YAZARLAR

Barselona

Belediye meydanına işçiler çadır kurdu. İşsizler demek daha doğru. Pankartlarında "37 bin kişiden fazla insan işini kaybetti" yazıyor. Helikopter dolaşıyor her gün tepemizde. Devlet 'ben varım' diyor, müdahale etmese de.

Boşalmış dükkan eşyaları doluyor akşamları Barselona sokakları. Dolaplar, raflar, müşteri biraz oturabilsin koltukları, ambalaj kağıtları, birkaç kere top top kumaş da vardı, muhtemel başka yere götürmek daha pahalı olduğundan kapı önünde ya da zevksiz renkleri zaten, belki de bu yüzden. Hüzün veriyor bana. Sanırım, bundan çok yıl önce haciz yüzünden satılmış, babaanne yadigarı evimizi ben boşalttığım için olacak. Kedimiz gelmişti ve boş evi dolaşıp, sağa sola bakıp miyavlayıp, duruyordu. Bu kalmış aklımda.

Bazı küçük dükkanlar hâlâ ayakta durmaya çalışıyor. Hükümet yardıma devam ediyordu yakın zamana kadar. Dünyanın en fazla turisti gelen yerlerinden biri olan Barselona’da turistler gelemeyince, önce küçük dükkanlardan başlayan çöküş, gittikçe tırmanıyor. Açılış tarihi 1905 olan Bask lokantası, 'geçici olarak kapalıyız' yazısını sürekli yenileyip, başka bir tarih yazıyordu. Geçen gün önünden geçerken gördüm, o da vazgeçmiş kağıdı yenilemekten. Ekşili bir işkembe yemeği yapıyordu, güzeldi.

1785'de açılan, en eski Barselona lokantası çalışıyor haftada üç gün ama zaten her gün açık değillerdi. Veba ve İspanyol gribini atlatmış bir yer. Bakalım Covid-19’da ne olacak…

Sadece küçük dükkanlar değil, dünya ekonomisi dedikleri şey çöküyor. Her bir dakikada 300 bin dolar zarar ediyormuş havayolları şirketleri. Sadece Trump kişisel servetinden 600 milyon dolar kaybetmiş, ABD ekonomisi yüzde 9 küçülmüş ve cilalarını kaybetmemek için tam söyleyemedikleri bir sürü şey…

Kapitalizmin elinde tek yol şöyle bir fıkra kaldı bana göre;  "Bir adam sürekli altına ediyormuş. Aile hekimine gitmiş önce. Birkaç ilaç yazmış doktor, nafile. Hiç fayda etmemiş. Sonra dahiliye mütehassısına gitmiş. Doktor onu dinleyip, birkaç, başka bir ilaç yazmış ama başarısız. Henüz eczaneden çıkmadan, altına etmeye devam etmiş. Adam çok üzgün. 'Nörolojiye görün' demiş birisi. Birkaç test yapmış bu sefer doktor, uzun kısa çizgiler gösteren bir sürü alet filan ama ne fayda. İlaçlar da sadece uyutmaya yaramış, bağırsakları hariç. Adam yine üzgün ve yıkkın. En sonunda bir psikoloğa git demiş, bir arkadaşı, işyerinde en yakınında çalışan ve mağdur. Bu yüzden adamla birlikte gitmiş hatta. Psikologdan çıkarken arkadaşının yüzüne bakmış adam, hasta çok mutlu. ‘Ne o demiş çok iyi görünüyorsun, geçti ha?’. ‘Yok' demiş adam, 'bir şey geçtiği yok, altıma etmeye devam ama psikolog ikna etti beni, sadece aldırmıyorum artık."

Belediye meydanına işçiler çadır kurdu. İşsizler demek daha doğru. Pankartlarında "37 bin kişiden fazla insan işini kaybetti" yazıyor. Helikopter dolaşıyor her gün tepemizde. Devlet 'ben varım' diyor, müdahale etmese de.

Ve ne yazık ki var…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...