Duygusal filmler acı eşiğimizi yükseltiyor

Sonuçları yeni yayımlanan bir araştırma, duygusal içerikli yapımların endorfin salgılamamızı sağladığını ortaya çıkardı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bilim insanları insan davranışları, alışkanlıkları ve kültürel ürünler arasında bağlantılar kuran araştırmalar sonucunda her zaman ilgi çekici bazı verilerle karşımıza çıkmayı başarıyor. Bu sefer konu duygusal içeriklere verdiğimiz fizyolojik tepkilerin bizim üzerimizdeki etkileri ile alakalı. Bu tür içerikler fiziki acı eşiğimizi yükselten değişikliklerin yolunu açarken, insanların da birbirine yaklaşmasına yardımcı oluyor.

Kurgunun duygularımız üzerindeki etkilerini araştıran Oxford Üniversitesi'nden bir ekip duygusal yükü yoğun olan bir film izleyen grup ile duygularla oynamayan bir belgesel izleyen grubun endorfin seviyelerini karşılaştırmak için bazı testler yapmışlar. Testler deyince aklınıza çeşitli laboratuvar deneyleri gelmesin. Her iki gruba mensup katılımcılardan içerikleri izledikten hemen sonra “duvar oturuşu” adı verilen antrenman hareketini yapmaları isteniyor. Yapan bilir, yapmayan da hemen aşağıdaki görseldeki kolay gözüken duruşu deneyip titreyek öğrenebilir; fiziki olarak insanı sınayan bir harekettir.

duvar-oturusu-ara-gorsel

Duygusal bombardımana (Benedict Cumberbatch, Tom Hardy'nin başrollerini paylaştığı 2007 yapımı Stuart: Gerisin Geriye Bir Hayat) maruz bırakılan izleyiciler, belgesel izleyicilerine göre duvar oturuşunda pozisyonlarını ortalama %13 daha uzun süre koruyabiliyor. Bir süre sonra aynı deney tekrarlandığında bu oran %5'e geriliyor. Endorfin, mutluluk maddesi olarak da bilinir ve vücudumuzun acıya karşı olan dayanıklılığını da artırır.

stuart-gerisin-geriye-bir-hayat

Seyir sonrası katılımcılara uygulanan anketlerde filmi izleyenlerin, beraber izledikleri kişilere ve gruba kendilerini daha yakın hissettiklerini ve daha kolay bağ kurabildiklerini ortaya koyuyor. Bu binlerce yıldır aynı tür hikayelerden vazgeçmememizin bir nedenini daha ortaya koyabilir. Oxford'dan Evrimsel Psikoloji Profesörü Robin Dunbar bu tür duygusal hikayeleri sosyal bağları kuvvetlendirmesi ve endorfin seviyesini artırması gibi olumlu etkileri nedeniyle nesiller boyunca tercih ettiğimizi gösterdiğini düşünüyor. Duygusal olarak en çok etkilenenlerin endorfin seviyelerinin, dolayısıyla acı eşiklerinin ve sosyal bağ kurma kapasitelerinin de bu oranda daha fazla yükseldiğini belirten Dunbar; bu hikayelere olan tutkumuzun tek nedeninin elbette bu olmadığını ama hikayeleri sevmemiz üzerinde önemli bir etkisi olduğunu belirtiyor.

Makalenin İngilizce orijinalini http://rsos.royalsocietypublishing.org/content/3/9/160288 bağlantısından okuyabilirsiniz.