Asıl mesele tam da patent-2

Pazarlama aşamasında 'kolay üretiliyor, mutasyonlara hızlıca adapte edilebiliyor' diye sunulan mRNA aşısı, iş paylaşmaya gelince kompleks, başkalarının kolayca üretemeyeceği bir ürün halini alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Gökçe Başbuğ*

ABD’de Biden hükümetinin Covid-19 aşılarında patentin kaldırılmasını destekleyeceğini açıklamasının ardından CNN muhabirinin “Bu kötü bir fikir mi?” sorusuna BioNTech kurucularından Dr. Özlem Türeci kararlı bir şekilde “Evet” yanıtını verdi. Patentlerin kaldırılmasının neden kötü bir fikir olduğunu ise üretim sürecinin 50 binden fazla adım içerdiği, deneyimli personel, özel tesis ve hammaddeye erişim gerektirdiği gerekçesiyle açıkladı.

Geçmişi hatırlayanlar ya da biraz okuma yapanlar için bu ifadeler aslında çok tanıdık.(1) 2005 yılında dünyada kuş gribi patlak verdiğinde Tamiflu adlı ilaç öne çıktı. İlacın muadilinin üretilmesi başka üreticiler tarafından talep edildiğinde patenti elinde bulunduran İsviçreli ilaç tekeli Roche, Tamiflu üretiminin on karmaşık adımdan oluştuğunu, diğer firmaların üretim kapasitesine ve bilgisine sahip olmalarının kolay olmayacağını açıkladı. Hatta ilacın üretilmesinde patlamalara yol açabilecek kimyasal aşamalar olduğu ve bu nedenle başkalarının bu ilacı üretmesinin yıllar alacağı söylendi.(2) Roche’nin bu açıklamasından sadece birkaç ay sonra ilacın muadilini üretenler ilacın ne kadar hızlı ve kolay üretilebildiği gerçeği karşısında şaşkınlık yaşadılar.

Biraz daha geriye, 2000’li yıllara gittiğimizde de benzer bir hikâye ile karşılaşıyoruz. 2000’lerin başları AIDS salgınının oldukça yayıldığı, 30 milyon insanın AIDS ile yaşadığı ve her yıl 3 milyon yeni insanın AIDS’e yakalandığı bir dönem. Zengin ülkelerin metropollerinin ve Afrika’nın güneyinin AIDS salgınıyla ciddi bir şekilde boğuştuğu bu dönemde AIDS ile mücadelede umut olabilecek, adına antiretroviral denilen yeni bir ilaç tipi geliştirildi. Ancak bu ilacın tanesi 15 bin dolara satılıyordu. Bu tutarı karşılayacak imkânı olmayan Afrika ülkeleri patentin kaldırılmasını ve böylece muadilini üretmek istediklerinde yine benzer bir yanıtla karşılaştı. “Bu yeni tip bir ilaç, siz üretemezsiniz.” Buna karşılık AIDS aktivistleri, insan hakları savunucuları yoğun mücadelelere giriştiler. Bu mücadeleler sonucu ilaç tekelleri pes etti, patent kalktı ve ilacın muadilleri üretildi. 15 bin dolara satılan ilacın fiyatı 100 dolara düştü.(3)

Daha da geriye, 1980’lere gittiğimizde de aynı tabloyu görüyoruz. Seksenlerin ortalarında Hepatit B’ye karşı recombinan aşı geliştirildiğinde iki ilaç tekeli patenti ellerinde bulunduruyordu ve aşının bir dozu 23 dolara satılıyordu. Hepatit B’nin çok yaygın olduğu Hindistan’ın ve diğer yoksul ülkelerin bu tutarı karşılamalarının imkânı yoktu. Hindistan’da bir ilaç şirketi olan Shantha Biotecnics’in sahibi Dr. Varaprasad ilacın muadilini üretebilmek için lisans talebinde bulunduğunda aldığı yanıt “sizin ekip bunun arkasındaki teknolojiyi anlamaz” oldu.(4) İlacın muadili daha sonra üretilebildiğinde dozunun fiyatı 23 dolardan 1 dolara düştü ve böylece dünyada kitlesel aşılama yapılabildi. Dr. Varaprasad’in aldığı bu yanıt bir yandan kârı insan sağlığının önüne koyan tekelci kapitalist zihniyeti ortaya koyarken, diğer yandan üsttenci, sömürgeci bakışı yansıtmaktadır.

Bu örnekler patenti kaldırmamak, tekel hakkını sürdürebilmek için her seferinde benzer bir söylemin benimsendiğini gösteriyor. Reklam ve pazarlama aşamasında 'çok kolay bir şekilde üretilebiliyor, mutasyonlara hızlıca adapte edilebiliyor' diye sunulan mRNA aşısı, iş paylaşmaya gelince kompleks, başkalarının kolayca üretemeyeceği bir ürün halini alıyor.

Geçtiğimiz hafta patent konusu ülkemiz medyasında da epey yer işgal etti. Yapılan bazı yorumlarda patent kalksa bile bir şeyin değişmeyeceği, aşının başka ülkelerde üretilemeyeceği ve üretilse bile kalite sorunları yaşanacağı ifade edildi. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, fikrî mülkiyetin kimde olduğu ile üretimin kalitesi arasında bir ilişki olduğuna dair kanıt bulunmamakta. Kaldı ki halihazırda aşı patentini elinde bulunduran ilaç şirketleri de ciddi kalite sorunları yaşadılar, yaşamaktalar. Örneğin, BioNTech ile Avrupa İlaç Kurumu arasında açığa çıkan yazışmalarda ticarî amaçla üretilen aşıların kalitesinin gereken düzeyde olmadığı, bu aşılardaki RNA düzeyinin klinik çalışmalarda kullanılan aşılardan daha düşük olduğu ve bu nedenle Avrupa İlaç Kurumu’nun bu sorunların giderilmesi için gerekli adımların atılmasını talep ettiği açığa çıktı.(5) Benzer şekilde, Oxford/AstraZeneca aşısının üretildiği Belçika’daki üretim tesisinde filtreleme aşamasında problemler yaşandı ve bu nedenle aşının Avrupa’ya tedariki aksadı.(6) Aynı şekilde, daha geçtiğimiz ay Johnson&Johnson aşısını üreten bir tesiste aşıya başka bir aşının hammaddesinin karıştığı ortaya çıktı.(7) Yani, patentin kaliteyi garantilemesi gibi bir durum olmadığı gibi, aksine patentin kalkması ve üretimin ticarî bir sır olmaması, şeffaflığı sağlayacağından ve üretim sürecinin tekrarlanabilirliği başka kurumlar tarafından gösterileceğinden olumlu bir sonuç doğuracaktır. Üretimde ortaya çıkabilecek sorunlar ise patentle alakası olmayan, yaşanabilecek ve düzenleyici kurumların denetlemesi ve müdahalesiyle giderilebilecek problemlerdir.

ABD’nin patentlerle ilgili açıklamasına yönelik ilaç tekellerinden gelen tepkiler ise üretim kapasitelerini arttıracaklarını, yıllık hedeflerini büyüteceklerini, COVAX’a daha fazla aşı bağışlayacaklarını açıklamak şeklinde oldu. Burada yeri gelmişken medyada ve yorumcular arasında sıkça görülen bir kafa karışıklığını gidermek iyi olacaktır. COVAX Dünya Sağlık Örgütü’nün de aralarında olduğu çeşitli kurum ve vakıfların bir araya gelerek kurduğu bir oluşumdur. COVAX’ın amacı aşı üreticilerinin ürettikleri aşının bir kısmını buraya bağışlaması ve buradan yoksul ülkelere ulaştırılmasıdır. Bu oluşum yoksul ülkelere aşı ulaşmasına katkıda bulunacak bir girişimdir, ancak bu inisiyatif üretici tekellere bağımlılık üzerine kurulan, sadaka ekonomisi anlayışıyla kurulmuş, tam da bu nedenle Bill Gates ve benzerleri tarafından sürekli öne çıkarılan bir oluşumdur. Örneğin, Pfizer-BioNTech işbirliğinin yıllık aşı üretim kapasitesi 1.5 milyar doz iken, COVAX’a bunun sadece 40 milyon dozunu bağışlayacaklarını duyurmuşlardır.

Öte yandan adı çok fazla geçmeyen diğer oluşum ve aslında meseleye çok daha kökten bir çözüm sağlayacak olan C-Tap’dir.(8) C-Tap, Dünya Sağlık Örgütü ve gelişmekte olan 40 ülke tarafından kurulmuş, Covid ile mücadelede kullanılan aşı, ilaç ve benzeri bütün araçların arkasındaki bilgi ve teknolojinin ortak kullanıma sunulması için oluşturulmuş bir platformdur. Bu pandemiyle ve gelecekte yaşanabilecek olası pandemilerle hakkıyla başa çıkmanın yolu COVAX gibi bağış üzerinden işleyen değil, C-Tap gibi ortak paylaşım ve kullanım imkânı sağlayan açık platformlardan geçmektedir. COVAX’ın yetersizliği Hindistan örneğinde görülmüştür. Hindistan hükümeti ülkedeki durum vahim bir hal alınca COVAX’ın en büyük tedarikçisi olan Serum Enstitüsü’nün COVAX’a aşı göndermesini durdurmuş, bütün aşı dağıtımını ülke içine yönlendirmiştir. Hindistan’daki durum böylece diğer ülkelerin aşıya erişimini sekteye uğratmıştır.

Patent kalkmalı mı kalkmamalı mı tartışmaları süredursun, ABD’nin Covid aşılarının fikrî mülkiyet hakkından muaf tutulması önerisini destekleyeceğini açıklaması pandeminin başından bu yana bütün aşı, ilaç, ve tıbbi ürünlerin ücretsiz ve açık olarak kullanıma sunulması talebiyle mücadele yürüten sivil toplum kuruluşları için büyük bir zaferdir. Bu gelişme aynı zamanda, Dünya Ticaret Örgütü’nde verilen bu mücadeleyi engellemek için eski bürokratlardan oluşan yüz kişilik bir ordu kuran ilaç lobisi için büyük bir kayıptır.(9)

Güney Afrika ve Hindistan altı ay önce fikrî mülkiyet hakkının askıya alınması talebini ortaya attıklarında diğer bütün ülkeler bunu destekleselerdi, büyük ihtimalle şu anda dünyanın birçok ülkesinde aşı üretimi yapılıyor olurdu ve ölümler ciddi oranda azaltılmış olurdu. Geç kalınmış olsa da süreci hızlandırmak hayatî önem taşıyor. Aktivistler, sivil toplum kuruluşları kuşkusuz patentin kaldırılması ve dünyanın köşe bucağına aşıların bir an önce ulaşması için mücadelelerine devam edecekler. Bilim insanlarının yapması gereken de patentin kaldırılmasının neden işe yaramayacağına kafa yormak yerine, patent kaldırıldıktan sonra dünya çapında aşıların üretim ve dağıtımını hızlı ve adil bir şekilde nasıl sağlayabiliriz, sorusuna cevap aramaktır.

1- https://www.foreignaffairs.com/articles/world/2021-01-29/folly-hoarding-knowledge-covid-19-age 
2- https://www.wsj.com/articles/SB113098216326386983 
3- https://lpeproject.org/blog/why-intellectual-property-law/ 
4- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3110116/ 
5- https://www.bmj.com/content/372/bmj.n627 
6- https://bit.ly/3nZVthx 
7- https://www.washingtonpost.com/business/2021/03/31/vaccine-johnson-johnson-emergent/ 
8- https://www.who.int/initiatives/covid-19-technology-access-pool/what-is-c-tap 
9- https://theintercept.com/2021/04/23/covid-vaccine-ip-waiver-lobbying/ 

*Yrd. Doç. Dr., Sungkyunkwan Üniversitesi