YAZARLAR

Bilgiden geldik, bilgiye döneceğiz

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'ndeki ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ sergisinde 164 sanatçının 300’e yakın eseri yer alırken, Christoph Doswald küratörlüğünde gerçekleşen sergi, modern ve güncel sanatın en önemli dönemlerini izlemeye olanak sağlıyor. ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ sergisi 7 Ağustos tarihine dek gezilebilir...

İstanbul Tepebaşı’nda 2005 yılı Haziran ayı başında açılan Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, çatısı altında baharda açılmış ve 7 Ağustos’a değin yer alan ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ sergisiyle, gündeme katkıda bulunmayı sürdürüyor. Müzedeki sergi, kitle iletişim araçları ve sanat arasındaki ilişkiyi kamuoyuyla paylaşıyor. Bu arada müzenin Cuma akşamları da 18:00-22:00 arasında ücretsiz olduğunu peşinen ve yeniden tekrar edelim.

Annette & Peter Nobel Koleksiyonu’ndan kapsamlı bir seçkiyi bir araya getiren serginin arşivsel kataloğunun beraberinde ayrıca getirdiği bir diğer kazanım da, düşünsel bir başlangıç olarak kendini tariflediği 16 sayfalık özel gazete fikrine geri dönüşünde oluyor. Yayın, Ece Temelkuran, Evren Savcı, Esra Özdoğan, Süreyyya Evren, Ahu Antmen ve Erkan Saka’nın imzalarını da bir araya taşıyor. Bunu zenginleştiren sergi kataloğu ise içeriğinde Nobel çiftinden Fransız düşünür merhum Jean Baudrillard’a uzanan bir zenginlik ve derinlik taşıyor. Christoph Doswald küratörlüğünde gerçekleşen, 164 sanatçının 300’e yakın eserinin yer aldığı sergi, modern ve güncel sanatın en önemli dönemlerini izlemeye olanak sağlıyor.

Sergi, aktaran, aktarılan ve alıcı arasında tükenmez satrancın olası tüm duyusal hamlelerini tartışmaya sevk eden bir yoğunluk ortaya koyuyor. Sanata hangi anlarda bakıp, ne zaman kollayıp, gelecek nesillerin gündemine taşımak adına ne zaman sırtlanılması üzerine onlarca ‘emsalsiz’ emsal gündeme getiriyor; ‘Ve Şimdi İyi Haberler’ adlı sergi. 

Stephen James Beer, Burada Görülecek Hiçbir Şey Yok, 2016

İkilinin koleksiyonunda, yakın zaman önce Türkiye’de küratörlük vazifesi de yapmış Elmgreen & Dragset’ten kâğıt üzerine taş baskı ile 2014 tarihli olarak izlediğimiz meçhul cinayet baş sayfası, ya da Olaf Breuning’in 2008 tarihli kâğıt üzeri c-print baskı yapıtı ‘İyi Haberler/Kötü Haberler’ anılabiliyor. Bu yapıtla plastik aşinalık içeren bir diğer anmaya değer eser ise, 1991 tarihli Perestroika 88 ile, Victor Dubrovin’den geliyor. Pera Müzesi’ndeki bu zengin koleksiyonda yer bulan bir diğer sanat yapıtı da, anonim yazılı basın haber başlığı öbekleriyle ürettiği beyaz kolaj soyutlama 2016 tarihli ‘Burada Görülecek Birşey Yok’ ile, Stephen James Beer’dan geliyor. Öte yanda, çağdaş Alman sanatının simge imzası Günther Uecker izleyenleri 1994 tarihli yapıtıyla ‘Yazmanın Sessizliğine’ davet ederken, ikilinin koleksiyonunda yine dünya çağdaş sanat üstatlarından Joseph Kosuth’a ait 1966 tarihli bir ‘C Print’ baskı kayda geçiyor. Öte yanda ise Edward Ruscha sanat tarihsel kıymetteki 1970 tarihli ipekbaskı denemeleriyle, kavramsal sanata ve pop sanata aynı anda göz kırpıyor. 

Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Bildiğimizi Bilmediğiniz Şeyler Var, Gazete kâğıdı üzerine baskı, 32 parça

Sergi yine ayrıca, yaşamları ve çalışmalarını Türkiye ve Almanya arasında devam ettiren sanatçı ikili Özlem Günyol ve Mustafa Kunt’un 2019 tarihli enstalasyonları ‘Bildiğimizi Bilmediğiniz Şeyler Var’ ile de bizi mütebessim bırakmayı başarıyor. İkilinin koleksiyonuna açılan bir diğer zaman tünelinden ise, ‘Daguerreotype’ tipi stüdyo - seyyar çekimin doğum yıllarından özgün, anonim, gizemli bir çok örneğe, küçüklü büyüklü, kadınlı erkekli kompozisyonları ile erişmek mümkün.

Dennis Hopper Harlem (Daily News), 1962, Kâğıt üzerine gümüş jelatin baskı

Bunlara ek mahiyetinde, Nobel koleksiyonuna ait Man Ray (Örtük Erotika, 1933) ve Henri-Cartier Bresson (Kaliforniya, 1946) ile Robert Capa (1939 -Yarıştaki Bisikletçilerden Pierre Cloarec’in Sahip Olduğu Bisiklet Dükkanının Önünde Tour de France’ı İzleyenler, Pleyben, Fransa 1939 ) gibi imzaların objektiflerine yansıttıkları insanlık da, tüm çekici kadrajları dahilinde önümüze geliyor. Sanat, haber ve fotoğraf üçgenine kayıtsız kalamayan Nobel çifti, koleksiyonlarında Alberto Korda ve Robert Doisneau gibi kıdemli deklanşörleri de barındırdıklarını, bu sergide ortaya koyuyor. Bunlar arasında hakeza, deneyimli ABD’li aktör, tiyatro insanı ve yönetmen, fotoğrafçı Dennis Hopper’in 1960’ların ABD’sine, bilhassa New York’una dair izlenimleri de geliyor. İlgili karelerde Hopper’in, Warhol’la çok kültürlü, öncü, adeta pek çok semt ve sınıfta her daim popüler olmakla neticelenen Pop-Art ortak yaşamını bu çok kıymetli kadrajlarıyla belgelediği görülebiliyor.

Allen Ruppersberg, Gelecek Bir Duvar Resmi İçin Notlar (Agnes Martin), 2020

Dünyadaki koleksiyon macerasının izini sürmekte son derece azimli, sabırlı davranan Nobel çiftinin onca tanınmış imzanın yanında, sahipleri bilinmez ustaları da bulunuyor. Koleksiyonda sözgelimi Adolf Hitler’in ölümünü bir fotoğraf çerçevesinde 1940’larda haber alan iki soytarının halet-i ruhiyesinin yanında, dAdA ekolü mensubu Hans (Jean) Arp’a ait bir gazete kâğıdına gravür levha da seçilebiliyor. Sanat tarihi demişken sergi, Kazimir Malevich’in 1914 tarihli 'I.Dünya Savaşı Yanlısı Kartpostallar' serisi, ya da Vladimir Mayakovski’nin, ‘Cumhuriyet için sabit müdafaada kal’ adlı Rosta Pencereleri ile de zaman yolculuğunu perçinliyor. Elbette batı sanat tarihine de kayıtsız kalmayan sergideki öteki imzalar da şu ana dek andıklarımızın gölgesinde değiller. Etkinlikte, Georges Braque, Fernand Leger, Le Corbusier, Alberto Giacometti, Yannis Kounelis, Andy Warhol, Willem de Kooning, Joseph Beuys, Bedri Baykam, Sigmar Polke ve nice sanatçının çalışmaları, karşımızda. Pera Müzesi’nde yer alan sergi, insanlığın medyayı, medyanın insanlığı ve onun kültür, sanat anlayışını nasıl dönüştürdüğüne dair küresel bir olasılık yelpazesi gibi.

Yolsuzluk, yoksulluk, yoksunluk derken, serginin telaffuz ettiği medeni tarih günümüzün hazmı güç hemen tüm sıkıntılarına da tercüman halini alıyor. Bunca imzayı gerek biçimsel, gerekse içeriksel sabırla bir araya tek bir gaye ile toplayan Nobel çiftine, birikimlerindeki bu karakteristik yükten ötürü bilhassa teşekkür etmemiz gerekiyor. Çünkü günümüzde müzeler dünyaları aşıp, izleyicinin ayağına öyle pek de sık gelmiyor.