YAZARLAR

Bay Kemal şerbeti

Dizide genç, yetişkin kadınlar, erkekler ayrı hayat tarzlarına, düşünce ve inançlara, değerlere sahip olsalar da aşkla, anlaşarak, konuşarak birlikte yaşıyorlar. Bay Kemal’in helalleşeceğiz, barışacağız sloganlarının, mesajlarının propagandasını temsil ediyorlar. Nursema isyan ve ihtilaline ayrılan 20. bölümde içkili lokantada iftar sahnesi var mesela. Tam bir mizansen, provokasyon...

Asrın seçimine hazırlandığımız şu günlerde “bir kısım medya” hastalığı tekrar tekrar tezahür ediyor. Bazen sinsice, bazen arsızca. Her hal ve durumda gemi azıya almış bulunuyorlar. Tarafsız Bölge, liberalleştikçe liberalleşen, demokratlaştıkça demokratlaşan Nagehan Alçı, her geçen gün onların yanına yanaşan Kübra Par derken şimdi de dizilerle harekete geçtiler. Güya muhafazakâr – modern, dindar – laik aşkları, evliliklerini ekrana getiriyorlar. Bay Kemal’in helalleşme sloganını satın almış, pazarlıyorlar alenen. Anlamıyoruz, görmüyoruz sanki. Alttan alta ne mesajlar, ne mesajlar.

Hepsini geçtim, Fatih Erbakan Beyefendinin 70 bine yakın imzayla cumhurbaşkanı adaylığına bir adım kala büyük bir feragatle, fevkalade ferasetle Cumhur İttifakı’na avdet ettiği mübarek cuma akşamı, o Kızılcık Şerbeti provokasyonu nedir öyle? Şer cephesi yok 6284 Sayılı Kanun, yok İstanbul Sözleşmesi, kadın düşmanlığı, Hüda Par, Hizbullah kışkırtmaları içindeyken iki saat boyunca Nursema dram ve nihayetinde ihtilali sahnelenmesi tesadüf mü?

Hanım kızımız kendisi gibi muhafazakâr ailede yetişmiş, dolaylı akraba kocasının saldırısına uğramıştı gerdek gecesinde. Onun hesaplaşması iki bölüm sonra, Yeniden Refah Partisi'nin vazgeçtiği Cumhur İttifakı’na döndüğü günün akşamı yapılıyor. Günler boyu hem kocasından, kayınpeder ve kayınvalidesinden, hem kendi ailesinden saklanan Nursema, güya iftar çağrısıyla üç aileyi bir araya topluyor. Hem kocasının hem babasının evine yüz çevirip aileyi külliyen reddediyor. İsyan bayrağı açıyor; herkesin içinde, salonun ortasına kocasının yüzüne tükürüp kapıyı çarpıp çıkıyor! Aslında kendisini evlendiren ana babasının, bunu onaylayan kardeşlerinin, herkesin yüzüne tükürüyor Nursema.

Kadınlarımızı, kızlarımızı alenen isyana teşvik ediyorlar. Bununla da bitmiyor, aynı dizide hep bir muhafazakâr – modern, dindar – modern çift çıkartılıyor karşımıza. Nursema’nın abisinin eşi Doğa modern, diş hekimliği okuyor. Doğa’nın dul annesi, eğitimci Kıvılcım da Nursema’nın muhafazakâr modern işadamı amcasıyla aşk yaşıyor, evliliğe hazırlanıyorlar! Nursema’nın gönül verdiği yine modern Umut, Doğa’nın teyzesi Alev’le kanka ve iş ortağı… Dahası da var, söylemeyeyim. Kızılcık Şerbeti’nde kim kimdir değil bu yazının konusu.

Dizide genç, yetişkin kadınlar, erkekler ayrı hayat tarzlarına, düşünce ve inançlara, değerlere sahip olsalar da aşkla, anlaşarak, konuşarak birlikte yaşıyorlar. Bay Kemal’in helalleşeceğiz, barışacağız sloganlarının, mesajlarının propagandasını temsil ediyorlar. Nursema isyan ve ihtilaline ayrılan 20. bölümde içkili lokantada iftar sahnesi var mesela. Tam bir mizansen, provokasyon.

Her zaman rehber aldığım çok değerli hocamız Yusuf Kaplan Beyefendi, Kızılcık Şerbeti’nin bu sahnesini mesele ettiler köşelerinde. Diziler, toplumu “kurşuna diziyor”! başlıklı müthiş makalenin giriş cümlesini alıyorum buraya: 

“Bu ülkedeki en büyük kültürel, ontolojik cinayet, önce eğitim sonra da medyalar üzerinden gerçekleştiriliyor. 

Özellikle gençlik ve kadın dizileri tam bir kontrol ve kolonizasyon aracı gibi işlev görüyor hem toplumu hem de değerlerimizi ‘kurşuna diziyor’.”

ONTOLOJİK CİNAYET, EPİSTEMOLOJİK KÖRLEŞME  

Çok değerli Kaplan Hocamız, malumunuz üzere yetkin bir eğitimci ve iletişim bilimcidir. Medya, görsel sanatlar, sinema – tv uzmanıdırlar. Yeni Şafak gazetesi yayın yönetmenliği, TV5 genel koordinatörlüğü yapmış, TVNET’i kurmuş, memleketimize kazandırmışlardır. Kısmet olursa kendilerinin eğitim, gençlik, üniversite üzerine düşüncelerini, Medeniyet Tasavvuru’nu en yakın zamanda burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunu da biriken borçlarıma dahil ediniz lütfen. Kızılcık Şerbeti’ndeki hile, tuzak ve provokasyonlara dikkat çektikleri makaledeki kültürel, ontolojik cinayet tespitinin önemini ve orijinalliğini vurgulamakla yetiniyorum şimdilik.

Hocamız eğitim ve medya başta olmak üzere değişik veçhelerine önemle işaret ettikleri epistemolojik körleşmeyi söz konusu dizi ve diziler üzerinden de analiz ediyorlar: “Kurmaca, sahte, sanal gerçeklikler olgu katına yükseltiliyor. Kurgular algılara, algılar da olgulara dönüştürülüyor. Algı, aklı çarmıha geriyor: Tam bir akıl tutulması, epistemik körleşme yaşanıyor.” (Vurgular hocamıza ait.)

Sadece ekranda değil, dizi üzerinden CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in tweeti, kurguların algılara, algıların olgulara dönüştürülmesinin somut, canlı örneği. 

“Eğer Erdoğan kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olmayacak. Evlendiği gün eşini camdan atan ruh hastası korunacak”mış bay Tekin’e göre! “Kılıçdaroğlu kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olacak, bu ruh hastası hesap verecek, Nursema boşanacak, nafaka alacak ve yeni bir hayat kuracak”mış. Alın size kurguların algıya, algının olguya dönüşmesi. Bay Tekin “Seçim bizim" diyerek bitiriyor işi.

Allahtan böyle şeylere karnı tok milletimizin. Gürsel Bey’in tweetine gelen cevapları okuyun, görürsünüz. Çok da eğlenirsiniz. Özellikle tavsiye ediyorum, kaçırmayın: #SüresizNafaka

Kaplan Hocam’ın sözleriyle noktalıyorum efendim:

RTÜK, gerekeni yapmalı!

Uyumamalı!

Yeter artık!

Not: Hocanın sözünün üstüne söz söylenmez ama RTÜK, Nursema’nın camdan düşmesi sahnesi dolayısıyla kanala 5 kez yayın – program durdurma ve en üst sınırdan idari para cezası kesti, daha yeni. Fakat bunlarda tuzak bitmiyor: Nursema’nın isyan ve ihtilal bayrağını açtığı cuma akşamı, Kızılcık Şerbeti reyting rekoru kırmış… Yalı Çapkını’nı bile geride bırakmış.

Çok değerli Necmettin Erbakan hocamız merhum, 30 yıl evvelinden fevkalade isabetle “bir kısım medya” derken belki de bugünleri işaret ediyorlardı. Dikkatli olmak lazım. Selamla.