Bakteriler için Nuh'un gemisi şart!

Modern yaşam tarzı ve sanayileşme nedeniyle yok olan bakterilerimiz, bizler için hayati önem taşıyor. Hazırlanacak bir ‘kıyamet deposu’nun, gelecekteki tıbbi tedavilerde kullanmak üzere uzak topluluklarda yaşayan insanların bağırsaklarındaki ‘dost’ bakterileri saklaması faydalı olabilir.

Google Haberlere Abone ol

Ian Sample *

Bilim insanları, dünyadaki en uzak topluluklardan bazılarında yaşayan insanların bağırsaklarında bulunan yararlı mikrobik canlıları korumak amacıyla mikrobiyal bir “Nuh’un Gemisi” planı hazırladılar.

Bu canlıları kurtarmak amacıyla başlatılan hareket, modern yaşam biçimlerinin binlerce yıldan beridir insan bağırsaklarında koloniler kuran ve sağlıklı olmak noktasında hayati öneme sahip olan organizmaları tamamen yok etmesi kaygılarından kaynaklanıyor.

İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN HAYATİ ÖNEMDE

Depo, dünyadaki insanlardan toplanan “dost” bakterilerden oluşan bir koleksiyonu saklar ve bu sayede, hepsi yok olmadan önce, üzerilerinde çalışmalar yürütülebilir. Bilim insanları, bakteriler üzerinde araştırma yapılmasının, obeziteden diyabete kadar farklılık gösteren modern hastalıklar hakkında potansiyel olarak yeni tedavilerin önünü açabileceğini düşünüyorlar.

ABD New Jersey’deki  Rutgers Üniversitesi’nde bir biyolog olan Maria Dominguez Bello, “Tamamen anlaşılana dek korunabilecekleri güvenli ve tarafsız bir ülkede bu koleksiyonun tamamından oluşan bir yedek oluşturmak istiyoruz” diyor: “Hayati ve zor işlevleri gerçekleştirdiklerini ve onları yitirmeyi göze alamayacağımızı düşünüyoruz.”

Science dergisinde yayınlanan öneri, bilim insanlarının bitkilerin doğal biyoçeşitliliğini korumak umuduyla Norveç’teki Svalbard adasındaki bir dağın içinde kurduğu güvenli bir mağara olan Tohum Mahzeni’nin mikrobiyal bir benzerini oluşturma çağrısında bulunuyor. Bu depo, mikrobiyal mahzende, tohumları saklamak yerine insan dışkılarından oluşan bir koleksiyonu ve dışkıda gizlenen mikroplardan oluşan zengin bir karışımı barındıracak.

Yapılan çalışmalar, geleneksel topluluklarda yalıtılmış bir halde yaşayan insanların, Batılı ve kentsel nüfustan çok daha fazla çeşitte “mikrobiyomlar” barındırma eğilimi taşıdıklarını gösteriyor. Mesela, birçok Amerikalının mikrobiyomları, dünyadan izole haldeki Amazon köylerinde yaşayan avcı-toplayıcıların ancak yarısı oranında çeşitli. Bu uyumsuzluktan, antibiyotikler ve klorlu sudan antiseptiklere ve sezaryene varan dek bazı etkenlerin sorumlu olduğu düşünülüyor.

MODERN DÜNYAYLA TEMAS ÇEŞİTLİLİĞİ AZALTIYOR

Öte yandan, Dominguez Bello, geleneksel toplulukların git gide daha geniş bir dünyayla gittikçe daha fazla temasa geçerek zengin bir çeşitliliğe sahip olan mikrobiyolojilerini kaybediyor olduğunu belirtiyor. “Köylere her gidişimizde daha fazla bağlantılı hale geliyoruz” diyen Bello, "İlk temasları genellikle doktorlar kurar; böylece, denklemin bir parçası olduğunu düşündüğümüz antibiyotiği kullanmaya başlarlar" diye konuştu.

Dominguez Bello ve meslektaşları, bağırsak mikrobiyom çeşitliliğinde yaşanan kademeli düşüşün, aşırı şişmanlık, astım, diyabet, inflamatuar bağırsak hastalığı, otizm ve gıda alerjilerine varana dek birçok modern hastalıkta rol oynayabileceğini savunuyorlar. Araştırmacılar, “İnsan mikrobiyomundaki sanayileşmeyle eş zamanlı biçimde gerçekleşen değişimlerin, altta yatan bir etken olabileceğine inanıyoruz” diye belirtiyorlar.

İnsan bağırsaklarında bulunan mikroplar üzerinde yapılan incelemeler, "Oxalobacter formigenes" adındaki tür dahil olmak üzere, belirli mikrobik canlı gruplarının yok olduğunu gösteriyor. Bu bakteri, sindirilmeyen oksalik asidi parçalar ve yok oluşu, insanları kalsiyum oksalat tortularından oluşan böbrek taşlarına karşı daha hassas bir hale getirebilir.

KEŞFETMEYE YENİ BAŞLADIK

Bilim insanları, “Bu, sanayileşmiş bir dünyadaki yaşamın etkilerine ilişkin edindiğimiz bilgilerin henüz başlangıç aşaması” diye yazıyorlar: "İnsan toplulukları arasında yaşayan hangi türlerin azaldığını ve bu kayıplar hakkında hangi işlevsel ve patolojik çıkarımların yapılabileceğini daha iyi anlamamız gerekiyor.”

Hazırlanan plan uyarınca, bağırsak bakterilerini toplayan üniversiteler ve diğer organizasyonlar, bir kasada saklanmak üzere bu örnekleri depolayacaklar. Bakterilere erişim hakkıysa yalnızca toplama faaliyetine katılan kuruluşlara verilecek.

Cork Üniversite Koleji’nde çalışan ve tanınmış bir mikrobiyoloji araştırmacısı olan John Cryan, “mikrobiyoloji havuzu oluşturmak için zaruri bir durum” olduğunu ifade ediyor:

“Açık bir şekilde, sanayileşme, iklimsel değişim ve yaşam tarzının farklılaşması nedeniyle, atalarımızın sahip olduğu mikrobik canlıların büyük kısmını yitirdik ve yitirmeye devam ediyoruz. Nesiller boyunca sürmese bile, belirli türdeki bakteriler ve insanlar arasındaki karmaşık etkileşimleri ve eksilen bakterilerin sağlığımızı ne oranda etkilediğini tam anlamıyla tespit etmemiz uzun yıllar alacak.

Bu, gelecek nesillerin, yaşam tarzımızın bakterilerimizi ne yönde etkilediğini anlayabilmesi için bir teyakkuza geçme çağrısı. Bu çeşit bir havuzun, bağışçıya ait genetik yapı, beslenme biçimi, sağlık ve sosyal çevreyle ilgili büyük ölçekli somut veriler aracılığıyla desteklenmesi gerekecek.”

* Yazının aslı The Guardian'da yayınlanmıştır.  (Çeviren: Tarkan Tufan)