Beritan Canözer: 90 yaşıma gelsem de gazetecilik yapacağım

Yıllar önce polisler tarafından 'heyecanlı olduğu' için gözaltına alınan Beritan Canözer hakkında birçok dava da açıldı. Canözer, baskılara rağmen gazetecilik yapmaya devam edeceğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Gazeteci Beritan Canözer ve arkadaşları az önce yapılan açıklamanın görüntülerini çekmişler, ajansa gidecekler, haberi kim yazacak, görüntüleri kim kurgulayacak diye kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu arada Beritan bir elin ağırlığını hissediyor omzunda. Dönüp baktığında iri kıyım bir adamla karşılaşıyor. Adam, “Bizimle geleceksin” diyor. “Neden” diye soruyor Beritan. “Çünkü heyecanlısın” diye karşılık veriyor kendisini polis olarak tanıtan adam.

“Çünkü heyecanlısın.” Bu cevap Beritan’ı daha çok şaşırtıyor. İnsan işini heyecanla yaparken nasıl şüpheli duruma düşer? Beritan’ı alıp önce zırhlı araca, sonra Ranger tipi bir araca bindiriyorlar. İki polisin arasında emniyete götürülüyor Beritan. Emniyette 3 saatten uzun bir zaman gözaltı kararının çıkarılmasını bekliyor. Sonunda karar çıkıyor ve sorguydu, gözaltı süresiydi, mahkemeydi sürüp gidiyor...

Ve bu süreç bitmiyor elbette. Beritan 10 yıldır omzunda bir elin ağırlığını taşıyor.

Daha doğrusu, o ağır elin eziyeti ile yaşıyor. Çünkü o günden, o ilk gözaltı olayından sonra evi defalarca basıldı, telefonuna, elektronik eşyalarına el konuldu, defalarca ifadeye çağrıldı, hakkında davalar açıldı, hakkında açılan davalardan biri Yargıtay’da biri de istinaf mahkemesinde.

Bütün bu başına gelenler attığı ve atmadığı tweetlerden, yaptığı haberlerden ve elbette heyecanından kaynaklanıyor. Genç bir gazetecinin sudan gerekçelerle bu kadar baskı altında tutulması epey mantıksız bir durum, kabul ediyorum. Ancak mantıksızlığı kabul etmek, Beritan’ın ve onun şahsında gazetecilerin bunca ağır baskıya maruz kalmasını haklı çıkarmaz, bunu da biliyoruz.

TİYATRODA KADIN MÜCADELESİ İLE TANIŞTI

Beritan’la bunları konuşuyoruz. İlk gözaltına alındığında 20 yaşındaydı, şimdi 28 yaşında genç bir kadın, bir gazeteci. Mesleğine tutkuyla bağlı. Mesleği ile ilgili faaliyet yürütmediği gün, hele dışarıda bir haber varsa, mutsuz olan bir insan. Bir buçuk yıl önce evlendiği eşine de gazeteciliği bırakmayacağını söylemiş ve bu şartla evlenmiş. 

Ve hâlâ heyecanlı.

Beritan, heyecanlı bir insan olduğunu söylüyor. Gazeteciliğe başlamadan önce, 14-15 yaşlarında fotoğraf kurslarına katılmış, Sur Belediyesi bünyesinde faaliyet yürüten ve kadınlardan oluşan tiyatroda eğitim alırken de heyecanlı olduğunu belirtiyor.
Beritan, “Sahneye çıkmadan önce elim ayağım titrerdi. Arkadaşlarım sahneye nasıl çıkacağımı merak ederlerdi. Ancak sahneye çıktığımda tamamen rolüme odaklanmış olurdum ve rolümü oynardım” diyor.

Tiyatroda ilk oynadığı oyun ise Şemse Allak’ın hayatını konu alıyordu. Allak, Mardin’de recm edilmiş ve Diyarbakır’da uzun bir tedavinin ardından vefat etmişti. Olay, kadınların girişimiyle duyulmuş, Allak tedavi gördüğü süre boyunca yalnız bırakılmamıştı. Vefat ettikten sonra ailesi, 15 günlük yasal süre içinde Diyarbakır Devlet Hastanesi Morgu’ndan cenazeyi almamış, bu nedenle, 20 Haziran 2003 tarihinde belediye görevlilerince defnedilmişti. Şemse Allak erkekler tarafından katledilmiş, cenazesini kadınlar taşımıştı. Cenaze namazını da yine kadınlar kılmıştı.

Böyle trajik bir olayı konu alan oyunda rol almak, Beritan’a kadınların hakları için mücadele etmenin yolunu da açmış oldu.
Kadınların kurduğu haber ajansı Jinha, kadınlar için mücadele edeceği kurumlardan biriydi. Orada çalışmaya başladı.

JİNHA’DA GAZETECİLİK

Aslında gazetecilik mesleğine fotoğraf kursuna devam ettiği sırada ilk adımlarını atmıştı Beritan. Kurs hocası, çektikleri fotoğrafların hikayelerini yazmasını istemişti. Daha sonra Hevsel Bahçeleri’ni korumak için yapılan nöbet eylemlerini yine fotoğraf kursiyeri olarak takip etmişti.

Beritan, “Jinha’da stajyer olarak başladım. Ancak Diyarbakır çok hareketliydi ve kendimi olaylı haberlerin içinde buldum” diye anlatıyor ilk gazetecilik deneyimini.

Fotoğraf çekmeyi zaten bilen Beritan, bu sırada kamera kullanmayı da soru sormayı ve haber yazmayı da öğreniyor kısa sürede.
Öğrendiği başka bir şey daha vardır: Gazetecilik hiç de kolay bir meslek değildir. Bölgede gazetecilik yapmak, sık sık ölümle burun buruna gelmek demektir. Nitekim Diyarbakır’da daha önce onlarca gazeteci ve gazete dağıtıcısı katledilmiştir.

İLK SALDIRIDA GÖZÜNDEN YARALANDI

Kobanê eylemleri sırasında Bağlar’da eylemler vardır. Beritan da haber yapmak üzere 5 Nisan Mahallesi'ne gider. Eylemin görüntülerini çeker. Bu arada bir grup, görüntülere el koymak ister. Beritan, “Biz eylemi çekmiştik ama adamlar kendi görüntülerini çektiğimizi iddia ediyorlardı. Görüntüleri vermek istemedik ve bize saldırdılar” diyerek anlatıyor yaşadıklarını.
“Allahuekber” diyerek saldıran grup, Beritan’ın arkadaşını bıçakla yaralar. Beritan sağ gözüne darbe alır. Uzun süre göz bandıyla yaşamak zorunda kalır. Sağ gözündeki önemli görme kaybı da bu darbenin eseridir.

Polisler ifadesini alırken, “Adamlar bize Allahuekber diyerek saldırdı” der, Beritan. İfadeyi alan polis ciddiye almaz bu ifadeyi. “Biliyor musun, arkadaşım ölümden döndü ama dava bile açılmadı” diyerek, bu ilgisizliğin sonucuna dikkat çekiyor Beritan.
Bu, Beritan’ın gazetecilik yaparken karşılaştığı ilk zorbalıktır ama sonuncusu değildir. Sur olayları sırasında başının üstünden geçen kurşunların sesini duyacak, polisin hedef gözeterek ateşlediği gaz fişeği kamerayı tutan eline isabet edecek ve doktorun uyarılarını dikkate almadan, kolu askıda çalışmak zorunda kalacaktır.

Bir keresinde Lice’ye haber takibi için gittiğinde içinde bulunduğu araç askerler tarafından durdurulacak, kimlik kontrolleri yapılacak, sonunda ‘gidebilirsiniz’ denilecek ancak hemen ardından araç ateş altına alınacaktır. Beritan, “Gazeteci olduğumuzu biliyorlardı. Bize neden ateş edildi bilmiyorum. Ama hiçbirimize bir şey olmadı, buna seviniyorum” diyor.

CEZA ALDIĞI DAVA İSTİNAF MAHKEMESİNDE

Bunca badireden sonra insanın meslekten soğuması gerekir, değil mi? Beritan öyle düşünmüyor, öyle düşünmediği için on yıldır gazetecilik yapmakta ısrar ediyor.

Gazetecilikte ısrarını, bir anısını anlatarak şöyle paylaşıyor Beritan: “Yaralandığımda annem kapıyı kilitlemişti işe gitmeyeyim diye. Ayakkabılarımı giydim ve balkona çıktım. Annem balkondan atlayacağımı görünce kapıyı açtı.”

Esasında ailesinden, ailesinin desteğinden sevgiyle söz ediyor Beritan. Ancak ailenin, çocuklarının can güvenliğinden endişe duyması da anlaşılır bir durum.

Aile, Beritan hakkında açılan davalar nedeniyle de endişeli. Çünkü yargılandığı son davadan dolayı ceza aldı Beritan.
Beritan’ın 2014-2015 yıllarında sosyal medya hesabında yaptığı iddia edilen paylaşımlar ile kendisine ait olmayan “Beritan Sarya” isimli iki ayrı Twitter hesabından yapılan paylaşımlar gerekçe gösterilerek “zincirleme şekilde örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşmasında, 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. 2020 yılında yaptığı iddia edilen paylaşımları gerekçe gösteren mahkeme, Beritan’ı “örgüt propagandası yapmak” suçundan ayrıca 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, Beritan’ın daha önce aynı suçlama ile yargılanarak ceza almasını gerekçe göstererek verdiği cezayı ertelemedi.

Beritan, “Aslında attığım tweetler ortada. Ben gözaltındayken de Beritan Sarya hesabından tweetler atılıyordu. Suç unsuru buldukları tweetlerin bana ait olmadığını biliyorlar” diyor aldığı cezayla ilgili konuşurken. Dava süreci istinafta ve Beritan kararın burada bozulacağına inanıyor.

DAYANIŞMANIN VERDİĞİ MORAL

Hakkında açılan davaları konuşurken, gülerek, “O kadar çok dosya okumak zorunda kaldım ki bir avukat kadar hukuk bilgim oldu” diyor Beritan.

Mesleğin güçlüklerini ve mesleki dayanışmalar hakkında ise şunları söylüyor Beritan: “Gazeteciliğe başladığım daha ilk zamanlarda mesleğimizin kolay olmadığını fark etmiştim. Ancak bölgede gazetecilik yapmanın daha zor olduğunu söylemeliyim. Gazeteci, kadın ve Kürt olmak Türkiye’de çok zor. Bu nedenle ilk gözaltına alındığımda meslektaşlarımın gösterdiği dayanışma çok değerliydi. Haber nöbeti için birçok gazeteci Diyarbakır’a gelmiş, buradan haber yapmışlardı mesela. Elbette bir iki gün sonra döneceklerini biliyorduk ancak buraya kadar gelmeleri, arkadaşlarımızla habere çıkmaları yalnız olmadığımızı hissettirmişti. Şimdi de benzer dayanışma eylemlerine ihtiyacımız var. Çünkü Haziran ayında Diyarbakır’da çalışan 16 meslektaşımız tutuklandı ve hâlâ haklarında bir iddianame hazırlanmadı. Ardından birkaç ilde yeni bir operasyon yapıldı ve yine meslektaşlarımız tutuklandı. Buna güçlü bir şekilde karşı çıkmak gerekiyor. Meslek örgütleri ve kamuoyu tarafından bilinen gazeteciler bu keyfi tutuklamalara karşı tepkilerini göstermeli. İstanbul’da da gazetecilik yapmak kolay değil, biliyorum. Ama Kürt gazetecilere özel bir yönelim olduğunu, onları çalışamaz hale getirmeye çalıştıklarını da görmemiz gerekiyor.”

‘GAZETECİLİKTEN BAŞKA BİR İŞ YAPAMAM’

Beritan çocuk yaşta başladı gazeteciliğe ve şimdi birçok sıkıntının üstesinden gelerek önemli haberlere imza atmış bir genç kadın gazeteci. Heyecanlı diye gözaltına alınmış olsa da heyecanını kaybetmemiş, şimdilerde editörlük yapıyor olsa da aklı sokaktaki haberlerde.

Konu yeniden Beritan’ın heyecanına geliyor. Bu sefer çok uzatmadan, “İnsan heyecanını kaybederse işini yapamaz ki” diyor Beritan.

“Mesela bankada ya da başka bir kurumda memur olmak bana göre değil” diyen Beritan, “Gazetecilik farklı bir meslek, her banka memuru da bu işi yapamaz” diyor.

Çocuk yaşta başladığı gazeteciliğe duyduğu sevginin bir iş sahibi olmakla ya da sadece bir görev duygusuyla tarif edilemeyeceğini de sözlerine ekleyen Beritan, son olarak şunu söyledi: “90 yaşıma da gelsem gazetecilik yapacağım, yeter ki elim ayağım tutsun.”