Bir araya gelemeyen sevgililer: Salep ile vanilya

Konu cinsellik olunca cinsel organların kendilerinden de söz etmek gerekliliğini salep ve vanilya üzerinden, etimolojinin derin sularında yüzerek anlatmak olası...

Cattleya Mendelli türü orkide (ayrıntı), 1891. İllüstrasyon: Gustave Guggenheim.
Google Haberlere Abone ol

Ahmet Uhri*

Arkeo-Duvar’ın aşk, seks ve cinsellik sayısı için ilk aklıma gelen bitkiler salep ve vanilya oldu. Orkide ailesinden olan bu iki bitkiden biri, kökleri haşlanıp kurutulduktan sonra dövülerek toz haline getirilen yumrularından elde edilen salep olarak tanınır. Diğeri ise anavatanı Amerika Kıtası olan vanilyadır ve botanikte ‘Vanillia planifolia’ veya ‘Vanillia fragrans’ adlarıyla vaftiz edilmiştir. Elbette orkidegillerin daha birçok yabani türü vardır ve bunların yumru köklerinden de salep elde edilir. Endemik bitkiler açısından bir gen havuzu niteliği taşıyan Anadolu’nun birçok yerinde bu türlere rastlamak olasıdır. Bu gen havuzunun en dokunulmamış ve en zengin bölümü ise Toros Dağları ve bu dağlar üzerindeki yaylalardır. Özellikle de Güneydoğu Toroslar ve Maraş civarı bu konuda inanılmaz bir zenginliğe sahiptir. Maraş dondurmasının neden o derece tanınmış olduğu da bu sayede anlaşılabilir. Bu aileye ait iki bitki, salep ve vanilyanın adlarının kökeni, kültür tarihinin belki de en ilginç kısmını oluşturuyor. Bu bitkilerin tarihsel ve arkeolojik bulgular ışığında insanlık tarihinin neresinde olduğu ve bize kadar ulaşan öykülerini sırasıyla bu yazı içinde anlatmaya gayret edeceğim. Öncelikle salep sözcüğünün kökenine bakarak yola çıkalım ve hangi ilişkiler ağı ve tarihsel süreçlerden geçtiğini görelim. Sonrasında aynısını vanilya için yapıp bu iki sevgiliyi bir araya getirmeye çalışalım.

Orkide. İllüstrasyon: Galina Ivanova, Saatchi Art Koleksiyonu.

SALEP VE ORKİDENİN KELİME KÖKLERİ

Salep sözcüğü Arapçada tilki anlamına geliyor. Evet, yanlış okumadınız tilki, bildiğimiz hani o uzun kuyruklu, kürkü kıymetli, kurnazlıkla bir tutulan ve La Fontaine’in masallarında kargayı alt eden tilki… Salep ile tilkinin arasındaki ilişki de sözel yoldan kurulu bir ilişki. Aslında bu ilişkinin kökeni olasılıkla insanın yazılı olmayan geçmişine kadar geriye gidiyor olabilir. İnsanın doğa ile kurduğu ilişki, doğayı anlama ve anlamlandırma çabasının bir sonucu olarak düşünülebilir. Doğada rastlanan bitki, hayvan veya cansız varlıkların, önceden tanınan bir başka varlığa benzetilmesinden yola çıkarak kendince sonuçlara ulaşma çabası, tilki ile salep arasında da benzerlik kurulmasına neden olmuş olmalı.

Aslında bu ilişkiyi açıklayabilmek için bu bitkiyi tanımlayan Batı dillerindeki sözcüklere de bakmak gerek. Örneğin salepgiller ya da orkidegiller dediğimiz bu bitkilerin İngilizcedeki genel adı olan ‘orchid’ sözcüğü Yunanca ‘orkhis’ kökünden gelir ve testis ya da husye anlamı taşır. Hatta tıpta testis iltihabı ya da yangısı olarak geçen hastalık da ‘orchid’ olarak adlandırılır. Yine erotik yazın içinde önemli bir yeri olan ve Türkçeye ‘orji’ olarak geçen eylem de esas olarak bu sözcükle ilişkilidir. Senfoni orkestralarına müjdeli bir haber: Birlikte bir iş yapmak anlamı taşıyan ‘orgie’, ister inanın ister inanmayın, orkestra sözcüğünün de kökeninde yer alır.

Sözcük, Proto Hint-Avrupa dilinde yine testis anlamına gelen ‘*h(o)rghi-‘ ya da ‘orĝhi-,r̥ĝhi-‘ kök sözcüklerine kadar izlenebilirken bu kök sözcükler sallamak ya da titremek anlamlarıyla erkek bedeninin ‘sallanan’ bir kısmı için kullanılmıştır. Avesta dilinde ‘erezi’ ve Ermenice ‘orjik’ ve Hititçe ‘arki-‘ sözcükleri de yine aynı kökten türeyen ve testis anlamına gelen sözcüklerdir. Ermenice sözcük aslında Orta ve Doğu Anadolu’da çokça yapılan bir ürünün adının kökeninde de yer alır ki bu ürüne ceviz sucuğu ya da orcik denir. Üzeri meyve peltesiyle kaplanmış cevizlerin güneşte kurutulmasıyla yapılan bu ürünün içindeki her bir cevizin testise benzemesinden bu isim verilmiş gibi görünüyor.

İNSANA BENZETME ÇABASI

Orkide ile testis arasındaki bu ilişkinin nedeni az önce belirttiğim gibi doğada rastlanan bazı canlı ya da cansızları birbirine ya da insana veya insanın bir parçasına benzetme çabasından kaynaklanıyor. Kısaca insan en eski çağlardan beri kendi bedeni ile doğa arasında bu türden bir benzerlik kurma çabası içinde olduğundan salep otunun yumru halindeki köklerini de testislere benzetmiştir. Farkındayım daha tilkiye gelmedik ama az kaldı… İşte insan bazen bu türden benzerlik ilişkilerini diğer canlılarla da kurmuştur. Bugünkü uygarlığın kurulduğu yer olan Yakın Doğu’da ise bu ilişki ‘tilki testisi’ ile ‘salep otu’ nun yumruları arasında kurulmuştur. Kısacası salep sözcüğünün tam açılımı Yakın Doğu’nun en eski dilleri olan ve Asur, Akad ve Arami dillerinin İbranice ile beraber torunu olan Arapçada ‘husya al-tha’lab’ olup tilki testisi/husyesi ya da hayası (erkeklik bezi)anlamına gelir.

Tarih boyunca bitkilerin şifa verici nitelikleri çoğu zaman deneme yanılma yöntemiyle, zaman zaman da bitkinin homeopatik olarak insan bedeninde benzediği yerle ilişkilendirilerek sağaltım yoluna gidildiğinden salep için de cinsel gücü arttırıcı olduğu düşüncesi yayılmıştır. Ancak, Osmanlı’dan bu yana, göğsü yumuşatma, öksürük ve bronşitte yararlı olma dışında tıbben kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Özellikle afrodizyak etkisi kesinlikle bilimsel bir söylem değildir. Bununla birlikte insanlar halen bu etkilerinin olduğuna inandıklarından salep otunun kökünün kuruması da an meselesidir. Zira yabani olarak yetişen salep, yumru kökleri için toplanırken soyunun yok olması tehlikesiyle karşı karşıyadır.

McCormick Tiyatrosu’na yapılmış duvar resminde 1520’de Meksika’da vanilyanın tadına bakan ilk ‘beyaz adam’ın Hernan Cortez olduğu yazılmış.

VAZODA ORKİDELERİN ANLAMI

Salep üzerine söylenecek bir diğer nitelik için Yakın Doğu’dan biraz uzaklaşarak Çin’e doğru uzanalım. Bizim salep olarak adlandırdığımız orkidegillerden bitkilere Çinliler ’lan’ der ve kokusu nedeniyle simgesel anlamlar yüklerler. Kısacası Çinliler bu bitkilerin köklerini değil çiçeğini ve çiçeğinin kokusunu simgeleştirir. Çincede geçen ‘Orkide Oda’ deyimi, bir genç kadının yaşadığı yer veya evli bir çiftin yatak odasını betimler.‘Altın Orkide Bağı/jin lan qi’ ise iki erkek veya kadın arasında cinsel bir yönü olması gerekmeyen, yakın bir arkadaşlık bağını anlatmak için kullanılır. Bununla birlikte eşcinseller arasındaki ilişki, altın orkide bağı ile ifade edilir ve bütün bu niteliklerin yanı sıra vazo içindeki orkideler barış ve antlaşma anlamına gelmektedir.

İSPANYOLLARIN VANİLYAYI KEŞFETMESİ

Sırada vanilya var. Orkidegillerin bir diğer üyesi olan vanilya hemen herkesin bildiği gibi tatlıcılık sektörünün değişmez baharatlarından biri. Vanilyanın adı da erkek kardeşi ya da belki de ulaşamadığı sevgilisi salep gibi cinsel çağrışımlara açıktır. İspanyol fatihler tarafından Meksika’dan getirilen vanilyanın adına da yansıyan ‘planifolia’ sözcüğü yayvan ve düz yapraklarıyla ilişkilidir. Bitkinin baharat olarak kullanılan esas kısmı uzun ve ince, bir diğer deyişle kılıç kını gibi olan tohum haznesidir. Kılıç kını gibi ince ve uzun bu kısım zaten bitkinin adının esasını oluşturur. Zira İspanyolca ‘vainilla/vaina’ yani kılıç kını anlamına gelen sözcükten türemiştir. Ancak bu kadar da değil, ötesi var. Peki, ‘vainilla’ hangi sözcükten gelmekte? Sorunun yanıtı Latincede kadın cinsel organını simgeleyen ‘vagina’ sözcüğüdür. İspanyollar ve Latinler bu sözcüğü kılıcın girdiği yere ve oradan da şekilsel benzerlik yoluyla vanilyaya isim yapmışlar. İşin içine Latinleri katmamın bir nedeni de ‘vagina’ sözcüğünün de zaten yarık, kın ya da kılıf anlamına geliyor oluşu. Anatomide kullanımıysa çok sonra, 17.yüzyıldan itibaren başlıyor. Bir diğer deyişle elinizde bir zaman makinesi olsa ve Roma Dönemi’ne dönüp gündelik yaşam içinde birinden vajinasını göstermesini isteseniz size gösterilecek şey bir kılıç kını olabilirdi. Görüldüğü gibi saleple bir kader ortaklığı var vanilyanın. Biri erkek diğeri de dişi üreme sistemiyle ilgili olduğuna göre, salep ve vanilyayı ‘ayrı kıtaların insanı’, birbirine kavuşamayan iki sevgili olarak da hayal etmek olası.

AZTEKLERİN İNTİKAMI

Orta Amerika’nın tropik ormanlarında ve Güney Amerika’nın kuzeyinde ortaya çıktığı tahmin edilen vanilya ile ilgili en eski söylenceler yaklaşık bin yıl önce Meksika’nın doğusunda bulunan Veracruz’da saptanmıştır. Anavatanı Meksika’da Aztekler tarafından yine bu kıtaya özgü bir ürün olan çikolatanın yapımında kullanılmış. Daha sonra Avrupa’ya ulaştığında çikolatanın yanı sıra diğer tatlılara ve dondurmalara eklenmeye başlanmış. ‘Vanilya’dan ilk söz edenler Bernardino de Sahagún ile Fransisco Hernández olup tohum haznesi daha tam olgunlaşmadan toplanıp mayalandırılmadan o harika kokulu baharatın elde edilemeyeceği de onlardan öğrenilmiştir. Avrupalı kolonyalistlerin bu bitkiyi öğrenmelerinden sonra yaklaşık üç yüz yıl bitkiyi başka yerlerde de üretmeyi denemeleri ve bunda başarılı olamamaları da tarihin garip bir cilvesi ve Azteklerin intikamı olmalı.

Vanilya bitkisi çizimi, 1915, McCormick.

 

İLK VANİLYALI DONDURMA TARİFİ

Günümüzde dünyanın safranla beraber en pahalı baharatı olan vanilya, tozlaşmayı sağlayan bir arı olmadan üreyemez. Bu arı da Meksika dışında bir yerde bulunmadığı ve doğanın bu harika simbiyotik ilişkisi başka topraklarda kurulamadığından Avrupalılar, 19.yüzyıl ortalarına kadar vanilyayı Meksika’dan ithal etmek zorunda kaldılar. Ancak 1840’lı yıllarda Hint Okyanusu’nda, Madagaskar açıklarında bulunan Fransız sömürgesi Reunion Adası’nda, 12 yaşındaki Edmond Albius adındaki bir köle tarafından elle tozlaşma yöntemi keşfedilince vanilya, Meksika dışında da üretilmeye başlandı. Çiçekleri gündüz en çok sekiz saatliğine açan vanilya işte bu sırada elle polenlenmelidir. Bu polenlenme/tozlaşma işleminden altı ile dokuz ay sonra bitkinin tohum haznesi aynen bir dev çalı fasulye gibi veya yukarıda anlatılan kılıç kını gibi sertleşir ve yeşil haldeyken hasat edilen bu kısım elle toplanarak buharla ısıtılıp sonra kurutulup yıllandırılır. Dondurma teknolojisinde kullanılan en popüler tatlandırıcı olan vanilya için söylenebilecek son olgu 1780’lerde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Thomas Jefferson’ın kendi el yazısıyla ilk vanilyalı dondurma tarifini yazmış olduğudur.

Konu cinsellik olunca ister istemez cinsel organların kendilerinden de söz etmek gerekliliğini salep ve vanilya üzerinden tarihsel ve coğrafi ilişkiler içinde, etimolojinin derin sularında yüzerek bu şekilde anlatmak olası. Umarım bu iki sevgili hep bir arada yaşar ve aşkın fiziksel şekli olan seks her bir insan tekinin yaşantısındaki harika yerini korur…

* Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü.

 

Madagaskar’da yeşil vanilya tohumu satılan pazar yeri, 1953.

 

 

 

 

Etiketler orkide salep