Beslenme çantalarında kriz: Ekmek arası zeytin, ıslatılmış simit

Ekmek ve Gül, okullu çocuklar için ‘bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek’ istiyor. Bu kampanya için çalışan Elif Yetigin ve Halima Kızıltaş, tüm kadınları desteğe çağırıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ekmek ve Gül, okulların açılmasıyla ‘günde bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek’ talebiyle bir rapor açıkladı. Her dört çocuktan birinin okula aç gittiğinin belirtildiği rapor, artan ekonomik krizle birlikte beslenme çantalarının da boşaldığını ortaya koydu.

Milyonlarca öğrencinin ve ailenin ortak derdi aslında bu raporla gün yüzüne çıkmış oldu. Konunun gündeme gelmesiyle sosyal medyada ‘'1ÖğünÜcretsizSağlıklıYemek’ hashtag’i açıldı, milletvekilleri bu talebi Meclis'e taşıdı. Çocukların beslenmesinin daha doğrusu ‘beslenememesinin’ önemini, kampanyanın aileler tarafından nasıl karşılandığını Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nden Elif Yetigin ve Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nden Hanima Kızıltaş ile konuştuk.

Elif Yetigin

‘BU, KADINLARIN TALEBİYDİ ZATEN’

Okulda günde bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek verilmesi için bir süredir kampanya yürütüyorsunuz ve geçtiğimiz günlerde bu kampanyayla ilgili de bir rapor yayınladınız. Çocukların beslenmesi neden önemli ve ne zamandır bu çalışmayı yapıyorsunuz?

Elif Yetigin: Pandemiyle artan yoksulluğu göz önüne sermek istedik. Ev içi şiddet, baskı gibi şeyler zaten artmış durumdaydı. Biz ve başka kadın dernekleri de bunu görünür hale getirmek için çalışma yaptık. Yaptığımız çalışmalarda bunun çok ciddi bir sorun olduğunu gördük. Özellikle de beslenme sorunu… Anneler okullar açılıyor diye kara kara düşünüyordu. Derinleşen yoksulluğu da gördüğümüz için yoksulluğun bu tarafına değinen bir çalışma yapmak istedik. Bu kadınların talebiydi zaten, tepeden inme bir talep değildi.

Bunu kampanyayla örgütleyebiliriz diye düşündük. Mayıs ayında başladık. Hatta o dönemde okullar kapanıyordu ve 'ilgi görmez mi' diye de düşündük. Ancak tam aksi oldu. Stant kurmaya ve imza toplamaya başladığımız günden bu yana kampanya sahiplenildi. Daha sonra kurumlarla görüşmeye başladık. Derdimiz şuydu, bir yardım gibi değil eğitim hakkı çerçevesinde konuşmak ve konuyu bu yönde ele almak istedik. Sendikalara, belediyelere gittik.

Nasıl dönüşler aldınız bahsettiğiniz kurumlardan?

Elif Yetigin: Olumsuz bir dönüş olmadı ama belediyeler bunu bütçe tarafından tartışıyor. "İyi bir şey ama belediye olarak buna bütçemiz yok" dediler. Sendikalar "Bunu iş yerlerimizde duyurabiliriz" dedi. Eğitim sendikaları "Tüm eğitim sendikaları ile ortak bir şey yapılır" dedi. Yaz dönemi boyunca devam etti bu görüşmeler. Ancak asıl hareketliliği okullar açılınca gördük. Örneğin Eğitim Sen, Veli-Der buna dair bir kampanya başlattığını duyurdu. Kadın örgütleri kampanyaya destek olma ve bunu büyütme çağrısı yaptı.

Hem TİP'li hem de CHP’li ve HDP'li vekiller bununla ilgili önerge verdi. O yanıyla da başka bir etki yaratmaya devam ediyor.

‘ÇOCUĞUNUN YANINA SADECE EKMEK ARASI ZEYTİN KOYABİLEN ANNELER VAR’

Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşmeniz oldu mu?

Elif Yetigin: Henüz bakanlık ile görüşmedik. MEB, bunun çok büyük bir ayağı. Biz biliyoruz ki, belediyeler de dahil olmak üzere bütçeyi buraya ayırmak yerine başka şeye ayırmayı tartışıyorlar. MEB’in de bütçesi var. Hatta her yıl buna dair ayırdığı bir bütçesi var. Ancak bu bütçe nerede, o kısım bir muamma. Üniversiteye kadar tüm okullardaki çocukların bir öğününün karşılanması o kadar da zor bir şey değil aslında. Bu, bir tercih meselesi. Biz de hakkımızı alana kadar kampanyamızı büyütmeye devam edeceğiz.

Hanima Kızıltaş

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak sizin bu sürece katılmanız nasıl oldu?

Hanima Kızıltaş: Bu kampanyaya Ekmek ve Gül’ün dergisinde bahsedilmesiyle dahil olduk. Ancak okullar kapanmadan önce biz zaten benzer sorunlarla karşılaşıyorduk. Derneğimize gelip kırtasiye, kitap, okul kıyafeti gibi ihtiyaçlar için ismini yazdıranlar oluyordu. Bu sorunlar üzerine ‘ne yapabiliriz’ diye sürekli konuşuyorduk. Ekmek ve Gül Derneği’nin başlattığı kampanya üzerine biz de harekete geçtik. Pazarlarda, okul önlerinde konuyla ilgili bildiri dağıtmaya, imza toplamaya başladık. 

Okula çocuğunu gönderen annelerle konuşuyorum. Bana gelip çocuğunun yanına sadece ekmek arası zeytin koyduğunu söyleyen, ekmek arasına domates koyan ama suyu yemek saatine kadar aktığı için çocuğunun utanıp yiyemediğini anlatan kadınlar var.

Benim de okula giden üç çocuğum var ve bu kadınları o kadar iyi anlıyorum ki…

‘FABRİKADA İŞÇİLER YEMEKTE VERİLEN MEYVELERİ BESLENMEYE KOYMAK İÇİN BİRBİRİNDEN İSTİYOR’

Artan gıda fiyatlarıyla beslenme başlı başına bir sorun. Çocuklarınızın okuldaki beslenme masrafı nedir?

Hanima Kızıltaş: Biri ilkokulda, biri ortaokulda biri de lisede okuyan üç çocuğum var. Liseye giden oğluma harçlık olarak sadece 20 lira verebiliyorum. Diğerlerine de beslenme hazırlayıp koyuyorum.

Ben fabrikada çalışıyorum ve buradan bir örnek vermek istiyorum. Yemeğe çıktığımızda "O portakalı ya da elmayı yemeyeceksen bana ver, yarın sabah çocuğumun beslenmesine koyacağım" diyen iş arkadaşlarım oluyor. Bazen işte çıkan sıcak yemeyi yemeden önce “Acaba çocuklarım şu an beslenebiliyor mu ya da koyduklarım onları ne kadar besledi” diye düşünüyorum.

Eskiden öğretmenler beslenme listesi verirdi, gün gün yazardı beslenmeye ne koymamız gerektiği. Artık öğretmenler de bundan vazgeçti. Veliler o listelerde yazan yiyecekleri alamıyor ki…

Medyada bu konuyla ilgili haberler yapıldı, sosyal medyada hashtag açıldı, Meclis'te dile getirildi… Kampanyadan nasıl bir sonuç alınacağını düşünüyorsunuz?

Elif Yetigin: Temelde biz bir hak talep ediyoruz. İçi boşaltılmış bir eğitim hakkından değil, tam donanımlı ve ücretsiz bir eğitim hakkından bahsediyoruz. Bu kısım işin bir ayağı. Beden sağlığından ruh sağlığına, çocukların okula gitme isteğinden aileler üzerinde yarattığı psikolojik baskıya kadar beslenme çok önemli bir konu. Düşünsenize yanında yemek getiren çocuk eğer arkadaşı bir şey getiremediyse onu bile açıp yiyemiyor bazen. Çok etkileşimli bir şey. Bu da işin diğer ayağı… Bizim bu kampanyayı büyütüp sahiplendirmemiz gerekiyor. Şu anda her ne kadar yayılmış gibi gözükse de hâlâ çok başındayız. Daha alacak yolumuz var.

Bu hakkı sahiplenecek kişilerle yan yana gelmeye ihtiyacımız var. Bu, ailelerin üzerine bırakılan bir yük ama değil aslında. Bu sosyal devlet olmanın gerekliliği.

Mesela toplu iş sözleşmesinde çalışanın çocuk sayısına göre beslenme yardımı yapılması bir kazanımdır. Temel hedefimiz, bakanlığın konuyla ilgili bütçe ayırması ve organizasyonu sağlaması…

‘TEMELİNDE YOKSULLUK VAR’

Sağlıklı beslenemeyen bir çocuk nasıl sorunlar yaşar?

Hanima Kızıltaş: Pendik, fabrikaların yani işçilerin yoğun olduğu bir yer. Emekçi yoksulluğunu burada görmek mümkün. Biz onların çocuklarından bahsediyoruz. İşçinin artık alım gücü olmadığı için peynir, zeytin, yumurta, süt alamayacak durumda. Çocukların bu koşullarda bırakın sağlıklı beslenmesini, beslenmesi bile çok zor.

Veli toplantılarına katıldığımızda bazen konuşuluyor. Mesela öğretmen bir veliye çocuğunda dikkat dağınıklığı olduğunu ve sürekli uyuduğunu söyledi. Toplantıdan sonra o anne ile konuştum. İnanın ki, temelinde yoksulluk var.

Öğretmenler artık şunu çok net söylüyor: Çocukların beslenmesine köfte koymayın. Bazı çocuklar getiremiyor ve canları çekiyor.

Elif Yetigin: Burası da sanayi kenti. Derin yoksulluğun hissedildiği bir yer. Bu konunun bu kadar sahiplenilmesinin altında yatan sebep, yoksulluktan başka bir şey değil. Çocuğun beslenmesine makarna koyan, fırından bayat simit alıp suyla ıslatıp veren var. Bu açlığın sınırı yok.

Hanima Hanım da anlattı boş ekmeğin arasına sadece zeytin, domates koyan anneleri. Bunun sebebi annelerin ilgisizliği mi? Böyle bir şey yok. Aileler gerçekten çocuğunun beslenmesine dikkat eder, bundan yana kimsenin şüphesi olmasın ama gelinen nokta itibariyle artık kuru ekmeğin bile hesabı yapılıyor. Bazı yerlerde yarım ekmek 2,5 lira. Yol parası, defteri, kalemi, okul kıyafeti derken çok ciddi bir miktar ediyor. Eğitim gerçekten çok masraflı bir şey haline geldi. Ailesine yük olduğunu düşündüğü için eğitimden uzaklaşan çocuklar var ve az sayıda değiller.

Bu sorunların çözümü bizde. Aileler bize gelsin, sendikalara gitsin, Esenyalı’ya gitsin, birlik olalım. Aksi halde geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın geleceği tehlikede.