YAZARLAR

Bazen küçük ‘bir an’ için…

Bazı filmleri sadece ‘bir an’ için çektiklerini düşünürüm kimi zaman yönetmenlerin. Sanki bütün hikâye, yönetmenin o ana dair hayalini seyirciye yaşatmak içinmiş gibi gelir. İşte Altyazı dergisi, bir süredir dergide de yer alan ‘bir an’ köşesini özel bir sayı olarak yayımladı. Yetmiş isimden, yetmiş filme dair, yetmiş özel an bu sanatı neden sevdiğimizi hatırlatıyor bir kez daha…

Mart ayında kaybettiğimiz meslektaşım Murat Özer ile bir sohbetten anlar geliyor gözümün önüne. Hangi film olduğunu hatırlamıyorum şimdi. En az on yılı var. İstanbul Film Festivali vakti. Atlas Sineması’nda bir filmden çıkmışız. Film kötü, seans kaybı… İkimizde bu konuda hemfikiriz. “Ama” diye başladı Murat ve filmin içinde kendisine dokunan küçük bir ‘an’ı hatırlattı. “O ‘an’ın hatırına iyi ki bu filmi izlemişim” diye bitirdi.

Bazı filmleri sadece ‘bir an’ için çektiklerini düşünürüm kimi zaman yönetmenlerin. Sanki bütün hikâye, karakterleri kat ettiği mesafe hep o ana ulaşmak, o anın gücünü büyütmek ve seyirciye geçirmek içinmiş gibi gelir. Belki gerçekten de böyledir. Bir eleştirmen klişesi olarak sıkça başvururuz şu cümleye örneğin: “Sanki bütün filmi o an (final vb.) için çekmiş”…

Bu satırların yazarının filmler üzerine kalem oynatmaya karar vermesinin altında da ‘bir an’ yatar. 1996 sonbaharı. Yer Ankara. Sinema Mithatpaşa (Yoksa Kavaklıdere miydi ya da Kızılırmak, belki Batı), film “Protesto” (La haine). Mathieu Kassovitz’in yazıp yönettiği filmin finalinde, kameranın birbirlerine silah doğrultmuş iki karaktere yaklaşıp sonra hızla yükseldiği ve silahın patladığı o ‘an’ çakılıp kalmıştık koltuklara bir grup sinema mecnunu genç. Jenerik bitip ışıklar açıldığında bile o anın etkisi hala üzerimizdeydi. İlk kez, bir filme dair konuşmak yerine yazma ihtiyacı hissetmiştim ve bunun sebebi o filmdeki ‘bir an’dı.

Bu kadar çok ‘bir an’ güzellememin sebebi, birilerinin güzellemekle yetinmeyip ‘kitabını’ yapmış olması. Altyazı dergisi, bir süredir dergide/sitede yer alan ‘Bir An’ köşesini genişleterek özel bir sayı olarak yayımladı. Bendenizin de Şerif Gören-Yılmaz Güney filmi “Yol”dan unutamadığım bir anı kaleme aldığı özel sayı hayli de ilgi gördü.

.

“Yol” filmini, lise yıllarından itibaren çeşitli biçimlerde defalarca izledim. İlki, artık çoğaltılmaktan renkleri solmuş kötü bir video kopyadan olmak üzere bu seyirlerin hemen hepsinde filme dair görüşlerim değişti, gelişti. Ama İmralı Cezaevi’nden izinli ayrılıp kaderlerine doğru yol alan Seyit Ali ile Mehmet Salim’in trende karşılaştıkları sahne ve sohbetlerindeki o anın bıraktığı tat hep aynıydı. Seyit Ali’nin bir an durup Mehmet Salim’e “İnsanın aklı kendine düşman olur mu, benim aklım bana düşman” dediği o anın ardındakileri hep merak ettim çünkü.

İşte “Bir An” özel sayısı birbirinden önemli “70 Unutulmaz Film Sahnesi”ni hatırlamamızı sağlıyor bir kez daha. Eleştiri yazılarıyla tanıdığımız isimler tabii ki varlar. Ama Tunç Şahin, Senem Tüzen, Onur Saylak, Ümit Ünal, Zeynep Dadak, Deniz Tortum, Ceylan Özgün Özçelik, Burak Çevik, Ercan Kesal gibi yönetmenler de kendi anlarını kaleme alıyorlar.

Yalnızca ‘sanat sineması’nın değil, ana akımın unutulmaz anları da yer buluyor kendisine. Misal Özgür Mumcu bizim kuşağı derinden etkilemiş “Rocky 4”ü anlatıyor. Fatma Cihan Akkartal “Jurasic Park” demiş. Gezi tutsağı Çiğdem Mater, benim favori filmim “Protesto”dan bir anı anlatmış bize içeriden. Ceren Moray “Muhsin Bey”in, Devin Özgür Çınar “Git Biraz Biberiye Al”a dair ‘bir an’larını anlatmışlar.

.

Altyazı, her defasında eskilerin tabiriyle “evladiyelik” özel sayılarla buluşturuyor bizleri. “Bir An” da öyle. Bu sanatı neden sevdiğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor içerikteki yazılar. Tıpkı şarkıda söylendiği gibi gerçekten “bazen küçük bir an için” bir filmi sevmek, o filmi hayatımızın en önemlilerinden biri haline getirmek mümkün çünkü. Bu özel sayıyı edinmek isteyenlere hatırlatalım. Altyazının sitesinden (https://altyazi.net/dukkan/) edinebilirler.

Yazının girişini Murat ile bir hatıramı anlatarak yapmıştım, ‘Bir An’ın editörleri de bu özel sayıyı onunla kapatıyorlar. Bütün ‘an’ları ona ithaf edercesine…