Astana’da fatura Kürtlere kesiliyor
Türkiye çekilmeyi ön koşul olmaktan çıkarmakta ısrarlı. Bu çekilme “Suriye devrimi” hikâyesinin sonunu getireceği için muhalifler de huzursuz. Astana’daki temsilcileri Ahmed Tuma siyasi çözüm olmadan Türk ordusunun çekilmesini kesinlikle reddettiklerini açıkladı. Kürtler için kalması, muhalifler için gitmesi varoluşsal!
Türkiye Suriye’de nasıl bir normalleşme istediğini Astana toplantısına giderken sahada gösterdi. Kürt aktörleri vurarak!
Demokratik özerk yönetim inşa etme yönünde tercih koyan Kürtlerle normalleşmeye asla şans tanımayan bir normalleşme! Kürtlerle ne ben anlaşırım ne de Şam’ın anlaşmasına izin veririm! Yakarak, yıkarak, öldürerek verilen mesaj bu.
Seçimin ardından Suriye politikası ne yönde gidecek diye tahmin kasarken Tel Rıfat, Menbic, Ayn İsa ve Kobani hatlarında artan saldırılar daha da genişledi.
Taraflar 20-21 Haziran’da üçlü ve dörtlü formatlarda Astana’da buluştu. Aynı gün Türkiye Suriye’nin kuzeyinde Tirbespiyê yolunda SİHA ile bir aracı vurdu. Saldırıda Kamışlı Kanton Meclisi Eş Başkanı Yusra Derviş, yardımcısı Leyman Şiveş (Rîhan Amûdê) ve şoförü Fırat Tuma öldü. Diğer Kanton Eş Başkanı Gabi Şamun ise yaralandı. Kürt kaynaklara göre 12 Haziran’dan bu yana düzenlenen saldırılarda ölenlerin sayısı 45’i buldu.
Hedef seçimi sadece askeri kanattaki YPG/SDG değil özerk yönetimi sivil unsurlarıyla birlikte temelden çökertme niyetini yansıtıyor. Saldırılar dörtlü masaya sahadan bir dayatma olarak da görülebilir. Bu şekilde Şam’la uzlaşmanın çerçevesi çiziliyor: ‘Özerk yönetim askeri ve sivil unsurlarıyla toptan silinecek! Kürtler statü sahibi olmayacak!’
***
Rusya Ukrayna’da meşgulken, ABD İsveç’in NATO üyeliği için kilidi açmaya odaklanmışken Ankara kazandığı manevra alanını son limitine kadar kullanıyor. Bu hırçınlıkta Şam’ın Kürt cephesi açmaya yanaşmamasının etkisi de var. Adeta Suriye yönetimine, "Sen yapmazsan ben yaparım, bunun için de sahada gerektiği kadar askerimi tutarım" deniliyor.
Görüşmelerde Ankara dikkatleri Kürtlerin kontrolündeki alanlara, Şam ise "terörist" olarak gördüğü Türkiye’nin koruyup kolladığı örgütlere çekmeye çalışıyor. Tarafların pozisyonları taban tabana zıt. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan, Astana’da Şam’ın pozisyonunu şöyle formüle etti:
"Bu yolda elde edilecek sonuçlar, Türkiye'nin net bir takvim çerçevesinde güçlerini Suriye topraklarından çekmeyi kabul etmesine ve bu çekilmeyi fiilen başlatmasına dayanmalı. Bu, mültecilerin geri dönüşü, terörün her türüyle mücadele ve iki ülke arasındaki ilişkilerle ilgili diğer konuların görüşülmesi için bir temel oluşturmaktadır."
Suriye yönetimi de önceliğini sahadan gösteriyor. Astana sathi mailinde Suriye ordusu, Tel Rıfat, Menbic ve Arima’ya onlarca tanktan oluşan ağır silah ve asker sevk etti. Takviyeler Suriye ordusunun Halep kırsalında üç kez Türk ordusuna hedef olmasının ardından geldi. İdlib’de Heyet Tahrir el Şam (HŞT) ve cihatçı ortaklarını hedef alan saldırılar hız kazandı. Bu hazırlığa atfen “M-5 senaryosu M-4’te tekrarlanır mı” sorusu akla gelse de dörtlü görüşme sürecinde bu beklenen bir seçenek gibi durmuyor.
Türkiye çekilmeyi ön koşul olmaktan çıkarmakta ısrarlı. Bu çekilme “Suriye devrimi” hikâyesinin sonunu getireceği için muhalifler de huzursuz. Astana’daki temsilcileri Ahmed Tuma siyasi çözüm olmadan Türk ordusunun çekilmesini kesinlikle reddettiklerini açıkladı. Kürtler için kalması, muhalifler için gitmesi varoluşsal!
Tarafların pozisyonları arasındaki uçurum ortadayken Ruslar, Astana masasına Şam-Ankara normalleşmesine yönelik bir yol haritası koydu. Bu konuda ilerleme kaydedildiği belirtilse de ayrıntılar paylaşılmadı.
***
Rusya, İran ve Türkiye arasındaki üçlü görüşmenin sonuç bildirisinde ise Kürtler biraz daha örsün üzerine yatırılıyor. İlk zamanlar bildirilerde Rusya, İran ve Türkiye’nin tercihleri dengeli bir şekilde formüle ediliyordu. Son birkaç turdur ifadeler, Fırat’ın doğusundaki Amerikan varlığına istinaden Kürtlerin liderliğindeki özerk yönetim aleyhine keskinleşiyor. Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne dair beylik taahhütler tekrarlanıyor. Tarafların “terörist” tasnifi birbirini tutmasa da terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele kararlılığı vurgulanıyor. Suriye’nin kuzeyine dair daha önce varılan mutabakatların gereğinin yapılması da belirtiliyor. Rusya, İdlib’deki terör örgütlerinin elimine edilmesi ve M-4 yolunun açılması, Türkiye de Tel Rıfat ve Menbic dahil 30 km derinliğe kadar olan bölgelerden YPG’nin çekilmesi taahhüdünü hatırlatıyor. Taraflar fil tarifine devam ediyor.
Bildiride Suriye’nin kuzey ve doğusunda özellikle ABD’yi suçlayan bir ifadeyle şunlar tekrarlanıyor: "Taraflar, terörle mücadele bahanesi altında gayrı meşru özerklik girişimlerini reddetmişlerdir… Petrol gelirlerinin yasadışı yollarla ele geçirilmesine ve transfer edilmesine karşı olduklarını yinelemişlerdir… Gayrimeşru özyönetim girişimleri de dâhil terörist oluşumları destekleyen ülkelerin eylemlerini kınamıştır."
***
Suriye ile Arap Birliği üyeleri arasındaki normalleşmenin bir yansıması olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’ın anayasa komitesini dokuzuncu kez toplama çabaları hızlandı. Astana bildirisinde bu çabalara destek açıklanırken sığınmacıların geri dönüşünü kolaylaştıracak koşulların oluşturulması ve yardımların önünün açılması çağrısı yapılıyor. Siyasi koşulların dışında dönüşler yeniden inşaya, yeniden inşa yaptırımların kaldırılmasına bağlı.
Ukrayna’daki hesaplaşmanın Suriye denklemine yansımaları gözlemlenirken ABD’nin yaptırımları gözden geçirmesi zor. Ayrıca Washington artık Astana formatını Amerikan karşıtı bir platform olarak görüyor. Kazakistan Dışişleri şaşırtan bir tavırla Suriye’nin tecritten çıktığını, Astana sürecinin görevini tamamladığını ve bunun son toplantı olduğunu duyurarak ev sahipliğini noktaladı. Rusya ise sürecin bitmediğini ve başka bir yerde toplantıların devam edebileceğini kaydetti. Astana’nın Nazarbayevleri silen müdahaleden beri Rusya’ya mesafeli davranan Kazakistan’ın ev sahipliğini bitirmesinde bir Amerikan etkisi var mı diye bakmak lazım.
***
Bir tarafta Rus-Amerikan gerilimi diğer tarafta Türk-Rus ortaklığı büyürken Kürtlere karşı daha anlayışlı Rus tutumu kayboluyor. Bu, Astana’dan verilen mesajlara da yansıdı. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov iki ağır suçlamada bulundu: "Amerikalılar sözde yarı devlet oluşturan birçok Kürt örgütünü destekliyor; Kürt müttefiklerinin Şam'la diyalog kurmasına izin vermiyor.”
Özerk yönetim bunu karşılıksız bırakmadı. Rojava’nın uluslararası güçler arasındaki çatışmalara dahil edilmesinin kabul edilemez olduğu belirtildi. “Rusya'nın Şam hükümetiyle diyalogda olumlu rol oynayacağını umarken, yönetimi asılsız şeylerle suçlamak Türk devletinin saldırılarını arttırıyor” denildi. Şam’la görüşmelerden sonuç alamayan özerk yönetim geçen nisanda 9 maddelik çözüm planı açıklamış ama muhataplarından yanıt alamamıştı.
Şam ne Kürtlere istediklerini vermeye ne de Türkiye’nin çökertme stratejisine ortak olmaya yanaşıyor. Eymen Sosan RT’ye demecinde Şam’ın izlediği yolun şifresini verdi:
“Kürtlerle diyalog Suriye’nin birliği temelinde yapılmalı… Washington er veya geç Suriye’den çıkacak; o zaman Kürt dosyası kolayca kapanacak.”
Kürtler özerk yapıyı Amerika yokken inşa etmeye başladı. Örgütlenme ve seferber olma kapasitelerini, 12 yılda edindikleri tecrübe ve birikimleri hesaba katmayan bir değerlendirme. İzlenen politikalar bu tür bir değerlendirmeye dayalıysa işleri zor.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Soykırımdan ‘yeni düzen’ sanrısına: Aksa Tufanı’nın çıktıları 07 Ekim 2024
İran vurdu, sıra İsrail’de: Cehennemin kapıları açılıyor mu? 03 Ekim 2024
Nasrallah’tan sonra… 30 Eylül 2024
Cepheler birbirine geçerken… 26 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI