Bilinmeyen Ülke: Lübnan’ın güneyinde işbirlikçi bir kum torbası
Lübnan’daki İç Savaşın başında orduda bölünmeler yaşanır. Lübnan’ın güneyindeki Marjayoun doğumlu, Melkit Katolik bir binbaşı olan Haddad kendisine bağlı güçlerce 1977 yılında GLO’yu kurar. Takibindeki yıl Lübnan’a yönelik ilk İsrail işgali gerçekleşecektir. Bu işgalden cesaret alan Haddad da Marjayoun merkezli Özgür Lübnan Devleti’nin (ÖLD) kuruluşunu ilan eder.
Filistin’i bir kanser hücresi gibi kemiren İsrail, gözünü bir kez daha Lübnan’a dikmiş durumda. Birkaç gün içinde binlerce insanı katleden, akıllara gelebilecek her çeşit savaş suçunu en fantastik şekillerde işleyen İsrail’in bu ilk Lübnan saldırısı değil. Farklı dönemlerde yaşanan İsrail işgallerinin her biri bugün Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında olduğu gibi katliam isimleriyle anılıyor.
Bugün İsrail ordusu Lübnan’a yönelik yeni bir işgale hazırlanırken, geçmişi gözden geçirmek yerinde olabilir. Bu yüzden haritalarda görünmeyen ‘sınırları’ işlediğimiz Bilinmeyen Ülke köşemizde bu hafta Lübnan’a gidiyoruz. Ne de olsa 1979–1984 yılları arasında Lübnan’da İsrail güdümünde, işbirlikçi küçük bir devlet bulunuyordu. Peki ama Lübnan’ın işgalci İsrail sınırında ince bir çizgi halinde göze çarpan ve adına ‘Özgür Lübnan Devleti’ denilen bu yönetim nasıl kuruldu? Neler yaptı? Nasıl anıldı? Sonu ne oldu?
Gelin fazla bilmediğimiz bu ülkenin hikayesini konuşalım.
LÜBNAN’A DAİR
Hikayemiz ‘Lübnan İç Savaşı’ olarak bildiğimiz zaman diliminde geçiyor. Sığ bir yaklaşıma sahip kimileri bu dönemi ‘dinler arası çatışma’ olarak kestirip atma eğiliminde olsa da gerçekte işler daha karmaşıktır. Lübnan, pek çok farklı inanç grubuna ev sahipliği yapan bir ülke, bu doğru. Ancak bu çeşitlilik, 1970’lerde başlayan savaşın tek ya da asli unsuru sayılamaz. Aksi takdirde çatışmanın sınıfsal rolünü göz ardı edebiliriz. Kuvvetli feodal bağlara sahip Lübnan’da bölgelerin eşitsiz gelişmesi, geçtiğimiz yüzyılda yaşanan çatışmaların önemli bir kaynağı olarak görülebilir. Bu yüzden her ne kadar sosyal ve ekonomik çelişkiler yer yer mezhep maskeleri kullansa da Lübnan’daki savaşı bu pencereden bakarak görmek gerekir.
Her ne kadar Lübnan’da yaşananlara ‘iç’ savaş desek de dışsal faktörler hiç de azımsanacak seviyede değildir. Siyonistlerce yurtlarından edilen milyonlarca Filistinlinin sığındığı bir bölge olan Lübnan, kendini İsrail’in hedef tahtasında baş köşede bulur. Savaşa dolaylı yollarla dahil olan İsrail ülke içerisinde Filistinli örgütler başta olmak üzere sosyalist, komünist ve Arap milliyetçisi çeşitli gruplara karşı savaşan sağcı müttefikler edinir. İlk kutup dini olarak daha karışık bir yapıda olsa da ikincisi büyük ölçüde Maruni Hıristiyanların ileri gelenlerince temsil edilir.
İSRAİL’İN KUM TORBASI
Savaşın bu kanadına baktığımızda ilk bakışta bugün hâlâ ülke siyasetinde etkili olan, ‘Falanjistler’ olarak bildiğimiz Ketaib ya da Lübnan Güçleri gibi gruplar aklımıza geliyor. Ancak bu güçlerin müttefiki olan Saad Haddad liderliğindeki Güney Lübnan Ordusu (GLO), işbirlikçilikte çok daha açık yolları tercih eder.
Lübnan’daki İç Savaşın başında orduda bölünmeler yaşanır. Bu güçlerin bir kısmı Lübnan Arap Ordusu (LAO) adı altında bölünerek Kemal Canbolat liderliğindeki Lübnan Ulusal Hareketi’nden yana tavır alır. Buna karşın Hıristiyan subayların çoğunlukta olduğu diğer kanat ise karşı cephede konumlanır. GLO’nun temeli de bu ayrıma dayanıyor. Lübnan’ın güneyindeki Marjayoun doğumlu, Melkit Katolik bir binbaşı olan Haddad kendisine bağlı güçlerce 1977 yılında GLO’yu kurar. Takibindeki yıl Lübnan’a yönelik ilk İsrail işgali gerçekleşecektir. Bu işgalden cesaret alan Haddad da Marjayoun merkezli Özgür Lübnan Devleti’nin (ÖLD) kuruluşunu ilan eder.
Diğer sağcı Hıristiyan grupları gibi SLA da İsrail ile müttefiktir. Ancak coğrafi olarak İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarına yakınlık nedeniyle Siyonist rejim için ayrı bir öneme sahiptir. Filistin örgütlerinin ve onları destekleyen Lübnanlı örgütlerin güçlü olduğu, nüfusunun önemli bir kısmı Şiilerden oluşan Güney Lübnan’da kum torbası işlevi görecek işbirlikçi bir yapının oluşması için İsrail GLO’ya büyük bir yatırım yapar. Yıllık 35 milyon dolar gibi bir ekonomik destek sunan İsrail, ağır silahlar da dahil olmak üzere GLO’yu donatır ve milislerine çok yüksek maaşlar verilmesini sağlar.
İŞBİRLİKÇİLİĞİN YAĞLI KEMİĞİ
Ancak ÖLD’ye sunulan Siyonist desteği silah ve parayla sınırlı değildir. Kelimenin tam anlamıyla bir işbirlikçi olan GLO güçleri İsrail’in pis işlerini yapar ve sınırı tutar. Tampon bölge olarak tasarlanan bir kukla ülkedir aslında.
İşbirlikçi dendiği zaman kelime anlamından önce olumsuz anlamı aklımıza gelir. Eh, aksini söylemek pek mümkün değil, hele hele İsrail gibi ceberrut bir güç ile işbirlikçilik etmek, en hafif tabirle adiliktir. Ancak bir işbirlikçiyi harekete geçiren temel motivasyon şeytani hisleri değil, önüne atılan kemiğin lezzetine olan sevdasıdır. İsrail’in kendisiyle işbirliği hatta taşeronluk yapan güçlere sunduğu kemik de bu yüzden hayli dolgundur: GLO’da kendisi için savaşanların ailelerine İsrail’de çeşitli iş olanakları sunulur. İşbirlikçiler için İsrail hastanelerinde ücretsiz tedavi imkanı verilir. Belki daha da önemlisi kendileriyle iş yapmayı tercih eden Maruni tüccarlar için Hayfa limanına erişim sağlanır.
KANLI ŞÖHRET
GLO’nun ismi Lübnan tarihinin en korkunç sayfalarından biri olan Sabra ve Şatila Katliamı’nda da geçiyor. İsrail güçlerinin gözetimi ve desteği ile Beyrut’un güneyinde bulunan mülteci kamplarında gerçekleşen bu katliamda tamamı savunmasız binlerce sivil katledilir. Hıristiyan falanjistlerin düzenlediği bu saldırıda Haddad’ın güçleri de aktif rol oynar.
Sadece karıştığı katliamlarla değil, aynı zamanda yaptıkları acımasız işkencelerle anılan GLO’nun uygulamaları Hiyam Hapishanesi ile karanlık bir nam salar. Bugün Lübnan’da ismi hâlâ tüyler ürperten Hiyam Hapishanesi, İsrail’in fiili kontrolü altında GLO tarafından işletilir. Savaş sırasında buraya getirilen pek çok tutsak işkence görür ve yargısız infaz edilir. İsrail Lübnan’ı terk ederken, tüm işkencecilerini de yanında götürecektir.
KOMÜNİST AEROBİK HOCASININ SUİKASTI
Haddad’ın kanser nedeniyle 1984 yılında Marjayoun’daki evinde ölmesiyle birlikte ÖLD projesi de sona erer. Fakat fiilen değişen pek bir şey yoktur. Zira GLO hâlâ güneyde etkili bir güç olmayı sürdürür. Yine ordu kökenli bir isim olan Antoine Lahad, liderlik koltuğunu devralır ve örgüt İsrail’in tetikçiliğini yapmaya devam eder.
Tarihler 1988’i gösterdiğinde Siyonistlerin kasaplığını yapan Lahad’a yönelik bir suikast girişimi olur. Lübnan Komünist Partisi’nin (LKP) bir üyesi olan Souha Bechara bu görevi üstlenir. Kimliğini gizleyerek kendisini aerobik hocası olarak tanıtır ve generalin evde canı sıkılan karısına ders vermeye başlar. Suikast günü geldiğinde Lahad eve gelene kadar oyalanır ve giderayak üzerine iki el ateş eder. General suikasttan yaralı kurtulur, Bechara ise yakalanıp Hiyam zindanına atılır. Yargı önüne dahi çıkarılmadan, türlü işkenceler içerisinde orada tam 10 sene tutulur. Bunun 6 senesi mutlak tecritte geçer. Lübnan’da ve Avrupa’da yürütülen yoğun bir kampanyanın ardından 1998’de özgürlüğüne kavuşur.
ORDU ÇEKİLİNCE
GLO, ta 2000 yılına kadar bölgede İsrail’in çıkarlarına hizmet etmeye devam eder. İsrail güçleri ülkeden çekilirken, katillerini de yanlarında götürürler. Marjayoun’da dikilen Saad Haddad’ın heykeli, İsrail ve işbirlikçilerin çekilmesinin ardından Hizbullah savaşçıları tarafından yıkılır.
İşbirlikçilerin bazıları İsrail’den aldıkları ‘gazilik’ maaşlarıyla kendilerine Tel Aviv’de ya da başka kentlerde iş kurarlar. Aileleri ile birlikte İsrail’e geçenlerin sayılarının 6 bin civarı olduğu belirtiliyor. Kimileri İsrail’den sonra farklı ülkelere yerleşir. Lübnan Parlamentosu’nda 2011 yılında yapılan oylama ile kimi GLO işbirlikçilerine af çıkartılması, ülkede ciddi bir muhalefete neden olmuştu. Bununla birlikte 2014 yılında Maruni kilisesinin başındaki ismin İsrail’i ziyaret etmesi ve burada eski GLO milisleriyle bir araya gelmesi tepkileri daha da arttırmıştı. Lahad’a ise ‘vatana ihanet’ suçu ile idam cezası verilmiş, ancak kendisinin yurtdışında olması nedeniyle bu ceza uygulanamamıştı. Nitekim 2015 yılında kalp krizinden öldü.
***
İsrail’in Filistin’e ya da Lübnan’a yönelik saldırgan tutumu yeni değil. Ancak her defasında katliamın daha da akıl almaz şekillerde, daha da dehşet verici boyutlarda gerçekleşiyor oluşu bu ülkelerin geçmişlerine daha yakından bakmayı zorunlu kılıyor.
Gelecek hafta yeni bir ‘bilinmeyen ülkede’ görüşmek dileğiyle…
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler
1- https://today.lorientlejour.com/article/1187230/life-and-death-of-the-south-lebanon-army-sla.html
2- https://www.newarab.com/analysis/rise-and-fall-south-lebanon-army
3- https://www.aljazeera.com/features/2010/5/26/the-cost-of-collaboration
Kavel Alpaslan Kimdir?
1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.
Lübnan’ın direniş tarihine işitsel bir yolculuk 05 Ekim 2024
Direniş ekspertizleri 02 Ekim 2024
'İsrail yalnız silahların dilinde konuşur, silahların dilinden anlar' 30 Eylül 2024
İzmir’de Sovyet izleri: Kültürpark’ı Moskova’ya mı borçluyuz? 18 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI