Bahçeli: Türkiye düşmanları erken seçim istiyor

MHP lideri Bahçeli, muhalefet partilerinin yanı sıra PKK ve FETÖ'nün erken seçim istediğini belirterek "Türkiye düşmanları erken seçim safında birleşmiş, şakşakçılık yapıyor" ifadesini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD'yi "Arkamızdan dolanıyorlar, müttefiklik edebiyatı yapıyorlar, teröristlerle iş tutuyorlar" diye eleştirdi, erken seçim isteyen muhalefeti de terör örgütleriyle bir tuttu.  Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı konuşma özetle şöyle: 

BUZLARIN ÇÖZÜLMESİ SAMİMİ DİLEĞİMİZ: Haklı olarak bütün dünyanın gözü Brüksel’deki NATO Karargâhına çevrilmiştir. NATO Genel Sekreteri, zirve öncesinde, “trans-atlantik ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıyoruz”, yorumu getirerek bir yönüyle gündemde olan NATO’nun 2030 stratejisi hakkında ipucu vermiştir. Bizim üzerinde durduğumuz asıl gündem konusu ise Türkiye’nin müttefikleriyle olan ilişkilerinin muhasebesi, müzakeresi, eğer mümkünse nasıl bir mutabakatla bağlanacağı meselesidir. Özellikle Türkiye’yle ABD arasında soğuk rüzgârların estiğini bilmeyen, bu soğukluğu hissetmeyen neredeyse kalmamıştır. İki ülke arasında kaygan bir zemin oluşturan kalın buzların çözülmesi samimi dileğimizdir.

BİDEN HANGİ KATEGORİDE DEĞERLENDİRİYOR?: ABD Başkanı Biden’in 6 Haziran 2021 tarihinde Washington Post’a yazdığı bir makalede, “Avrupa gezisinde, dünya demokrasilerini yeniden bir araya toplamayı ve harekete geçirmeyi hedeflediğini” açıklamıştır. Bunun nasıl olacağı, hangi vasıtaların kullanılacağı, Türkiye’nin bu dünya demokrasileri içinde nasıl bir yer tutacağı tartışılması gereken bir muamma olarak karşımızdadır. ABD’nin müttefiklerine ve ortaklarına taahhütlerini yenileyeceğini söyleyen Biden’in, Türkiye’yi hangi kategoride değerlendirdiği de merak ettiğimiz bir husustur. Bahsi geçen bu ortaklar arasında PKK/YPG’nin olup olmadığı henüz ve somut biçimde açıklığa kavuşmuş değildir. Biden’in Türkiye’yi nasıl ve hangi seviyede bir müttefik gördüğü de belirsizliğini korumaktadır.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI YA CAHİL YA KÜSTAH: Zirve öncesi, Türkiye’yi ilzam eden, haksız sözlerle eleştiren ABD Dışişleri Bakanı, peşin hükümlere, husumetle perçinlenmiş heveslere anlaşılan teslim olmuştur. 8 Haziran 2021’de, ABD Senatosu’nda konuşan bu bakan ya cahil ya da küstahtır. Türkiye’nin NATO müttefiki gibi davranmadığını, S-400 almasının ve Doğu Akdeniz’deki adımlarının rahatsız edici olduğunu yüzsüzce ifade etmiştir. ABD Dışişleri Bakanı, ülkemizde insan hakları ve gazetecilerin durumu konusunda da ciddi endişe taşıdıklarını söylemiştir. Bizim endişelerimizin mahiyetini, şüphelerimizin içeriğini bir öğrense bu bakanın dışarıya çıkacak mecalinin olmayacağını cümle alem görür ve şahit olurdu. Türkiye’nin NATO müttefiki gibi davranmadığını iddia eden ABD’nin hangi örgütlerle fiili ittifak ve dayanışma içinde olduğunu yalnızca biz değil, günü geldiğinde beşeri vicdan ve tarih anlata anlata bitiremeyecektir. Arkamızdan dolanıyorlar, müttefiklik edebiyatı yapıyorlar. Teröristlerle iş tutuyorlar, stratejik ortaklıktan bahsediyorlar. Türkiye’nin kuyusunu kazıyorlar, sözde Ermeni soykırım yalanına sarılıyorlar, sonra dönüp NATO diyorlar. 15 Temmuz darbecilerini koruyorlar, Pensilvanya’da FETÖ’yü barındırıyorlar, utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan demokrasi ve hukuk alanlarında ahkam kesip bize parmak sallıyorlar. Bilmiyorlar ki, yalanlarla çevrili bir ortamda güvenin evi yoktur. Zira yalan dönüş ihtimali olmadan kapanan çıkış kapısıdır. Kaybedilen bir güveni açmanın anahtarı da yoktur.

SORUP DA CEVAP ARAMAYALIM MI?: Geçen hafta PKK/YPG terör örgütü, Suriye’nin Tel Rıfat Bölgesi’nden Afrin’de kurulu bulunan Şifa Hastanesi’ne saldırdı. Dikkat ediniz, bu saldırıyı grad füzeleriyle ve top atışlarıyla gerçekleştirdi. Tedavi gören 14 masum sivil hayatını kaybederken 32 sivil de yaralandı. Aklı sıra dünya demokrasilerini bir araya getirmeyi amaçlayan Biden, bu grad füzelerinin PKK'nın eline nasıl geçtiğiyle ilgili bir durum tespiti yapmış mıdır? Ya bu ülkenin Dışişleri Bakanı, terör örgütünün top bataryalarına nasıl sahip olduğunu itiraf edecek kırıntı da olsa bir ahlaka, bir izana, bir vicdana sahip midir? ABD menşeli silahlar teröristlerin elinde kurşun atarken, NATO müttefikliği hiç düşünülmüş, hiç hesaba katılmış mıdır? Geçiniz bu bayağı oyunları, bırakınız sonu gelmez oyalamaları. NATO, bugüne kadar Türkiye’nin hangi güvenlik ihtiyacına cevap vermiştir? Sormayalım mı, sorup da cevap aramayalım mı? Türkiye, NATO misyonlarına en çok destek olan ilk beş ülke arasındayken, ortak bütçeye en fazla katkı sağlayan ilk sekiz ülkeden de birisidir. İttifak’ın en büyük ikinci ordusu Türk ordusudur. Türkiye NATO misyonlarına samimiyetle uymuştur. En son olarak Türkiye’nin kilit bir role sahip olduğu ifade edilen Afganistan bunlardan birisidir. NATO’nun güncel tehditlerine uyum konusunda tereddüt yaşamayan ülkemizle, hangi vahim sorunlar karşısında dayanışma içine girilmiştir?

15 TEMMUZ ELEŞTİRİSİ: 15 Temmuz’da başkentimiz hainler tarafından bombalanırken, bu NATO neredeydi? Ne yapıyordu? Neyin hazırlığı içindeydi? Bu sorunun da peşine düşmeyelim mi? Failleri deşifre etmeyelim mi? Güney sınırlarımızda terör devleti kurulması hedeflenirken, NATO’da birlikte silah tuttuğumuz ülkelerin sırtımıza namertçe ateş açtığını söylemeyelim mi? Uzaktan bakılınca saf mı görünüyoruz? Elimize vurup ekmeğimizi alacaklarını mı sanıyorlar? Tarihte böylesi gaflete düşenlere kahramanlıkla perçinlenmiş iman dolu kalplerin neler yaptığını, hayatı ve dünyayı nasıl zindana çevirdiğini bilmeyen varsa bilenlere sorsun, yok onlar da bilmiyorsa öğrenmek için sıralarını beklemeye şimdiden koyulsunlar. 

KİMDEN SİLAH ALACAĞIMIZ BİZİM BİLECEĞİMİZ İŞ: Türkiye, NATO’nun eşit bir müttefikidir, en azından biz böyle değerlendiriyoruz. İrademiz Brüksel’deki NATO karargâhına devredilmiş değildir. Nitekim kimden silah alıp almayacağımızın mevzu bahsi NATO’nun bileceği, tayin edeceği bir konu da olamayacaktır. ABD’nin Türkiye’yi savunmasız bırakma konusundaki gizli niyeti zehirli meyvelerini 15 Temmuz gecesi vermedi mi? Az kalsın Türkiye işgal edilmeyecek miydi? Peki, dost dediklerimiz neredeydi? Hangi senaryoları yazıyorlardı? Türkiye’deki muhalefet cenahını kışkırtıp iktidar havucuyla tutsak alanların sorarım sizlere, neresi dosttur? Nereleri müttefiklik ruhuyla uyuşmaktadır? Ekonomik tetikçilerini üzerimize salıp istikrarsızlık fitilini tutuşturanların nesine güveneceğiz? Rusya’dan silah almayın diyorlar, tamam da ihtiyaç duyduğumuz silahları siz verdiniz mi? Üretiminde ortak olduğumuz ve parasını peşinen ödediğimiz F-35’leri gasp ederken aklınız neredeydi? Neyin peşindeydiniz? ABD’nin Senato Dışilişkiler Komitesi Başkanı’nın hazırladığı tasarıyla, Türkiye’ye teslim edilmeyen F-35’lerin Yunanistan’a verilme teklifi hangi mantığın, hangi maksadın mahsulüdür?

ERDOĞAN-BİDEN GÖRÜŞMESİ: Türkiye’ye karşı uygulanan baskı ve yaptırım politikalarının bu haliyle devamı iki ülke arasındaki ilişkileri çok yönlü zedeleyecektir. Aynı ABD, sorun yaşadığı başka ülkelerle müzakere ve diplomasi kanallarını açık tutarak ülkemize çifte standart uygulamıştır. Doğu Akdeniz’deki adımlarımızdan rahatsız oluyorlarmış, varsın olsunlar, onları rahatsız etmek bize düğün bayramdır. Hatta münhasır ekonomik bölge ilanı etmek için de fazla beklemeye gerek kalmamıştır. Bu kurşun gibi ortamda Cumhurbaşkanımız NATO zirvesine katılmış, bir program çerçevesinde devlet ve hükümet başkanlarıyla bir araya gelmiştir. Günlerdir beklenen Sayın Cumhurbaşkanı’yla ABD Başkanı Biden arasındaki görüşme 45 dakikalık süre zarfında gerçekleşmiş, ardından da iki ülke heyetleri bir masa etrafında buluşmuştur. Biden ilk açıklamasında çok iyi bir görüşme yaptıklarına temas etmiş, daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanı ikili görüşmede meseleleri yapıcı bir şekilde ele aldıklarını, görüşmenin de son derece yararlı ve samimi bir havada geçtiğini vurgulamıştır. Her alanda saygı ve çıkara dayalı etkin işbirliği hedefi kapsamında ABD’yle doğrudan diyalog kanallarını daha da canlandırma konusunda mutabık kalınmıştır. Türkiye’nin haklı beklentileri, meşru öncelikleri ve milli hassasiyetleri ABD Başkanı’na ve muhatap ülkelere tüm berraklığıyla aktarılmıştır.

ERKEN SEÇİM TEPKİSİ: Türkiye’de siyasal istikrar hakimdir. Hükümet görevinin başındadır. TBMM açık ve çalışmaktadır. Covid-19’la mücadele başarıyla yönetilmiştir. Ekonomik nitelikli sızlanma ve şikâyetler konjoktüreldir ve geçecektir. Su akacak yatağını muhakkak bulacaktır. Ne var ki, zillet ittifakı havlu atmış, ava giderken avlanmış, politik iflasa gömülmüş, söylem kısırlığı içinde erken seçimden başka hiçbir şey söyleyemeyecek duruma gerilemiştir. Erken seçim kararı alınmasının hukuken iki yolu vardır: İlki, TBMM’nin karar alması, diğeri de Sayın Cumhurbaşkanı’nın iradesidir. TBMM’de yeterli sayısal çoğunluğu olmayan CHP-İP-HDP ve diğerlerinin erken seçim kararını çıkarması mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da defalarca erken seçim yok dediği belgelidir ve bilinmektedir. O halde, bu erken seçim nasıl olacaktır? CHP, nerelere mesaj vermekte, kimlerin dikkatini çekmeye uğraşmaktadır?

GİZLİ AMAÇLARI NEDİR: Biz erken seçim yok dedikçe, olacak diyenlerin gizli amacı nedir? Bu zorlamanın, bu dayatmanın, bu ısrarın gerçek manası nasıl yorumlanmalıdır? Duvara konuşsak, duvar anlar, tamam derdi. Suya yazsak adresine gider, göle yoğurt çalsak çoktan tutardı. Ancak CHP ve yedekleri bir türlü anlamıyor, devamlı mızmızlanarak, devamlı mırıldanarak vakit kaybediyor. Zillete düşenlere nasıl anlatalım, nasıl erken seçimin olmayacağını söyleyelim. Düşünüyorum da şahsa mahsus mektup yazsak, el ilanları hazırlayıp dağıtsak, billboardları kullansak, acaba sonuç alabilir miyiz? Ne söylesek nafile, kör kuyularda merdivensiz kalan Kılıçdaroğlu’nun bir kulağından giren öbüründen çıkıp gidiyor. Ya dinlemiyor ya da kafası almıyor. Şunun da bilincindeyiz; her lafı duymayalım diye kulağın arkası var, her şeyi görmeyelim diye gözün kapağı var, her lafı söylemeyelim diye dilin önünde dudak var. Yunus der ki, küçük insanlar dengini, büyük insanlar kendini arar. Kılıçdaroğlu’na tavsiyem, kendini aramak için tekraren yollara düşmesi, şansı yaver giderse de bir an önce bulmasıdır. Bu şahıs hemen seçim diyor.  PKK da seçim istiyor. FETÖ, yarın seçim olsun diye bekliyor. PYD/YPG’de koroya katılmış, Kılıçdaroğlu’nun erken seçim talebini destekliyor. Türkiye düşmanları erken seçim safında birleşmiş, şakşakçılık yapıyor, zillete refakat ediyor. İP, HDP, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Demokratik Bölgeler Partisi, TKP, TİP erken seçim hayali görüyor.

MUHALEFET KRİZE OYNUYOR: Bu arada Kılıçdaroğlu, Türkiye’de can ve mal güvenliğinin kalmadığını vicdanı sızlamadan söyleyebiliyor. Ülkemizi haksız ve hayasızca jurnalliyor. Demokrasi dışı arayışlara can suyu verip yeşil ışık yakıyor. CHP-İP-HDP ve diğer ortakları krize oynuyor, hatta sokakları karıştırmak istiyor. Muhalefet, terörü besleyen en önemli faktörün demokrasi eksikliği ve sözde kimlik baskısı olduğunu düşünüyor, bu itibarla sürekli bu konuyu kaşıyarak, kapanmaya yüz tutmuş yaraları yeniden kanatıyor. Siyasi hayatımızda "serseri mayın" gibi sürüklenen ve bu hüviyetiyle temel bir güvenlik riski ve gerginlik odağı haline gelen CHP için çatışmacı siyaset anlayışı, siyasi varlığını sürdürmenin yegane vasıtası olarak görülüyor.

CUMHUR İTTİFAKI HER DERDİN DEVASI: Demokratik hesaplaşmanın olacağı günü de sabırla bekliyoruz. Cumhur İttifakı alayının boyunun ölçüsünü sandıkta alacak, zamanında yapılacak seçimin kaç bucak olduğunu gösterecektir. Erken seçim talebi beyhude bir hevestir. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının haziran ayında yapılacaktır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani Türk Tipi Başkanlık Modeli’yle geleceği yüksek bir irade ve inanmışlıkla kucaklayacaktır. Cumhur İttifakı, her derdin devası, her belanın defedeni, her sorunun çözüm ümididir. Parlamenter sisteme dönüş ezberleri fostur, fuzuli gündem işgalidir. Çünkü İP’in ve CHP’nin iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem telaffuzlarının içi tamamen boştur. Bilhassa İP’in kağıt parçasından ibaret değerlendirmeleri hazırlıksız bir telaşın ve acemiliğin neticesidir. İP’in önerisine göre, Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile ilgili bölümde “Cumhurbaşkanı makamının sadece temsili nitelikte olmayacağı” söylenmektedir.  Bir yandan Cumhurbaşkanının parlamenter sistem gereği “tarafsız ve yetkisiz” olması savunulmakta, diğer yandan “temsili nitelikte olmayacağı” söylenerek tam bir çelişkiye düşülmektedir. Halbuki parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanları “yetkisiz, sorumsuz ve tarafsız”dır. Cumhurbaşkanının halk tarafından mı yoksa TBMM tarafından mı seçilmesi gerektiği konusu ise belirsiz havale edilmiştir.”