Bir annenin barış talebini anlatıyordu şiir: İki evlat…
Bazı sözcükler farklı dil ve coğrafyalarda farklı anlamlar ifade etse de bazıları hangi dilde yazılırsa yazılsın aynı şeyi ifade ediyordu şüphesiz. Onun için bunlardan biri ‘barış’tı ya da 'aşiti'.
DUVAR - “Dayê dûr bûn dijwar e/ doza welat bîr nakim/ Dil dixwaze vegerim/ çi bikim? nikarim...” (Anne uzakta olmak zordur, memleketin davasını unutamam, gönlüm ister ki döneyim, ne yapayım dönemem)
10 yıl önce rastlaştık;
2013 Newroz’unun bahar sükuneti anlamını yitirmiş, Dolmabahçe’de devrilen masalarla birlikte 2015 yılının 7 Haziran’ı sonrası sessizlik yerini silah ve bomba seslerine henüz bırakmıştı. 1 Kasım 2015 seçimlerine giden süreçte İzmir’de bir miting alanındaydı. Çevredekilerin öfkesi ve “Ne olursa olsun kazanacağız” söylemlerinin aksine düşünceli haliyle mitingi izliyordu. Adı Peyruze Kurt. Ya da birçok insanın deyimiyle “Peyruze anne.”
1990'lı yılların Türkiye'sinde Mardin’de 6 çocuklu bir ailenin annesi Peyruze Kurt. O yılların zorlu koşullarını göğüslemeye çalışırken İzmir’e göç etmek zorunda kalan aile, burada yaşama tutunuyor. Dönemin ekonomik koşullarında herkes gibi bir yandan yoksullukla boğuşan Peyruze Kurt’un, bin bir zorlukla büyüttüğü çocuklarından ikisi artık bu dünyada yok.
‘BU SAVAŞTAN EN ÇOK ANNELER ZARAR GÖRÜYOR’
Peyruze Kurt’un en küçük kızı Nudem Kurt, 2014-2015 yıllarında PKK'ye katıldı. Devlet kayıtlarına göre örgütün dağ kadrosunda yer alan Nudem'den ailesi uzun süre haber alamadı. Nudem'in gidişinden kısa bir süre sonra ağabeyi Aydın Kurt zorunlu askere alındı. Aydın Kurt’un zorunlu askerlik görevi için Hakkâri Yüksekova'ya gönderilmesi anne Peyruze Kurt’un tedirginliğini daha da arttırmıştı. Halk arasında sıkça dile getirilen “Kardeşi kardeşe düşman ettiler” söylemini o dönemin çatışmalı ortamında somut olarak yaşayan anne Kurt, duygularını röportajında şu sözlerle anlatıyordu:
“Bu savaştan herkes zarar görüyor. Ama özellikle anneler zarar görüyor. Onlardan çok bir şey istemiyoruz. Artık kardeşi kardeşe düşman yapmayın. Biri Hakkâri’de asker diğeri Kandil'de gerilla işte. Bunlar karşı karşıya gelirse ne olacak?”
‘BARIŞ’ YA DA ‘AŞİTİ’
Bazı sözcükler farklı dil ve coğrafyalarda farklı anlamlar ifade etse de bazıları hangi dilde yazılırsa yazılsın aynı şeyi ifade ediyordu. Şüphesiz Peyruze Kurt için bunlardan biri ‘barış’tı. Ya da onun deyimiyle ‘aşiti’.
Devamında, "Benim ne günüm gün, ne de gecem gece… Bir anne sabaha kadar fotoğraflara bakıp 'ah kızım, ah oğlum' diye ağlamasın" diyen Peyruze Kurt ile röportajdan tam 10 yıl sonra bir kez daha karşılaştım. Görünce tanıyacağını düşünmüyordum ama tanıdı. Kürtçe bilmediğimi de hatırlamış olacak ki “Nasılsın?” diye sordu. “İyiyim” dedim ama “Sen nasılsın?” demeye gücüm yetmedi. Anlatacakları karşısında taş olsa çatlayacağı tahmin ediliyordu.
BİR ANNE, İKİ EVLAT, İKİ CENAZE…
Nudem Kurt ya da örgütteki kod adıyla “Newal Mêrdîn”, Metina bölgesinde çıkan çatışmada 2024 yılında öldürülmüştü. Cenazesi de aileye teslim edilmemişti. Peki ya o dönem askerde olan Aydın? Aydın Kurt’un hikayesi ise bambaşkaydı. 2016 Yılında askerden dönen Aydın Kurt, aynı yıl askerlik görevini yaptığı Yüksekova’ya geri gitmişti. Ancak bu kez asker olarak değil…
Yüksekova’da 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında açıklanan rakamlara göre 90’ın üzerinde militan öldürüldü. Bunlardan biri de Aydın Kurt’tu. Ailenin anlatımlarına göre Aydın’ın cenazesi uzun süre bulunamadı. Defalarca DNA örneği verildi ancak bir sonuç alınamadı. Taa ki Nudem’in ölümünden bir yıl öncesine, yani 2023 yılına kadar.
Cenazenin 7 yıl sonra Erzurum Kimsesizler Mezarlığı’nda olduğu aileye bildirildi. Bunun üzerine cenazeyi kimsesizler mezarlığından alan aile, Aydın’ı Diyarbakır’a götürdü ve Yeniköy Mezarlığı’na defnetti.

‘HİÇBİR ÇOCUĞUN CAN VERMESİNİ İSTEMİYORUZ’
Ekim ayında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıraları ile tokalaşmasıyla başlayan, Abdullah Öcalan’ın “PKK kendini feshetmeli ve silah bırakmalı” açıklamasıyla devam eden sürece dair birçok siyasetçi, sivil toplum kuruluşu temsilcisi gün be gün söz söyledi. Ama belki de doğru olan yaşanan süreci ona sormaktı. İki evladını kaybetmiş bir anne olarak Peyruze Kurt, şu sözlerle değerlendirdi bunca yılda yaşananları:
“Biz hiçbir tarafın çocuklarının can vermesini istemiyoruz, kimsenin yüreğinin yanmasını istemiyoruz. Elimizi barış için uzatıyoruz. Silahların ucunda çiçek açsın. Suriye’de Irak’ta nerede olursa olsun Orta Doğu’da savaş son bulsun, silah sesi, ağıt ve ağlama sesi duyulmasın. Bu kirli savaşa çocuklarımız hayatlarını veriyorlar. Elimizi taşın altına koyalım, el ele verelim ve bu savaşa dur diyelim. Asker de polis de gerilla da bizim çocuğumuz. Bir tek insanın bile ölmesini istemiyoruz. Özgür bir kardeşlik ve özgür bir birliktelik istiyoruz. Elimizi barışa ve kardeşliğe uzatıyoruz”
NOT: Yazının girişinde yer alan ve bir anne ile çocuğunun birbirine yazdığı mektuplardan yola çıkılarak yazılan “Rojek te” isimli şiir, Kürt şair Şahiné Bekiré Soreklî’ye ait. Şiir, tanınan birçok sanatçı tarafından “Daye” (Anne) adıyla bestelenip seslendirildi. Dizeleri ise şöyle;
“Dayê delala minê, hela bêje çawayî?/ Destên bavo maç dikim/ silav bo xwişk û bira” (Annem, güzelim benim hele söyle nasılsın? Babamın ellerinden öperim, kız kardeşime ve erkek kardeşime selam ederim)
“Dayê dûr bûn dijwar e/ doza welat bîr nakim/ Dil dixwaze vegerim/ çi bikim? nikarim...” (Anne uzakta olmak zordur, memleketin davasını unutamam, gönlüm ister ki döneyim, ama ne yapayım dönemem)
“Kurê min bes e vegere/ çavên me li rê qetiya/ ez pîr bûme bavê te kal/tirş û tahl e bo me jî/kurê min bes e vegere/ li benda te me”(Oğlum yeter, dön artık gözlerim yolda kaldı/ben yaşlandım, baban ihtiyar/ bize de her şey ekşi, acı/ oğlum dön yeter, bekliyorum seni)
“Ez heyran lê ez qurban dayê rojek tê, bê xem bê şer welat azad rojek tê, rojek ronahî rojek bi şahî rojek tê, bê xem bê şer welat azad rojek tê”(Canım annem, kurbanın olayım anne, bir gün gelecek, gamsız, savaşsız, vatan özgür, bir gün gelecek, aydınlık bir gün, mutlu bir gün gelecek, gamsız, savaşsız, vatan özgür, bir gün gelecek)