Şimdiye kadar bulunmuş en eski ve en uzak gök cismi!

Evrendeki en eski ve en uzak 'nesne'lerden biri keşfedildi. Söz konusu bir galaksi... Yaklaşık 13.7 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama sonrasındaki evrenimizin ilk zamanlarına ilişkin bilgiler sunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Elizabeth Howell*

Gökbilimciler, evrende şimdiye kadar bilinen 'en eski ve en uzak' nesnenin keşfedildiğini açıkladılar; zaman ve uzayın başlangıcı olan Büyük Patlama’nın ilk bir milyar yıllık dönemi içinde oluşmaya başlayan ve bizden 12.8 milyar ışık yılı uzaklıkta, yıldız oluşumunu sürdüren bir galaksinin tespit edilmesi heyecan yarattı.

G09 83808 adıyla bilinen galaksi, ilk olarak Herschel uzay teleskobu tarafından fark edildi ancak ilk görüntüler oldukça bulanıktı. Araştırmayı yapan astronomlar daha fazla bilgi edinmek istiyorlardı ve bu nedenle veriyi Galapagos’ta bulunan Sierra Negra volkanının zirvesindeki dünyanın en büyük yönlendirilebilir teleskopu olan Geniş Milimetrik Teleskop’u (GMT) kullanan bir ekibe ulaştırdılar.

ŞİMDİYE DEK TESPİT EDİLMİŞ EN ESKİ GÖK CİSMİ

Gökbilimciler, 50 metrelik bir çapa sahip olan GMT teleskopuyla, G09 83808’in şimdiye kadar gözlemlenen en eski nesne olduğunu doğruladılar. Şimdiye kadar diğer teleskoplar tarafından benzer durumdaki sadece bir nesne (biraz daha yaşlı ve uzak olan benzer bir galaksi) bulunmuştu. Araştırma, daha sonra GMT yöneticisi David Hughes danışmanlığında çalışan bir lisansüstü öğrencisi olan Jorge Zavala tarafından sürdürüldü. Ulaşılan sonuçlar, Nature Astronomi adlı dergide yayınlandı.

G09 83808 galaksisi, yaklaşık 13.7 milyar yıl önce evrenin oluşmasından sonra, kozmosun ilk dönemlerine dair neredeyse benzersiz bir bakış açısı sunuyor.

ABD’nin Amherst kentindeki Massachusetts Üniversitesi’nde astrofizikçi ve araştırmanın katılımcılarından biri olan Min Yun, yaptığı açıklamada, “Birinci milyar yıl içerisinde oluşan bir nesnenin gözlemlenmesi gayet ilgi çekici; çünkü evren tamamen iyonlaşmış haldeydi, yani ilk 400 milyon yıl boyunca herhangi bir cisim oluşturmak için fazla sıcak ve tekdüze bir haldeydi” diyor. “Bu nedenle en olası tahminimiz, ilk yıldızlar, galaksiler ve kara deliklerin hepsinin bir buçuk milyar ilâ bir milyar yıl içinde oluştuğuydu; bu yeni nesne şimdiye kadar tespit edilen ilk (ve en eski) galaksilerden biri olmaya aday.”

G09 83808 benzeri cisimlerin görülmesi zor; zira devasa toz bulutlarıyla çevrilmiş durumdalar. Görünür ve kızıl ötesi dalga boylarında en iyi gözlemleri yapan Hubble Uzay Teleskobu gibi teleskopların görüş alanından uzaktalar. GMT, bu tür cisimlere bakmak için daha fazla olanak sağlıyor; çünkü kozmik tozun oluşturduğu puslu görüntüyü aşabilecek biçimde, milimetrik dalga boylarında tespitler yapabiliyor.

YERÇEKİMSEL MERCEKLEMENİN ZAFERİ

Bunun dışında, “yerçekimsel mercekleme” de astronomlara gözlem yaparken yardımcı oldu. Bu olgu, geniş bir nesne etrafından geçtiği esnada ışığı büyüterek daha uzak nesnelerin daha büyük görünmesini sağlıyor (yerçekimsel mercekleme, ışığın uzaydaki karadelikler, galaksiler veya yıldızlar gibi çok büyük cisimler etrafından geçerken kırılması neticesinde oluşan, yerçekiminin ışık üzerinde mercek etkisi yaptığı bir durumdur). G09 83808, cismin ve Dünya’nın arasında G09 83808’in yerçekimsel mercekleme vasıtasıyla büyütülmesine yardımcı olan büyük bir galaksi bulunması sebebiyle, 10 kat daha parlak ve gerçekte olduğundan çok daha yakın görülebildi.

GMT bu kışın tamamen faaliyete geçerek, çok eski ve ışığı kızıla kayan (evrende bir nesne ne denli eskiyse, uzaya yaydığı ışık boyu da o denli kızıl renge doğru kayar) daha fazla cisim tespit edebilecek. Kızıla kayma olgusu, evrenin genişleme hızını tespit etmemizi de sağlıyor. Dolayısıyla, daha uzakta bulunan nesneler daha büyük bir oranda kızıla kayıyor.

G09 83808’in kızıla kayması, ışık skalasının kırmızı ucuna kaydırılan karbon monoksit bazlı spektral çizgilerinin gözlemlenmesiyle de doğrulanmış durumda. Kızıla kayma oranı, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nde bulunan gökbilimcilerle birlikte Hawaii’de bulunan Mauna Kea Dağı’ndaki Smithsonian Milimetre-altı Anteni’yle de bağımsız olarak onaylandı.

Yazının orijinali Seeker sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)