Barolarda ‘Avukat Hakları’ iddiası: Yükselişimiz TBB’ye kadar gidecek  

İstanbul ve Ankara Barosu seçimlerinde mevcut başkanlar yeniden seçilirken ‘Avukat Hakları’ grubundaki oy artışı dikkat çekti. Grup, “Yükselişimiz devam edecek, TBB’ye kadar gidecek” diyor. 

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Ankara ve İstanbul Barolarının seçimlerinde mevcut başkanlar Erinç Sağkan ile Mehmet Durakoğlu yeniden seçilirken ‘Avukat Hakları’ grubu adına giren adayların oylarındaki artış dikkat çekti. 

AVUKAT HAKLARI SIÇRAYIŞI: YÜZDE 141 ARTIŞ  

İstanbul Barosu seçiminde Avukat Hakları Grubu adına yarışan Gökhan Ahi, son 2 yılda grubun oylarını yüzde 141 attırarak yarışı üçüncü sırada tamamladı. Ankara Barosu seçimlerine ilk kez giren ‘Avukat Hakları’ grubu adayı Nazlı Didem Moğulkoç da oyların yüzde 13’ünü alarak 3. sırada tamamladığı yarışta “bizde varız” mesajı vermiş oldu. İstanbul seçimlerinde adayların oy artışı yüzde 1-10 arasında gerçekleşirken Avukat Hakları grubundaki yüksek artış bir sonraki seçimde grubun mevcut yönetime ciddi rakip olabileceği yorumuna neden oldu. Avukat Hakları grubunun üyeleri ile hem seçim sonuçlarını hem de Türkiye’deki hukuk sistemine bakışlarını ve önerilerini konuştuk.   

'AVUKAT HAKLARI GRUBU BİR İHTİYAÇ DOĞRULTUSNDA ORTAYA ÇIKTI'

Avukat Hakları Grubu’nun ilk olarak İstanbul’da 2016 yılında kurulduğunu ifade eden Yankı Büyüksezer, bu grubun bir ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıktığını şu şekilde anlattı:  

“Avukat Hakları Grubu, 2016 yılında İstanbul Barosu seçimlerinden 3-4 hafta önce bir anda kurulmuş, birkaç kişinin deli cesareti ile örgütlenmiş bir yapı. İstanbul gibi büyük barolarda baro grupları vardır. Bu gruplar bir şekilde siyasi bir söylemi benimseyerek bir kolunu bir siyasi düşünceye ve hatta bir partiye dayamakta, gücünü de kaynağını da ve tabanını da bu partilerden almaktadır. Bu destek/dayanışma asla görünür değildir ama organiktir. Bunun devamında da baroculuk diyebileceğimiz kültür, zamanla dar bir kadroya hapsoluyor ve baroda görev almak isteyen bir meslektaş kendini ait hissedebileceği ya da kabul ettirebileceği bir yapı bulamazsa dışarıda ve yalnız kalıyor. İşte Avukat Hakları Grubu, tam olarak buna tepki olarak doğdu. Meslektaşlarımızın illa bir mesleki yardım için bir düşünceyi körü körüne benimsemesi gerekmediği, tam tersi ortak paydanın avukatlık olması söyleminden…” 

'AVUKATLAR SİYASİLER TARAFINDAN DİLE GETİRİLEN KONULARIN BARO İÇİNDE DEVAMLI KONUŞULMASINDAN RAHATSIZ'

Avukat Hakları grubu olarak 2018 yılında yapılan seçimlere kıyasla oylarının dikkat çekici düzeyde artmasının temel dinamiklerini değerlendiren Büyüksezer şunları söyledi:

“Avukat Hakları Grubu, öncelikle mesleği ve meslektaşını merkeze alan, avukatın günlük sorunları ile aidiyet temelli sorunlarına öncelikle çözüm bulmayı benimsemiş bir gruptur. Hem Ankara’da kısa sürede alınan oy hem de İstanbul’da ciddi anlamda yükselen oy zaten bunun göstergesi. Avukatlar, mecliste konuşulması gereken, gazetelerin ön sayfalarında parti liderleri veya siyasiler tarafından dile getirilen konuların, baro içinde devamlı konuşulmasından rahatsız. Ya da şöyle düzelteyim: Sadece bunların konuşulmasından rahatsız. Mesleğimizin bu meslek özelindeki mücadele azmi ve iradesi son dönemde iyice zayıfladı. Sadece politika konuşur olduk. Devamlı rövanşist bir tavırla kavgaya adam toplama gayreti var ki, bu bile işe yaramıyor” dedi.  

'AVUKATLARIN DAHA TEMEL MESLEKİ SORUNLARI VAR'

Avukatların siyasetin ötesinde temel mesleki sorunları olduğuna vurgu yapan Büyüksezer şöyle devam etti:  

“Bir avukat sabah uyandığında duruşmasının zamanında alınıp alınmayacağından, icraya gittiğinde dosyasını bulup bulamayacağından, o sabah hâkimle kavga edip etmeyeceğinden, adliyede oturacak yer bulup bulamayacağından endişeli. Savcı bana dosyayı gösterir mi, icra memuru üzerime yürür mü, haciz mahallinde başıma bir iş gelir mi endişesi yaşıyor. İstanbul Barosu’na her yıl 3-4 bin avukat katılırken bu mücadeleye sadece belli bir siyasi parti ya da ideolojik aidiyeti olan avukatlar dâhil oluyor. Avukat nüfusu artıyor ama mücadeleye girecek kişi sayısı azalıyor. Matematiğin bile çaresiz kaldığı bir hesaplama bu. “Gençlerin dilinden konuşmak” diye üstenci bir tavır var. Yani “ben onları ciddiye almıyorum ama yine de onlarla konuşmam lazım” şeklinde. Bu bile başlı başına yanlış.”

TÜRKİYE’DE HUKUK SİSTEMİ: 'ÜLKEDE HER ŞEY 'PANDORA’NIN KUTUSU'

Türkiye’deki hukuk sistemine bakış açıları ve duruşlarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Yankı Büyüksezer, hukukun her dönemde bir silah olduğuna dikkat çekti. “İktidar olanlar bir şekilde bu silahı kullandı” diyen Büyüksezer,  “Son dönemde sadece hukuk kendi bildiği yol yerine daha tahakküm altına girdi. 1990’larda da hukukta devletçi bir refleks vardı ama talimat gerektirmezdi. Şimdilerde artık iş tamamen kontrolden çıktı. Bunun yakın zamanda değişeceğini düşünmüyoruz. Çünkü ülkede her şey “Pandora’nın kutusu”. Bir önceki dönemin kötülüklerini eleştiren sonrasında “biraz da ben sebepleneyim” diyor ve bu hukuksuzluk hali ya da hukukun silah olarak kullanılması katlanarak devam ediyor. Türkiye’de bu anlamda daha eğitim hayatının başından itibaren bireylerin hukuki hak ve ödevlerini bilmesi, kendi adına haklarını koruyacak yöntemleri öğrenmesi, bunlara da hak temelli sahip çıkması gerekir. Çünkü kitlesel anlamda bilinç ve talep olmadıkça ne barolar ne avukatlar ne de siyaset buna bir şey yapamaz” diye konuştu. 

'AVUKATLARA BİREY BİREY BİRLİKTE MÜCADELE EDEBİLECEKLERİNİ GÖSTERMELİ'

 Büyüksezer, konuşmasını şöyle sürdürdü:  “Bizlerin ivedilikle yapması gereken, avukatlara örgütlü mücadelenin gücünü hatırlatmak olmalı. Ve bunu baronun kurumsal kimliği ile hatırlatmamalı; çünkü bu sefer de avukat bu mücadele pratiğini sadece barodan bekleyerek kendini geri çekiyor. Hayır, tam olarak da avukatlara birey birey birlikte mücadele edebileceklerini göstermeli. Bugün mevcut iktidar gider başkası gelir biz de daha da yavaş yavaş alanlarımızı kaybederiz. Bunun artık salt bir iktidar karşıtlığı olmadığını artık bunun ciddi anlamda mesleki dayanışma sorunu olduğunun görülmesi ve buna karşı bir mücadele verilmesi gerekmektedir.” “

'AVUKATLARI ÖNCELEDİK, GENÇLERDEN CİDDİ OY ALDIK'

İstanbul Barosu seçimlerinde Avukat Hakları Grubu adayı olan Gökhan Ahi de 52 binden fazla üyesi bulunan İstanbul Barosu’nda, avukatların uzun süredir barodan beklentilerini yitirdiğini kaydetti. Avukatların büyük çoğunluğunun baronun ruhsat vermek ve aidat toplamak dışında bir işlevi olmadığını düşündüklerine dikkat çeken Ahi, tam da bu noktada Avukat Hakları Grubu’nun taleplere ses olduğunu söyledi.  

Avukat Hakları Grubu olarak projelerini, somut önerilerini açıklıkla dile getirdiklerini, her avukatın sorununa çare bulmak için çalıştıklarını belirten Ahi,  “Her bir üyemiz, adliye koridorlarından gelen aktif avukatlar olduğu için sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi daha kolay tespit ettik. Barolara, mahkemelere, başsavcılıklara, bakanlığa başvurular yaptık, raporlar hazırladık. Basit gibi görünen ama avukatlar için çok kıymetli birçok sorunu çözmeye çalıştık. Yani biz avukatları önceledik. Bu sebeple, barosuna ilgisini ve desteğini yitiren bilhassa genç meslektaşlarımızdan çok iyi bir oy desteği aldık. Şimdi hedefimiz, desteklerle çığ gibi büyüyen Avukat Hakları Grubu’nu daha kurumsal bir hale dönüştürmek ve dokunabildiğimiz meslektaş sayısını artırmak” şeklinde konuştu.  

'YÜKSELİŞİMİZ DEVAM EDECEK, TBB’YE KADAR GİDECEK'

Avukat Hakları Grubu yapılanmasını Ankara Barosu’nda da faaliyete geçiren kuruculardan biri de Emrah Altunoğlu. Ankara’da henüz yeni yapılanmaya başladıklarını ifade eden Altunoğlu, “Tartışmasız bir şekilde böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğunu sahadan net bir şekilde anladık. İstanbul’un bu zamana kadar ki yarattığı algı da bu fikirlerde belirleyiciydi. 40-50 yıllık geleneklerin olduğu Başkent Barosu’nun ilk seçimlerinde yüzde 14 gibi daha önce örneği olmayan bir başarı sergiledik. Bu oran bizim açımızdan artık bir sorumluluktur. Yükselişimiz devam edecek. Bunun sonu Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) kadar gidecek” dedi.  

Ankara Barosu’ndaki köklü gruplara dikkat çeken Altunoğlu, şu unsurlara vurgu yaptı:  

“Ankara da 40-50 yıllık gruplar mevcut. Bunlar zaman içinde belli bir kalıp içinde sıkışmış, hareket yeteneklerini kaybetmiş, arkaik ve statükoyu temsil eden zihniyetlere evrilmiş durumdalar. Ama çağ; hızı, çalışkanlığı, kendisine ait olanı ve teknolojiyi istiyor. En son bankaya ne zaman gittiniz? Ya da alışveriş için bir mağazaya en son ne zaman uğradınız? Bugün birçok eski alışkanlıklarımızı internet yoluyla yürütüyoruz. Lakin bugün baroya ihtiyacınız olduğunda baroya gitmek zorundasınız. Biz bunun yerini değiştirmeyi önemsiyoruz. Bunu da meslektaşlarımıza anlatabildik ki bu sonuçlar ortaya çıktı. Baro meslektaşının yanına gidecek.” 

'HUKUK DEVLETİNİ, DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARINI ÖNCELEYEN BİR EKİBİZ'

Altunoğlu,  hukuk devletini, demokrasiyi, insan haklarını önceleyen bir ekip olduklarını da sözlerine ekleyerek,  “Bu öncelememizi de mağdurun kimliğine bakmaksızın yapıyoruz. Geldiğimiz noktada KHK’larla ortaya çıkan tablo, asla kabul edilemez nitelikte. Hukukun kişilerin kimliğine göre yorumlanması ve kendine muhalif olanın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmasını da kabul etmiyoruz. Biz bu durumun ancak her konuda olduğu gibi liyakatle ve yargının bağımsızlığı ile çözüleceği kanaatindeyiz” değerlendirmesinde bulundu.