Batı tıbbı faydasız antibiyotiklerden mi ibaret?

Doktorlar her zaman en iyi olanı bilmiyor ve sonuçta bedeli siz ödüyorsunuz. Batı tıbbının yıllardır tedavi amacıyla kullandığı ilaçlar ve yöntemler, aslında tehlikeli bir aldatmaca olabilir mi?

Google Haberlere Abone ol

Martha Rosenberg *

Şu an yaşayan hiç kimse, antibiyotik, anestezi ve antiseptiklerin keşfedilmesinden önceki günlerde yaşamayı istemez. O günlerde hastalar kan alma (hastanın vücudunun kanatılması), sülükler ve elektrikli yılanbalığı kullanımı gibi tedavilerden ölebilirdi ve birçok böyle vaka mevcuttur. Bazıları, Birleşik Devletler’in ilk başkanının (George Washington) ölümünü zatürre tedavisi amacıyla aşırı derecede kan alınmasına bağlıyorlar.

Ancak hastalar günümüzde Washington’un zamanında olmayan başka risklerle karşı karşıya: Aşırı (radyolojik) tarama, aşırı tanı, aşırı tedavi ve aşırı ilaç. Örneğin, 30 yaş altındaki insanların yüzde 60'ına, kendi röntgenleri baz alınarak, ağrılarını doktora aktarmalarından sonra, kendilerinde “artrit” bulunduğu ve sıklıkla cerrahiye yönlendirildikleri söyleniyor. Ancak araştırmalar, X-ışınları veya diğer görüntüleme teknolojilerinde görülen anormalliklerin ve yaşla ilişkili değişikliklerin büyük kısmının, görünenin aksine hastanın ağrısının asıl kaynağı olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, geleneksel (modern) tıbbın aşırı tarama ve teknoloji temelli kararları, tedaviden ziyade zarara yol açabilir. Bu testler, neticede bir maddi ödemeyle sonuçlansa da genellikle bir hastanın ağrısının kaynağı hakkında hiçbir cevap vermez.

DOKTORLAR İLAÇLAR KONUSUNDA YETERSİZ

Doktorlar, geleneksel olarak dört yıllık tıp fakültelerinde ağrı tedavisi konusunda altı saatten az bir süreyle eğitim almaktadır ve kronik ağrılardan çok kırık bacak, göğüs ağrısı veya apandisit gibi akut (ilerlemiş) ağrı durumlarını tedavi etmede çok daha iyi durumdadırlar. Bunun nedeni, akut koşulların net açıklamalara ve kendine has tedavilere sahip olmasıdır. Malesef geleneksel tıpta, kronik ağrı çeken hastalar hileli bir yolla pasif biçimde sisteme yönlendirilir ve ağrı konusunda tanı ve tedavi sunulmaz. Ağrı kesiciler verilir, işten ayrılırlar, düşük seviyede bakım ve bazen de sınırlı ücretlerle yaşarlar. Bunlar kısa vadede yardımcı oluyor gibi görünse bile aslında hastanın mahkum edildiği sakatlığın acı bir kanıtıdır.

Başka bir sorun daha söz konusu. Makinalarda gerçekleştirilen pasif egzersizler, bir kırık benzeri akut durumlarda yardımcı olur; fakat aktif egzersiz gerektiren kronik ağrılar için bu bir tedavi değildir. Benzer biçimde, opioid (morfin benzeri uyuşturucu etkisi olan) ilaçlar akut ağrılar için uygun olsa bile uzun süreli kronik ağrıların tedavisinde uygun bir araç değildir. Araştırmalar, vücudunuzun yalnızca çalışmasını durdurmakla kalmayıp, aynı zamanda opioid kaynaklı hiperaljezi adı verilen bir fenomen vasıtasıyla ağrıya duyarlılığını artırabilir.

Fentanil, hidrokodon, hidromorfon, morfin ve oksikodon gibi opioid maddeler ve eroin gibi narkotiklerden ölümler ve bu ilaçların kimi zaman neden olduğu etki, Amerika Birleşik Devletleri'nde sık rastlanan olaylardır ve günde 91 kişi hayatını kaybetmektedir. On yıl önce Reçeteleme Mevzuatı hafifletildiğinde, cadde üzerindeki opioid ilaçların popülaritesinden faydalanmak isteyen pek bilinmeyen ilaç fabrikaları ortaya çıktı. Milyonlar bağımlı hale geldikten sonra sokağın her iki tarafına da oynamak amacını güden ilaç şirketleri, opioid bağımlılığı tedavi merkezleri akımını başlattı.

Yazar ve eczacı Larry Golbom, “Buprenorfin gibi Oksijen bağımlılığını tedavi eden, Subokson (eroin tedavisinde kullanılan bir ilaç türü) olarak satılan ilaçlar, Oksijenontin'den 10 ila 20 kat daha güçlü opioid türevleri” diyor. “Sekiz saatlik eğitim veren bağımlılık uzmanlarının dolgun bir gelir akışı var. MAT ilaç yardımlı tedavi, Pharma'nın (Amerikan ilaç piyasası kontrol kurumu) gelirini ikiye katladı.”

Opioid bağımlılığının yaygınlığı arttıkça, opioid kullanımı, el altında tutulan gerçek ağrı sahibi hastalar ile sokakta uyuşturucu satmak için hasta taklidi yapan insanlar arasındaki ayrım da bulanıklaştı. Ağrı tedavi klinikleri ve hapları, ameliyatları ve başlangıçtaki tedaviyi bırakan hastaların ağrısını kesmeye başladı ve hastalar sıklıkla (tedavi yerine) daha kolay erişilen ve daha ucuz olan eroine yöneldi.

Chicago'daki Rush Üniversitesi'nden bir farmakoloji profesörü olan James O'Donnell “Sorun şu ki: Hastalar ilaç kullanmaya başlıyor ve ilaca tolerans geliştiriyor. Bu nedenle gün geçtikçe daha yüksek bir doz almalı, daha yüksek dozlara toleranslı davranmalı, reçetedekinden fazla kullanmalı, erkenden ilaç alma talebinde bulunmalı, ‘ağrı sözleşmelerine’ aykırı ise ‘ağrı yönetimi uzmanına’ gitmeli. Taburcu edilenler daha sonra opioidler için caddeye gidiyorlar” diyor.

Opioid doz aşımı, koma, solunum güçlüğü, şok, akciğer ödemi ve ölümle tanılanır. İşte son zamanlarda yayınlanan bir eczacılık ders kitabından nasıl oluştuğuna ilişkin bilgiler:

“35 yaşında bir erkek okul öğretmeni ve güreş antrenörü, güneybatı eyaletinde bir spor tıbbı uzmanı tarafından muayene edildi. Hasta, kronik bel ağrısı sebebiyle hidrokodon / asetaminofen (örneğin Vicodin, Abbott gibi ilaçlar) kullanıyordu. Potansiyel asetaminofen zehirlenmesinden endişe edilerek, günde iki defa 10 mg’lık “düşük doz” metadon önerilmiş ve hidrokodon / asetaminofen kombinasyonu durdurulmuştur.

Ertesi gün hasta, ebeveynlerinin evinde kaldı, çok uykuluydu ve gün ortasında uyuyakaldı ve yattı; annesi, üçüncü gün sabahı da onu uyandırmayı başaramadı. Ardından EMS teknisyenleri tarafından öldüğü ilan edildi.”

Makale, “muhtemelen” uyuşturuculara karşı toleranslı olduğu için “toksik seviyelerde metadondan öldü ve doktor, metadonun olağandışı (ve kümülatif)deviniminden habersizdi” demektedir.

Narkotikler bir zamanlar ameliyat sonrası, kaza sonraları ve kanser ağrısı için kullanılırken yüksek oranda bağımlılık yaptıkları için reçeteyle verilir oldu. Opioid uyuşturucu kılavuzlarının esnekleştirilmesi, Pharma tarafından hastalara yardım etme faaliyetlerindeki geliri artırmak için ortaya çıkan bir fikirdi. New York’lu bir doktor ve hayırsever ailesi olan Sacklers, orijinal olarak kârlı morfin üretimini OxyContin’e bağladılar ve OxyContin üretiminde kanser ağrısı ile “sınırlı” kalmak istemediklerini açıkladılar. Gerisi hikâyedir.

Elbette Pharma, afyon bağımlılığı krizini yarattı ve devam ettiriyor ve Big Tobacco'nun (bir tütün firması) ağına düşürdüğü ve kanser yaptığı sigara kullanıcılarına yaptığı gibi bedelini ödeyecektir. (Tedavi Kanunu gereği, bu bedeli biz vergi mükellefleri ödüyoruz.) Bunun da ötesinde, kısa vadeli kâr amacı güden geleneksel tıp, bu krizin sorumlusudur.

(Çeviren: Tarkan Tufan)

*Martha Rosenberg araştırmacı bir sağlık muhabiri ve “Born With a Junk Food Deficiency: How Flaks, Quacks and Hacks Pimp the Public Health” adlı kitabın yazarıdır

Makalenin aslı Alternet sitesinde yayınlanmıştır