Yalnızlık ve benmerkezcilik birbirini besler

Yalnızlık ve benmerkezcilik ilişkisi üzerine yapılan araştırma nihayet sonuçlandı. Bulgular ikisi arasında kuvvetli bir bağ olduğunu gösteriyor.

Google Haberlere Abone ol

Glenn Mc Donald *

Kendinizi yalnız hissettiğiniz zamanlarda, 200 bin yıllık evrim size bir şeyler anlatmak istiyor demektir.

Chicago Üniversitesi tarafından yürütülen ve ABD Ulusal Yaşlanma Enstitüsü’nün desteklediği bir psikoloji araştırması, yalnızlık ve benmerkezcilik arasındaki ilişkiye dair on yıllık sağlam bir çalışmayı sonuçlandırıyor. Araştırma, ortaya çıkan evrimsel-biyolojik teoriyi destekliyor gibi görünüyor. Bu durum da, yalnızlık olarak adlandırdığımız hoş olmayan duyguların, türlerin evriminde uzun zamandır kritik bir amaca hizmet ettiğini düşündürmekte.

Teoriye göre, evrim, insan beynini nörolojik ya da kimyasal seviyede şekillendirdi; belirli durumlara tepki olarak, belirli düşünce ve duygulara yönelmemizi sağladı. Bu duygular olumsuz bir içeriğe sahip olduğunda, davranışlarımızı değiştirmemizi teşvik eden caydırıcı sinyaller gibi davranıyorlar.

YALNIZLIK ÖNEMLİ BİR UYARIDIR

Yalnızlık bu denli caydırıcı bir işarettir ve bizi sosyal ilişkilerimizi korumaya, onarmaya veya değiştirmeye yönelik, bilinçli bir şekilde hareket ettirmek için “oraya geri dönme” konusunda motive etmek üzere çalışır. Psikolojik açıdan bakıldığında, yalnızlık, fiziksel acının duygusal karşılığı olarak kabul edilebilir. Tıpkı, ağrının doku hasarına ilişkin bir işaret olması gibi, yalnızlık da sosyal ilişki hasarları konusunda bizleri uyarır.

Chicago Üniversitesi'nde bulunan Bilişsel ve Sosyal Sinirbilim Merkezi’nin yayınladığı yeni araştırmaya ve merkezin direktörlüğünü yapan psikolog John Cacioppo’ya göre, yalnızlıktan kurtulmak için harekete geçmek, türlerin hayatta kalması açısından hayatî bir davranıştır.

Cacioppo, yaptığı açıklamada, “İnsanlar, büyük oranda karşılıklı yardım ve dayanışmaya ilişkin sosyal etkileşimlerde uyumlu olduklarını gösteren beyindeki değişimler nedeniyle, böyle güçlü bir tür haline geldi,” diyor. “Karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya sahip olmadığımız durumlarda, kendi çıkarlarımıza ve refahımıza odaklanma ihtimalimiz artar, yani kendimizi daha çok merkeze yerleştiririz.”

Yeni araştırmanın geldiği yer bu nokta. Yakınlarda, Personality and Social Psychology Bulletin (Kişilik ve Sosyal Psikoloji Bülteni) adlı dergide yayınlanan bir araştırma, yalnızlığın benmerkezci olma duygusunu gerçekten de arttırdığını göstermektedir. Dahası, kendini her şeyin merkezine koymak yalnızlığı büyütür; bu da hassas insanlar açısından bir tür kısır döngüye neden olabilir. Son günlerde işittiğimiz ve Oval Ofis’te (Beyaz Saray) gecenin 3’ünde başlayan tweet bombardımanlarını konu edinen bir şaka var ama yazımıza bilimsel zeminde devam etmek daha faydalı olacaktır.

Bulgular, genel nüfus içerisinden rasgele seçilen 229 kişiden alınan cevaplara dayanıyor. Konular -orta yaştaki veya daha yaşlı olan Hispanik, Afro-Amerikan ve beyaz erkekler ve kadınlar olmak üzere- yaş, cinsiyet, etnisite ve sosyo-ekonomik duruma göre değişiklik gösteriyor.

Yalnızlığın benmerkezciliği arttırması hususundaki tespit şaşırtıcı değildi; ancak, benmerkezciliğin (bir geribesleme yoluyla) yalnızlığı da olumsuz anlamda etkilediğini gösteren veriler sürpriz bir sonuç oldu. Araştırma ekibi, anket verilerini değerlendirerek yalnızlığın ve benmerkezciliğin, “olumlu geribildirim döngüsü” olarak bilinen durumu ürettiğini tespit etti.

“Kendinizi daha fazla merkeze koyarsanız, toplumsal anlamda izole hissetmek noktasında kısılıp kalma ihtimali yaratırsınız,” diyen Cacioppo, “Bu evrimsel uyarlamalı cevap, insanların antik zamanlarda hayatta kalmasına yardım etmiş olabilir; ancak çağdaş toplumda durumu daha da zorlaştırabilir ve insanların yalnızlık duygusundan kurtulmalarını engelleyebilir,” diye ekliyor.

TEDAVİYE İHTİYAÇ DUYULABİLİR

Klinik açıdan bakıldığında, yalnızlık ile benmerkezcilik arasında çift taraflı bir ilişki kurmak, gelişmiş terapiler ve müdahaleler kullanılmasını gerektirebilir. Günümüzün modern toplumunda, daha fazla benmerkezci olma yaklaşımı, yalnız insanlar açısından kısa vadede koruyucu olabilir; ancak uzun vadede durum öyle değil. Daha önceki birçok araştırma, yalnızlığın, zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerinde uzun vadeli olumsuz etkileri olduğunu ortaya koymuştur.

Araştırmacılar, yeni makalelerinde “yalnızlığı azaltmaya yönelik müdahalenin bir parçası olarak kendine odaklı yaşamayı hedef almak, zaman içinde yalnızlığı koruyan veya kötüye kullanan bir geribesleme döngüsünün yok edilmesini sağlayabilir,” diyorlar.

Kendinize gömülmüş ya da yalnız hissettiğiniz bir sonraki sefere kapıyı kırın ve bir partiye gidin. Bunu türlerin iyiliği için yapın, olur mu?

Makalenin aslı Seeker sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)