Çoklu-evren teorisine karanlık enerji darbesi

Yapılan yeni bir çalışma, şimdiye dek birçok önemli fizikçi ve astronomun destek verdiği çoklu-evrenin kuramına ilişkin sorulara yenilerini ekliyor. Kuram, kimi konularda ciddi açıklamalara muhtaç durumda.

Google Haberlere Abone ol

Andrew Masterson * 

Avustralya ve İngiltere’den araştırmacılar tarafından ortaklaşa biçimde modellenmesinin ardından, teorik bir çoklu-evren olasılığı daha düşük bir ihtimal olarak görünüyor. Bu nedenle, kuşkusuz, en önemli varsayımlarından biri (çoklu-evren kuramı) sorgulanır hale geldi.

Çoklu-evren kavramı, evrenimizin birçok benzeri bulunduğunu işaret ediyor. Brian Greene, Max Tegmark, Neil deGrasse Tyson ve Stephen Hawking’in de aralarında bulunduğu dünyanın en başarılı fizikçileri tarafından destek görüyor.

Fikrin en ilgi çeken taraflarından biri, karanlık enerji hesaplamalarında gözlemlenen potansiyel anomali (sapma) meselesidir.

Bu gizemli gücün, kendi evrenimizin gittikçe hızlanan genişlemesinden de sorumlu olduğu düşünülüyor. Ancak günümüzdeki kuramlar, bir şekilde, bu gücün etrafımızda göründüğünden daha fazla olduğunu varsayıyor. Bu varsayım, bir dizi başka problemi ortaya çıkarıyor: Şayet etraftaki karanlık enerji miktarı denklemlerin ihtiyaç duyduğu kadar çoksa -ve bu miktar, var olan seviyeden trilyonlarca kat fazla-, evren, yıldızların ve gezegenlerin oluşamayacağı derecede hızlı genişlerdi ve hayat bu ortamda mümkün olmazdı.

ÇOKLU-EVREN KURAMI NE DİYOR?

Çoklu-evren fikri, bu garip miktarda küçük –ancak hayatı mümkün kılan- karanlık enerji katsayısını hesaba katar ve içerir. Temel olarak, kendinden çıkan ilginç bir açıklamaya olanak sağlar: Her biri farklı miktarda karanlık enerji barındıran çok sayıda evren mevcuttur. Bizler, ancak yıldızların oluşabilmesine ve böylece yaşamın ortaya çıkmasına olanak sağlayacak kadar düşük bir miktar (karanlık enerji) sayesinde varız. (Ve kendimizi mantığa yön veren ‘burada’ bulduk; çünkü, kendimizi başka bir yerde bulmadık.)

Şimdiye dek durum oldukça antropikti**. Ancak şimdi, Avustralya’daki Sydney Üniversitesi’nden Luke Barnes ve İngiltere’deki Durham Üniversitesi’nden Jaime Salcido’nun içinde olduğu bir grup gökbilimci, Royal Astronomical Society’nin (Kraliyet Gökbilim Derneği) aylık yayınında, karanlık enerji ve yıldız oluşum dengesinin önceki tahminlerin önerdiği kadar iyi olmadığını aktaran iki makale yayınladı.

Araştırma grubu, “Evrim ve Galaksi Kümeleri ile onların Çevreleri” (EAGLE) projesinde yer alan süper bilgisayar donanımı vasıtasıyla, evren simülasyonları oluşturdu Bu, 300 milyon ışık-yılı uzaklıkta bulunan 10 bin  gökadayı modelleyen Birleşik Krallık merkezli bir ortak çalışma ve sonuçları Hubble Teleskobu ve diğer gözlemevlerinden gelen bulgularla karşılaştırıyor.

Simülasyonlar, araştırmacıların evrende bulunan karanlık enerji miktarını hesaplamasına ve neler olduğunu gözlemlemesine olanak sağlıyor.

YENİ ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI KAFA KARIŞTIRICI

Sonuçlar tam anlamıyla bir sürpriz. Araştırma, karanlık enerjinin miktarının, başka herhangi bir şeye önemli bir etkide bulunmadan birkaç yüz kez artırılabileceğini -veya eşit derecede azaltılabileceğini- gösterdi.

Salcido, “Birçok fizikçi açısından, evrendeki açıklanamayan ama özel olduğu görülen karanlık enerji miktarı, sinirleri zorlayan bir bulmaca,” diyor.

“Simülasyonlarımız, evrende çok daha fazla -hatta çok az olsa bile-, karanlık enerjinin yıldız ve gezegenlerin oluşumlarına dair yalnızca minimal bir etki yaratacağını ortaya koyuyor.”

Ve sözlerine, yaşamın bir çoklu- evrenin her köşesinde potansiyel olarak ortaya çıkabileceğini ekliyor; ironik biçimde yeterli ve rahatsız edici bir sonuç.

“Çoklu-evren (kuramı), daha önce ölçülen karanlık enerji değerini şans eseri oluşmuş gibi açıklıyordu; bizim biletimiz piyangoyu kazanmıştı ve bildiğimiz kadarıyla yaşamı mümkün kılan, bu güzel galaksilerin oluşumuna olanak sağlayan bir evrende yaşıyorduk,” diyor Barnes.

“Çalışmamız, biletimizin biraz da şanslı olduğunu, bu sayede konuşabildiğimizi gösteriyor. Yaşam için gerekli olandan biraz daha özel. Bu, çoklu-evren açısından bir sorundur; hâlâ çözülmesi gereken bir bulmaca var.”

ÇOKLU-EVRENLER GERÇEKTEN DE VAR MI?

Bu, maddenin merkezine doğru giden bir bilmece: Şayet karanlık enerji hakkındaki öngörüler hatalıysa, bir çoklu-evren var olabilir mi? Araştırmacılar, ulaştıkları sonuçların bunu yadsımadığını kabul etse de olasılıkları zayıf görüyorlar.

Durham Üniversitesi’nden araştırmanın ortak yazarı Richard Bower, “Evrendeki yıldızların ortaya çıkışı, yer-çekiminin çekim etkisiyle karanlık enerjinin itiş etkisi arasındaki bir mücadele sürecidir,” diyor.

“Simülasyonlarımızda, bizimkinden çok daha fazla karanlık enerji içeren evrenlerin mutlu bir biçimde yıldızlar yaratabileceğini gözlemledik. Peki, neden evrenimizde bu miktarda bir karanlık enerji mevcut?”

“Bana kalırsa, evrenimizin bu garip özelliğini açıklamak için yeni bir fizik yasasına ihtiyacımız var ve çoklu-evren kuramı, fizikçilerin yaşadığı sorunları gidermek için çok az olanak sağlıyor.”


* Yazının aslı Cosmos Magazine'de yayınlanmıştır (Çeviren: Tarkan Tufan)

**Antropik ilke, insanı evrenin merkezine koyan bir görüştür. İnsanların evrende çok özel bir yeri olduğunu savunan bir düşünce sistemidir.