Göktaşında, bilinen ilk dünya dışı protein bulunmuş olabilir

Dünya dışı canlı varlıklara dair bir kanıt olmasa da, bu proteinin keşfi, uzaydan gelen bir kaya içinde başka yapı taşları bulunabileceğine bir örnek oluşturuyor. Proteini oluşturabilecek birçok süreç vardır; fakat bildiğimiz kadarıyla yaşam, protein olmadan var olmaz.

Google Haberlere Abone ol

Michelle Starr

Yeni bir keşif, yaşamın güneş sistemi içinde başka bir yerde ortaya çıkma ihtimali olup olmadığını görmemiz için bir ipucu sağlayabilir. Bilim insanları yeni bir analiz tekniği kullanarak, dünyaya 30 yıl önce düşmüş olan bir göktaşının içinde sıkışmış halde dünyadışı bir protein bulduklarını düşünüyorlar.

Eğer elde ettikleri sonuçlar çoğaltılabilirse, bu, dünyada oluşmayan ilk protein olarak tanımlanacak. Araştırmacıların arXiv sitesinde yayınlanan bilimsel bir bildiride yazdıklarına göre, “Bu bildiri, bir göktaşı içinde bulunan ilk proteine işaret etmektedir.” Çalışma henüz değerlendirme aşamasında olsa da, buluşun sonuçları kayda değer.

Son birkaç yıl içinde geniş güneş sistemi içinden gelen göktaşlarının yaşam için yapı taşları içerdiklerini biliyoruz. Yaşam için gerekli olan moleküllerin oluşmasında rolü olabilecek siyanür, RNA’da bulunan bir şeker türü olan riboz ve amino asitler, proteinleri oluşturmak üzere bir araya gelen bileşiklerdir.

ESKİ VERİLER GÖZDEN GEÇİRİLİYOR

Araştırmacılar şimdi amino asitleri içeren göktaşlarını yeniden değerlendiriyor. Üstün iletken x-ışını kaynağı sağlayıcısı PLEX kuruluşundan fizikçi Malcolm McGeoch liderliğindeki ekip, araştırmalarını daha da fazla örnek üzerine yoğunlaştırdı.

“En gelişmiş” kütle spektrometresini kullanan araştırmacılar, 1990’da Cezayir’de keşfedilen Acfer 086 adlı göktaşında, protein olduğuna inandıkları bir şey buldular.

Dünya dışı canlı varlıklara dair bir kanıt olmasa da, bu proteinin keşfi, uzaydan gelen bir kaya içinde başka yapı taşları bulunabileceğine bir örnek oluşturuyor. Proteini oluşturabilecek birçok süreç vardır; fakat bildiğimiz kadarıyla yaşam, protein olmadan var olmaz.

Avustralya’daki CSIRO* Astronomi ve Uzay Bilimleri Dairesi’nden astronom ve kimyager Cheona Tremblay’in ScienceAlert’a açıkladığı kadarıyla, “Genelde bir müzede korunan ve daha önce analiz edilmiş bir göktaşını yeniden ele alıyorlar. Bu göktaşının içindeki amino asiti, yüksek bir sinyal hızıyla saptayabilmek için kullandıkları tekniklerde değişiklikler yapıyorlar.”

Ekip sadece daha önceki analizlerdekinden daha güçlü sinyal veren glisin amino asit bulmakla kalmayıp bunun demir ve lityum gibi başka elementlere bağlı olduğunu keşfetti. Ortaya çıkanın ne olduğunu anlamak için bir modelleme gerçekleştirdiklerinde, glisinin izole olmadığını gördüler; proteinin bir parçasıydı.

YENİ BİR PROTEİN Mİ KEŞFEDİLDİ?

Araştırmacılar yeni keşfedilen bu proteine ‘hemolithin’ adını veriyor. Hemolithin yapısal olarak yeryüzündeki proteinlerin benzeriyken, ağır hidrojenin (döteryum) hidrojene oranı yeryüzündeki hiçbir şeyle eşleşmiyordu. Bununla birlikte, uzun dönemli kuyruklu yıldızlarla uyum gösteriyordu.

Bu, araştırmacıların öne sürdüğüne göre, protein olarak tanımladıkları yapının dünya dışı kökenli olduğunu ve muhtemelen, 4.6 milyar yılı aşkın bir süre öncesinde, ön-güneş sistemi döneminde oluştuğunu gösteriyor.

Fakat aynı zamanda, bulduklarının protein olmama ihtimali bulunduğunu da belirtiyorlar. Ekip, bunun en mantıklı açıklama olduğunu düşünse de, bulduklarının aslında, proteinin de aralarında bulunduğu geniş bir molekül sınıflamasına işaret eden bir polimer olması da muhtemel.

Yani aşırı heyecanlanmak için epeyce erken. Fakat çalışma, genel olarak, Tremblay’i çok etkilemiş.

“Gerçekten de heyecan verici” diyor. “Birçok ilginç çıkarımı ve birçok zorlu tartışmayı içerdiğini düşünüyorum. Ve bence ileriye doğru atılmış büyük bir adım.”

Sırada, araştırmanın ilerleyebileceği birkaç adım var. Diğer bilim insanları spektrumları ele alarak, aynı veya benzer spektrumların kopyasını yapmaya çalışmak için modelleme yazılımını kullanabilirler. Bu, elimizde bir protein mi yoksa farklı türden bir polimer mi olduğunun saptanmasına yardımcı olabilir.

Benzer teknikler artık, buna benzeyen başka yapılar olup olmadığını görmek için amino asitlerin saptandığı diğer göktaşları üzerinde kullanılabilir.

Tremblay’in açıkladığı gibi, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yapılan son çalışmalarda, “düşük yerçekimi nedeniyle proteinin uzayda oluşturulması daha kolay”; astronot bilim insanları da aslında, dünyaya götürülecek kadar dayanıklı, oldukça büyük protein molekülleri üretmeyi başardılar.

Tremblay “Yani, proteinlerin uzayda var olma ihtimalinin yüksek olduğundan fazlasıyla eminiz. Fakat var olduklarına dair kanıtları fiilen bulmaya başlarsak, hangi yapıların ve ortak yapıların olduğunu saptarsak, bu bence gerçekten ilginç ve heyecan verici olur” diyor.

*CSIRO: İngiliz Milletler Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Kurumu.

(Çeviren: Serdar Aygün)

Kaynak: https://www.sciencealert.com/scientists-claim-to-have-found-the-first-known-extraterrestrial-protein-in-a-meteorite/amp?__twitter_impression=true