YAZARLAR

Avrupa Şampiyonası'nda ilk rakip İtalya…

1968 yılında ev sahibi olduğu turnuvadan bu yana Avrupa Şampiyonluğu bulunmayan İtalya, Türkiye maçı ile başlayacağı Euro 2020 yolculuğunda kupaya uzanmak istiyor.

Euro 2020’nin açılış maçı A Grubu’nda Türkiye ile İtalya arasında TSİ 22.00’de başlıyor. 2018 Dünya Kupası’nı pas geçen iki ülke, yükselen yıldızları, tecrübeli teknik direktörleri ve turnuvaya gelirken yakaladıkları olumlu atmosferle, Euro 2020’de beklentileri aşabilecek ekipler arasında görülüyor.

İTALYAN DİLİ VE EDEBİYATI

Bir ülkenin herhangi bir kültürel veya sportif alandaki yerini anlamak için en yararlı yöntemlerden biri, o alana hediye ettiği kavramlara bakmak olabilir. Herkesin malumu olan “asma kilit” anlamındaki catenaccio ve “serbest savunmacı” liberonun yanı sıra regista (derinden oyun kurucu), trequartista (yaratıcı ofansif orta saha) ve mezzala (bkz. Barella) gibi İtalyanca tabirler futbol terminolojisinde kendine yer edindi. Bu sözcüklerin hepsinin taktiklere ve bireysel rollere karşılık gelmesi tesadüf değil. İtalyanlar futbolun emekleme çağından bu yana taktik, özellikle de defansif taktik açısından her zaman yenilikçi ve mükemmeliyetçi oldu. Brezilyalı Ronaldo Inter’den Real Madrid’e transfer olduğunda, İspanya’ya neden döndüğü sorulunca, “Futbol oynamak için; İtalya’daki daha çok satranca benziyor” demişti. Ronaldo’nun eleştirisi aslında İtalyanlar için iltifattı.

Elbette İtalyanların futboldaki izi sözcüklerden ibaret değil. Dört Dünya Kupası zaferi ve uzun süre dünyanın en iyi ligi olan Serie A, ülkeyi her zaman futbolun zirvesinde veya yakınında tuttu. Zaman zaman maddi sorunlar, köhne statlar, yolsuzluk ve şike olaylarıyla sarsılan İtalyan futbolu, oyuna duyduğu tutku ve düşünsel zenginliğiyle her zaman geri dönmeyi başardı. 21. yüzyılda iki Euro finali ve bir Dünya Kupası şampiyonluğu bulunan Gökmavililer, Euro 2020’de Türkiye, İsviçre ve Galler’in yer aldığı A Grubu’ndaki tek elit takım. Hatta birçoklarına göre turnuvanın gizli favorisi.

Halbuki üç yıl önce dibe vurmuşlardı. Takımın Rusya’daki Dünya Kupası’na katılma ihtimali kalmadıktan sonra göreve getirilen Roberto Mancini, 14 Mayıs 2018’den bu yana küçük çaplı bir Rönesans’a öncülük etti. Daha önce Inter ve Manchester City’de lig şampiyonlukları yaşayan tecrübeli hocanın İtalya’sı Euro 2020 elemelerindeki 10 maçın tamamını kazanırken 37 gol atıp 4 gol yedi. Toplamda 27 maçtır yenilmiyorlar. Kadro kalitesi ve hoca profili düşünüldüğünde, Azzurri (“Gökmavililer”) olarak bilinen İtalyanların gizli favori statüsünü anlamak zor değil.

KADRO VE YILDIZLAR

Kaynak: Squawka

 

26 kişilik İtalya kadrosunda büyük egolar veya dev profillerden ziyade kolektif uyuma dönük nitelikli oyuncular var. Kadroya seçildiği veya seçilmediği için hakkında büyük fırtınalar kopan bir isim olmadı. İtalya tarihinin en yüksek galibiyet yüzdesine sahip milli takım hocası olan Mancini, en karanlık günlerde göreve gelerek ipleri ele almanın getirdiği hakimiyeti ve karizması sayesinde bu güveni sağlamışa benziyor.

Avrupa futbolunda üçlü savunma yeniden yükselişte, ama üçlü defansın geleneksel uzmanlarından olan İtalya, sahaya genellikle 4-3-3 biçiminde yayılıyor. Kalede çocukluğundan beri Milan’da as kaleci olan, çok yüksek standarda sahip Donnarumma var. Savunmanın göbeğinde Bonucci ve Chiellini amcalar oynuyor; Chiellini’nin yerine Inter’in genç stoperi Bastoni de görev yapabilir. Takımın zayıf karnı ise çoğu zaman sağ ayaklı Spinazzola’nın, bazen de solak Emerson’un oynadığı sol bek pozisyonu olarak görülüyor. Sağ bekte forma giyen ve kariyerine orta sahada başlayan Florenzi hücumda etkili olsa da da savunmada zaaf gösterebilir. Ayrıca santrfor Immobile ve yedeği Belotti’nin yerel performanslarını uluslararası seviyeye taşıyıp taşıyamayacağı merak konusu.

Ancak maçların orta sahada kazanılıp kaybedildiğini söyleyen futbol atasözü doğruysa, İtalya’nın Euro 2020’deki şansı epey yüksek demektir. Jorginho, Verratti, Barella üçlüsü hem tek tek kaliteleriyle hem de rollerinin birbirini tamamlamasıyla muhteşem bir orta saha sunuyor. Sakatlık durumu -hiçbir zaman- belli olmayan Verratti’nin olası yokluğunda Locatelli başta olmak üzere Sensi ve Pellegrini de benzer bir rolü çok sorun yaşamadan üstlenecektir. İtalya’nın orta üçlüsü oyunu akıtıp kolektif ritmi ve tempoyu istediği gibi ayarlayabiliyor.

Görece mütevazı kadronun dünya futboluna en büyük hediyesi ise muhtemelen Nicolò Barella olacak. Bu sezon Inter’de Serie A şampiyonluğu yaşayan 24 yaşındaki oyuncunun en büyük özelliği, orta sahada gerekli olan her şeyi yapabilmesi. Genellikle 4-3-3’te sağ iç olarak görev yapan Barella, özellikle iç koridordan topla mesafe kat etmesi ve kısa ortalarıyla, zaman zaman da duvar pasları ve şutlarıyla büyük etki yaratabilir. Orta sahadan rakip savunma arkasına atılacak pasları hem atabiliyor, hem de arkadaşlarının atacağı toplar için boş koşuları yapabiliyor. Sol forvet Insigne ise gerek 1.63’lük boyu gerekse top sürüş tarzı sayesinde standart bir oyuncudan göremeyeceğiniz çalımları, pasları ve şutlarıyla doğaçlama çözümler üretebiliyor. Santrfor performansının görece belirsiz olduğu bir ortamda, Barella ve Insigne’nin gol ve asist katkısı finale giden yolu aydınlatabilir.

SEYİRLİKLER

  • Jorginho’nun son adımda sıçrayarak attığı penaltılar, Brezilya asıllı oyuncuya kalecinin yapacağı hamleyi görmek için gereken yarım saniyeyi sağlıyor.
  • Insigne 1.63 boyu, küçük hızlı adımları, çalımları, sağ ayak içiyle soldan yaptığı plaseleri ve gelişine şutlarıyla yüksek seyir zevki sunuyor.
  • Savunmasından aldığı topu kendi etrafında dönerek rakip yarı sahaya taşıyan Barella’yı izlemek başlı başına bir keyif.
  • Özellikle orta saha oyuncularının ceza sahası içine gönderdiği aşırtma paslar ve iç koridor ortaları, oyunun kayıp sanatlarından örnekler sunuyor.
  • İtalyanlar iş sıkıştığı anda savunma genlerini hatırlıyor. Kayarak müdahaleler, son anda uzatılan ayaklar, ellerini arkada kavuşturup şutların önüne atılan defans oyuncuları kadim İtalyan geleneğini hafızalarda canlı tutuyor.
TÜRKİYE MAÇI NASIL GEÇER?

İtalyanları 53 yıl önceyi kupayı kazandıkları Roma Olimpiyat Stadı’nda yenmek kolay değil. Üstelik Türkiye gibi İtalya da turnuvaya mutlu gelen ekipler arasında. Türkiye açısından en büyük avantaj, Mancini’nin daha proaktif bir oyun planı benimsemesi. Şenol Güneş’in ekibi şu ana kadar elit takımlara karşı defansif konsantrasyon ve hücum keskinliği bakımından iyi sınavlar verdi.

İki hoca da genel oyun karakterleri ve alışkanlıkları sebebiyle üçlü savunmayla oynamaya istekli görünmüyor. Hal böyle olunca İtalya’nın 4-3-3, Türkiye’nin ise 4-2-3-1 şeklinde dizilmesi muhtemel. Çok erken bir gol, kırmızı kart vs. gibi olağanüstü bir durumun ortaya çıkmaması halinde, İtalyanlar yüzde 55-60 civarı bir oranda topa sahip olabilir. Oyun merkezi Türkiye yarı sahasının ortalarında konumlanabilir. 4-3-3 çoğu zaman kanat kullanımı açısından genişlik vaat ederken, İtalyanlar dar oynamayı da seviyor. Bunda merkezde gedikler açabilen paslara ve toplu-topsuz koşulara mahir oyuncular kadar, genellikle taç çizgisine yaklaşmaktan ziyade içe kat ederek oynamayı seven Chiesa – veya Berardi – ile Insigne’nin de rolü var.

Asıl mücadele ise orta sahada yaşanacak. Türkiye muhtemelen pres hattını çok ileride değil, daha ziyade orta bölgede kuracak, çünkü Jorginho, Locatelli ve Barella sırtı dönük top alıp oyunu başlatma konusunda uzman isimler. Riskli ve yüksek pres Türkiye’yi orta sahada eksik bırakarak savunmada istemediği birebirlere yol açabilir. Çağlar ve Merih son derece iyi stoperler, ancak ikisi de hamle yapmak için fazla istekli olabiliyor. Insigne ile teke tek kalmayı hiçbir savunmacı istemez. Hem pas ritmini ve açılarını bozmak hem de göbekten doğacak tehlikeleri önlemek için Ozan ve Okay’ın çok çalışması gerekecek. Rakip orta sahalara alan ve zaman bırakılırsa attıkları derin toplar büyük sorun çıkarabilir. Ceza sahası içine çok iyi devrilebilen oyuncular var. Şenol Güneş sağ kanat ağırlıklı hücumları ve koşuları kontrol altına almak için sol önde Kenan’ı tercih edip özel defansif görevler verebilir.

Öte yandan İtalya da kusursuz değil. Oyunun biraz daha Türkiye’nin yarı sahasında oynanacağı düşünülürse, iyi uygulanan geçiş hücumu şablonlarıyla özellikle beklerin arkasında kalan boş alan kullanılarak savunmada gedikler açılabilir. Stoperlerden Bonucci 34, Chiellini 37 yaşında ve müthiş deneyimlerine rağmen ağırlar. Alternatifler Acerbi ve Bastoni de fazla süratli değil. İtalya orta sahası topa sahipken mükemmel görünüyor; ancak savunmanın önünde konumlanan Jorginho, defansif anlamda hiçbir zaman çok kuvvetli olmadı. Hakan’ın veya onunla yer değiştirecek Yusuf’un yaratıcılığı Türkiye için fırsatlar doğurabilir.

Türkiye’nin maç öncesi olası handikapları arasında maç içi kısa süreli konsantrasyon kayıpları, hücum kısırlığı ve tecrübe eksikliği yer alıyor. Milli Takım zaman zaman 5-10 dakika oyundan kaybolabiliyor. Yakın dönemin büyük galibiyetlerinde atılan gol sayıları, hücum üretkenliğinin tam karşılığı değildi. Gol/pozisyon oranı her zaman bu kadar yüksek olmayacaktır. Öte yandan turnuvanın en genç takımı olmak, bütün güzelliği bir yana, tecrübe açısından bazı zaaflar ortaya çıkarabilir. Hakan Çalhanoğlu, Ozan Tufan ve Burak Yılmaz dışında daha önce turnuva görmüş oyuncu yok. Hem maçların ilerleyen dakikalarında, hem de grubun ilerleyen maçlarında bu deneyimsizlik “kötü huylu” iştaha sebep olabilir.

KEHANETLER

Türkiye bugüne kadar katıldığı tüm uluslararası turnuvalarda ilk maçını kaybetti. Ancak son dönemdeki Milli Takım gibi ezberleri bozmasıyla umut veriyor. Üstelik ilk maçı – hatta turnuvanın açılışı maçını – grubun favorisine karşı oynamanın avantajları var. Hem turnuva başında rakip kendini bulamayabilir, hem de kesin kazanılması gereken bir maç olmamasının rahatlığıyla sürpriz bir sonuç alınabilir. Dahası, bunların hiçbiri olmasa bile geriye daha denk rakiplerle oynanacak iki maç kalıyor.

Format gereği altı gruptaki en iyi dört üçüncünün de son 16’ya kalacağı düşünüldüğünde, ilk iki maçtan bir puan almak bile şansınızı son maça taşıyor. Bu nedenle İtalya maçı nasıl giderse gitsin paniğe kapılmamak gerek. Turnuvalarda en yükseği hedeflemek eğlenceli ve cazip, ama beklentileri makul düzeyde tutmak için “kesin çıkarız” gözüyle bakılan A Grubu’nda FIFA sıralamasında en kötü dereceye sahip takımın Türkiye olduğunu unutmamak gerekiyor. İtalya’dan alınacak 1 puan hem son 16’ya kalma şansı hem de özgüven açısından harika olur…


Suat Başar Çağlan Kimdir?

1984 yılında Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesi’ni ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bizans Sanatı programında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılından beri İngilizce ve Fransızca dillerinden serbest çevirmenlik yapıyor. George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, C. L. R. James, Saadat Hasan Manto gibi yazarların eserlerini Türkçe’ye çevirdi; edebiyat, sanat ve felsefe alanındaki yazı ve tercümeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Gazete Duvar’da başladığı futbol yazılarına farklı mecralarda devam ediyor. Karşıyaka’da yaşıyor.