibidir.”

Sonuçta Mort Rifkin iyi bir şey yaptı, uyuduğunda rüyaları uyandırdı. (Franz Grillparzer). İşte beni rahat bırakmayan Yok Edici Melek de onlardan biriydi…

————————

DEPREM VE YEMEK KÜLTÜRÜ

Depremin oluşturduğu ‘etkiler, acılar” öyle çok ki -azalacağına artıyor-, yıkılan restoranlar, ev mutfakları, gastronomi evleri ile yemek kültürünün de yara aldığı akla getirilmek bile istenmiyor… Ama yemek yazarlarımızın söylediği gibi, 10’u aşkın kentimizin “mutfaklarına sahip de çıkmalıyız.” Gaziantep, Diyarbakır, Adana, Kayseri, Hatay, UNESCO tarafından Gastronomi Şehri ilan edilmişti. O şehirlerden biri olan Antakya’nın duyduğumuz duymadığımız yemek, meze-salata, tatlı adlarını sıralamakta bile zorlanılabilir insan:

“Oruk, Yoğurt Aşı, Ekşi Aşı,Yılan Balığı, Tuzlu Yoğurt, Tepsi kebabı, Kağıt kebabı, Bulgur, Öccesi, Kimyonlu kebap, Pirinç köftesi, Şıhılmahşi, Şeyh Mualla, Marul aşı, Boraniye, Söğürme, Kemmunlu aş, Firikli aş, Kömeçli bulgur, Kesir dolması, Tuzlu Yoğurtlu Kabak Dolması,  Humus, Hettüş, Bakla ezmesi, Cevizli Biber, Abugannuş, Zahter salatası, Kaytaz böreği, Külçe, Şenköy helvası, Künefe, Kömbe, Taş Kadayıfı, Kabak tatlısı…” *

Aşağıdaki tariflerle ilgili -Oruk (İçli Köfte) ve Şeyh Mualla (Şıh Mualla)-  Neslihan Onur’un “Gastronomi Turizmi Ve Hatay Lezzet Rotası” ** çalışmasına ya da sevgili dostum Jale Balcı’nın birbirinden lezzetli yöresel yemekleri bizimle paylaştığı Antakya ve Yemekleri kitabına bakmanızı tavsiye ederim.

“Hatay Usulü Oruk (İçli Köfte): İnce bulgurlarla hazırlanan Oruk iç harcı için, kıyma ve soğan kavrulur, maydanoz ve ceviz, karabiber ve yenibahar, tuz eklenerek lezzetlendirilir. Suyla ıslatılmış bulgura yağsız kıyma biber salçası veya kırmızı pul biber, soğan ve baharatlar, un eklenerek dağılmayacak hale gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan hamurdan yumurta kadar parça kopartılır ve mekik şeklinde içi işaret parmağı yardımıyla oyulur. İçine hazırlanan köfte içi katılarak ağzı kapatılır. Kızdırılmış yağda kızartılır ya da önce haşlanır ardından sarımsak ve domates ile hazırlanan sosa bulanarak servis edilir.

Şeyh Mualla (Şıh Mualla): İnce doğranmış soğan, sarımsak, biber ve domates, önceden haşlanmış, süzülmüş yeşil mercimeğe eklenir. Salça, zeytinyağı, nar ekşisi, tuz, karabiber, kimyon ve bol nane konularak harmanlanır. Patlıcanlar alacalı soyulur ve bir parmak kalınlığında boyuna kesilir. Tencereye bir sıra patlıcan, bir sıra mercimekli harç olmak üzere dizilir. Daha sonra yağ ve suyu eklenir, pişirilir.”

* https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/183214

* * https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2127673


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.