Oumuamua ve Borisov gibi birçok kuyrukluyıldız olabilir

Yeni bir araştırmanın başyazarı ve Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Malena Rice, yıldızlararası nesnelerle ilgili yaptığı açıklamada, "Borisov adlı kuyrukluyıldızın etrafında gezinen birçok şey olmalı,” diyor. Rice ayrıca, “Çevrimiçi kullanılabilen yeni teleskoplar sayesinde, yakında çok daha fazla veri elde edilecek ve tahmin yürütmek zorunda kalmayacağız” bilgisini de verdi.

Google Haberlere Abone ol

Meghan Bartels

Gökbilimciler yıldızlararası nesnelerin, yani başka bir güneş sisteminden kaçan uzay molozlarının bizim sistemimizden geçişini ancak son dönemde tespit etmeye başladılar. Bununla birlikte, eldeki işaretler sistemimize girecek daha fazla sayıda bu türden gök cismi bulunması gerektiğini gösteriyor.

HER YIL 100’DEN FAZLA TESPİT YAPILABİLİR

Bu bulgu, bilim insanlarının, bilinen ikinci yıldızlararası nesne olan Borisov adlı bir kuyrukluyıldızla karşılaştığında henüz yayın sürecinde olan 30 Ağustos tarihli yeni araştırmalarının bir sonucu. Araştırmacılar, 2023’te tamamen hazır ve çalışıyor olması planlanan yeni bir aracı, Büyük Sinoptik Araştırma Teleskobu’nu (LSST) sabırsızlıkla bekliyor. Bilim insanları, görevde olacağı her yıl LSST’nin 2 metreden daha büyük 100’den fazla yıldızlararası nesneyi tespit edebileceğini düşünüyorlar.

Yeni araştırmanın başyazarı ve Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Malena Rice, yaptığı açıklamada, "Bu cismin etrafında gezinen birçok şey olmalı,” diyor. "Çevrimiçi kullanılabilen yeni teleskoplar sayesinde, yakında çok daha fazla veri elde edilecek ve tahmin yürütmek zorunda kalmayacağız.”

Ekim 2017’de Oumuamua’yı ilk fark ettiklerinden beridir, gökbilimciler, tespitin, güneş sistemimizden daha önce beklenenden daha fazla yıldızlararası nesne geçtiğine ilişkin bir ipucu olduğundan şüpheleniyorlardı. Aynı açıklamaya göre, yeni araştırmaya dair ilginç tesadüf, iki yazarın yıldızlararası bir kuyruklu yıldız olan Borisov, Güneş Sistemi’ne girdiğinde çalışmanın yazımını yeni bitirmiş olması.

Bu tesadüf, araştırmanın, bilim insanlarının sadece bir hafta kadar izleyebildiği Oumuamua gözlemlerine dayandığı anlamına geliyor. (Borisov ise bir yıl boyunca gözlemlenebilir biçimde kalarak gökbilimcilere bol miktarda veri sunacak.)

YOLCULUĞUN BAŞLANGICI TARTIŞILIYOR

Yeni araştırma, bu tür yıldızlararası nesnelerin uzun yolculuklarına nasıl başladığı sorusunu gözden geçiriyor. Kökenlerine dair olası bir hikaye, Oumuamua ve türdeşi olduğu varsayılan nesnelerin, gezegenlerin yapıtaşları olan gezegenimsi kayalar olduğu ve kendi güneş sistemlerinden dışarı atıldıkları yönünde. Buna karşın Rice ve ortak yazarı, bu açıklamaların işimize yaramadığını düşünüyor.

Mevcut açıklamalar, bilim insanlarının bugüne dek tanımlanan 4 bini aşkın öte gezegen aracılığıyla diğer güneş sistemleri hakkında öğrendikleri bilgilere dayanıyor. Gökbilimciler, öte gezegenleri saptayabildikleri sınırlı miktarda tekniğe sahip olduklarından, bu, tam anlamıyla temsili bir örnek değil.

Ancak Rice ve ortak yazarı, gökbilimcilerin bugüne kadar tespit ettikleri gezegenlerin büyük kısmının, sistemlerinden atılmış olduğu varsayılan gezegenimsiler olduğu fikrini şüpheli buldular. Bu tür dinamiklerin Neptün kadar ya da daha büyük gezegenler tarafından tetiklenmesi gerektiğini ve yörüngelerinin Dünya’nın Güneş’e olan mesafesinden beş kat daha uzak olması gerektiğini iddia ediyorlar.

Bu, tam olarak gökbilimcilerin Dünya’dan tanımlayabilmek için hâlâ uğraş verdikleri bir gezegen türü. Bu nedenle araştırmacılar, Dünya’ya yeterince yakın mesafede bulunan 20 genç güneş sistemini inceleyen ve Şili’deki Atacama Büyük Milimetre / milimetre-altı Dizgi Teleskopu’ndan iyi bir görüntü alabileceklerdi ‘Yüksek Açısal Çözünürlükte Alt Yapılar Projesi’ adlı bir çalışmaya yöneldiler.

Bu disklerden bazıları, oluşum aşamasındaki bir gezegenin enkaz alanını temizlediğini gösteren işaretler taşıyor. Bu ise, bilim insanlarına ne büyüklükte gezegenler oluştuğunu ve yıldızlara ne kadar mesafede bulunduklarını söylüyor. Dolayısıyla, araştırmacılar bu sistemlerden üçüne odaklandı ve gezegenlerin, dramatik bir evren turu yapmak üzere gezegenimsileri sistemden atma ihtimalinin ne oranda muhtemel olacağını modelledi.

LSST OYUNU TAMAMEN DEĞİŞTİRECEK

Yale Üniversitesi’nden bir gökbilimci ve Rice’ın ortak yazarı olan Gregory Laughlin, "Bu fikir, yıldızlararası uzayda sürüklenen bu nesnelerin yüksek yoğunluğunu güzel bir şekilde açıklıyor,” diyor. "Yakın gelecekte yapılacak araştırmalarla bu nesnelerden yüzlercesini daha bulacağımızı gösteriyor.”

Ve yakın gelecekteki tüm gözlem programlarında arasında, yıldızlararası nesneleri tespit etmek söz konusu olduğunda en ilgi çekici olanı LSST. Hawaii Üniversitesi’nde gökbilimci olan ve hem Oumuamua hem de yeni yıldızlararası kuyruklu yıldızı gözlemlemiş olan Karen Meech, bu ayın başlarında verdiği bir demeçte, güneş sistemimize gelen diğer ziyaretçileri tanımlama sürecinde yaşanan gecikmenin ardından, gökbilimcilerin, LSST faaliyete geçinceye dek başka bir yıldızlararası nesneyi fark edemeyeceklerinden şüphelenmeye başladıklarını ifade ediyor.

Ekibi, tam olarak Borisov’un göz alıcı buz örtüsüyle apaçık bir kuyruklu yıldız olarak, astronomların bir yıllık yolculuğu boyunca üzerinde çalışabileceği kadar erken gözlem alanına girdiği sırada umudunu yitirmek üzereydi. Bu durum, bilim insanlarına inanılmaz bir fayda sağladı.

Rice, "Bir teleskopla uzak bir yıldıza bakmıyorsunuz,” diyor. "Bu, diğer güneş sistemlerinde gezegenleri oluşturan ve bize doğru fırlatılan gerçek bir malzeme. Güneş dışındaki sistemleri yakından incelemek için tam anlamıyla benzeri görülmemiş bir yol ve çok yakında bu alanda bir veri patlaması yaşanmaya başlayacak.”

Araştırmanın ön baskısı 13 Eylü’de arXiv.org’da yayınlandı ve The Astrophysical Journal Letters dergisinde yayınlanmak üzere kabul edildiği açıklandı.

* Yazının aslı Space sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)