Arjen Arî Şiir Ödülü üzerine
Arjen Arî Kürtçenin yaşaması için yalınkılıç savaşan, her türden baskıya göğüs geren bir şairdi. 1970'li yıllardan ölünceye kadar, yazdıklarını yayımlayacak mecranın olmadığı yıllarda bile, Kürtçe yazmakta ısrar etti.
Geçtiğimiz hafta pazar günü şair Arjen Arî adına düzenlenen ödül törenine katıldım. Tören Çand Amed'de, Arî'nin bütün kitaplarını yayımlayan Sor Yayınları ile şairin ailesi tarafından düzenlendi. Daha fuayede gördüğüm kalabalığın beni şaşırttığını itiraf etmeliyim. Çünkü birkaç gün önce Arjen Arî, ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılmıştı ve ne yazık ki çok az insan vardı.
Başka örnekleri de hatırlayarak, "Demek böyle oluyor, insan ölünce büsbütün unutulmasa da mezarını ziyaret eden insan sayısı her yıl biraz daha azalıyor" diye düşünüyor insan. Hayatın olağan akışı böyledir belki. İnsan ölüyor ve giderek, yaşarken birlikte bir şeyler paylaştığı insan sayısı da azalıyor. Zamanla, hatıralar bile unutuluyor.
Arjen Arî gibi usta şairler, sevenlerinin de katkısıyla bu döngüyü kırabiliyorlar. Pazar günü ödül töreninin yapıldığı salonda gördüğüm böyle bir şeydi. 400 kişilik salona, söylenilene göre 600 kişi sığmaya çalışmıştı. Salonun koridorlarında yer bulamayan birçok kişi geri dönmek zorunda kalmıştı.
Etkinliği organize edenlerin bunda büyük katkısı vardır kuşkusuz. Yanı sıra etkinlikte "Bîraxane" filminin gösterimi ile Mehmet Atlı ile Xalit Tarî'nin verdiği konserin de katkısı mutlaka olmuştur. Bunda bir beis yok, sonuçta "Bîraxane" filminde kendilerini Arjen Arî'nin arkadaşları olarak tarif eden bir grup, Arjen Arî'nin şiirleriyle aşklarını, umutlarını, yılgınlıklarını dile getiriyorlardı film boyunca. Mehmet Atlı ile Xalit Tarî ise Arjen Arî'nin şiirlerinden bestelenmiş şarkılarla salondaydılar. Dolayısıyla salonu dolduran 600 kişi, Arjen Arî ve şiirleriyle dolu bir gece geçirdiler.
Kalabalığın ve etkinliğin en güzel kısmı ise gençlerdi. Salonu gençler doldurmuştu. Kendi aralarında Kürtçe konuşan gençler, Arjen Arî'nin en büyük hayallerinden biriydi. "Yattığı yerde rahat uyusun Arjen Arî" diye içimden geçirdim, gece Arjen Arî'nin hayallerine yakın bir seyir izlediği için. Hiç değilse 400 kişilik salonda...
*
Etkinlik Arjen Arî’nin bugüne kadar bilinmeyen ve aile albümlerinden derlenen bir fotoğraf sergisiyle açıldı. Etkinliğin "12. Ölüm Yıl Dönümünde 12 Şairden 12 Şiir" bölümü de, teknik bir soruna rağmen, güzeldi. Kürtçe yazan 12 şair, Arjen Arî'den okudukları şiirleri gösteren videolarla etkinliğe katkıda bulundular.
Geceye katılanların arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun da vardı. Kısa bir konuşma yaptı Hatun ve dediğine göre, öğrencilik yıllarında aralarında tartışmalar da yaşanmıştı. Arî, Hatun ve arkadaşlarına siyaset kadar dile ve kültüre de önem vermeleri gerektiğini söylemiş her fırsatta. Hatun, şairin ne demek istediğini şimdi daha iyi anladığını belirterek, halkla hep Kürtçe konuştuğunu, konuşacağını vurguladı.
Evet, Arjen Arî Kürtçenin yaşaması için yalınkılıç savaşan, her türden baskıya göğüs geren bir şairdi. 1970'li yıllardan ölünceye kadar, yazdıklarını yayımlayacak mecranın olmadığı yıllarda bile, Kürtçe yazmakta ısrar etti.
Sadece şair değildi Arjen Arî, birçok genç şiir heveslisine, Kürtçeye vakfettiği hayatıyla ve yazdıklarıyla öğretmenlik de yaptı. Bu, kuşkusuz insanı gönendiren bir durum ama aynı zamanda onun kuşağının laneti gibi bir şeydi de. Çünkü yüzlerce genç şair, yazar adayının gelmekte olduğunu görüyordu ve onların bir adım daha ileriye gitmeleri için zemin hazırlamak gibi bir görev de hissediyordu omuzlarında. Bu ağırlığı tartışılmaz yük, aynı zamanda kendi şiirinin vaktinden çalmak anlamına da geliyordu.
Şiir dilini yetkinleştirirken, ilgi alanını geliştirirken verdiği çabayı, kitaplarından anlamak mümkün.
Bütün bunlara rağmen Arjen Arî üretmekten ve bir külliyat oluşturmaktan geri durmadı. Kürtçenin günlük hayatta konuşulmasından bu dilde basılmış dergi ve kitapların okunmasına kadar çekincesiz bir mücadele içinde oldu. Arjen Arî ile her karşılaşmada, her ortamda Kürtçe konuşma mecburiyeti hissettim. Çünkü şunu demişliği vardır: "Tu Qoseriyî, şerme ku tu dibêjî kurdiya min xelas bû" (Sen Qoserlisin, Kürtçem bitti demen çok ayıp). O vakit Kürtçe konuşmakta iyice zorlansam da şimdi bu zorunluluk için ona minnettar olmam gerektiğini hissediyorum.
"İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat"ı hazırlarken Arjen Arî'den de bir yazı istemiştim. Üstelik yazıyı Türkçe yazarsa işimi çok kolaylaştıracaktı. Nezaket gösterip beni geri çevirmedi. Ama tek şartı vardı ve bu da şaşırtıcı olmamıştı benim için: Kürtçe yazacaktı. Şiirsel bir yazı yazdı, ki zaten başka türlüsünü beklemek abes olurdu. Yazıyı, "Şiir ve doğduğum ülke" başlığıyla Türkçeye çevirdim. Kitabı zenginleştiren bir yazıydı ve ona, Arjen Arî'ye bunun için de minnettarım.
*
Bunlar, ödül gecesinden güzel gözlemler ve hatıralar. Can sıkıcı kısım sona kaldı.
Bu yıl Onur Ödülü Murathan Mungan'a verildi. Mungan, programının yoğunluğundan dolayı etkinliğe video mesajıyla katılabildi.
Ancak şiir ödülü verilmedi. Çünkü yarışmaya katılan 5 dosya, jüri tarafından ödüle değer bulunmamıştı. Bu, iki nedenle üzücüydü. Birincisi, Arjen Arî adına düzenlenen şiir ödülüne daha çok dosyanın katılması beklenirdi. Böyle düşünüyor insan ve zaten bilebildiğim kadarıyla bu ayarda başka bir şiir ödülü de verilmiyor. İkincisi, yarışmaya katılan 5 dosyanın da ödüle değer nitelikte olmamasıydı. Bu yüzden, yarışma nitel ve nicel olarak akamete uğradı, denilebilir.
Bunun nedenlerini düşünmek gerekiyor. Benim aklıma ilk gelen, önceki yarışmalardan birinde, giderek üzücü şekilde kişisel bir yere evrilen, tartışma olabilir. Yine de bunun, yarışmayı kotaranlar ile jürinin samimi gayretleriyle aşılabileceğini düşünüyorum.
Diğer mesele daha karmaşık sanki. Şiir, duyguları ve düşünceleri kolay ve hızlı şekilde dile getirmenin bir aracı gibi görülüyor. Bunun böyle olmadığını fark edenler yol yakınken geri adım atıyorlar. Israr edenler şiiri çalışarak yol alıyorlar ve bunların sayısı her daim az olmuştur. Arjen Arî Şiir Ödülü yarışmasına katılanların sayısındaki azlığın nedenlerinden biri bu olabilir. Bir diğeri, Kürt gençlerinin modern olanı tarif eden roman ve öyküye yönelmiş olmaları olsa gerek. Şehir hayatını birçok yönüyle anlatan roman ve öykü sayısındaki artış da bunu gösteriyor.
Burada hiç kuşkusuz bir dil meselesi de var. Roman ve öykü için günlük hayatta konuşulan Kürtçe yeterli olabilirken, iyi bir şiir daha zengin ve kıvrak bir Kürtçeye ihtiyaç duyuyor. Halbuki Kürtçe, ülkenin içinde bulunduğu siyasi koşullar nedeniyle belki en zor zamanlarını yaşıyor.
Gerçek verileri almak için yayınevlerine sormak gerekiyor ama 1990'lı yıllarda yayımlanan Kürtçe şiir kitaplarındaki enflasyon gerilemiş gibi görünüyor. Kim bilir, ya şiir dosyaları az gidiyordur yayınevlerine ya da yayınevleri daha seçici davranıyordur. Şu da var: Belki ben yeterince ulaşamıyorumdur Kürtçe şiir kitaplarına.
Elbette burada yarışmadan alacağı ödül ile adını Kürtçenin okuruna duyurmaya çalışan gençlerden söz ediyorum. Şiirde ısrar eden şairler, Kürtçe şiirin nitel çıtasını epey yükselttiğini düşünüyorum.
Önümüzdeki yıl Arjen Arî Şiir Ödülü'ne katılacak dosya sayısının artması ve nitelik olarak jüri üyelerini zorlamasını umut ediyorum. Arjen Arî'nin Kürtçeye verdiği emek bunu fazlasıyla hak ediyor.