Arap dünyasında geçen hafta: Biden, İran'a misilleme ve Kaşıkçı raporu
Arap medyasına göre, Biden yönetiminin daha önce de Körfez ülkeleriyle ilgili özellikle silah anlaşmaları konusunda attığı adımlar, Kaşıkçı raporu ve Yemen savaşıyla ilgili kararları da göz önüne alındığında, Trump yönetiminden farklı olacağını açıkça gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili beklenen istihbarat raporu açıklandı. Rapora göre, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Kaşıkçı’nın 2018 yılında İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesi operasyonuna onay verdi.
Arap Dünyası’nın gündemini sarsan rapordan sonra Suudi Arabistan yönetimi ise raporu kesin bir dille reddettiğini açıkladı. Suudi Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Suudi makamlarının cinayetin sorumlularının yakalanması ve yargılanması için bütün adımların atıldığı iddia edildi.
'BİDEN’İN YENİ ORTADOĞU DENKLEMİ'
Geçtiğimiz Çarşamba günü açıklanması beklenen ancak Cuma gününe bırakılan raporun kamuoyuyla paylaşılması Arap medyasında, ABD’nin yeni yönetiminin Ortadoğu’daki yeni denklemlerini kurma çerçevesinde değerlendirildi. Birçok gazeteye göre, Biden yeni Ortadoğu siyasetinde selefi Trump’ın aksine Suudi Arabistan yönetimini özellikle “insan hakları ihlalleri” konularında sıkıştırmaya çalışacak.
Arap medyasına göre, Biden yönetiminin daha önce de Körfez ülkeleriyle ilgili özellikle silah anlaşmaları konusunda attığı adımlar, Kaşıkçı raporu ve Yemen savaşıyla ilgili kararları da göz önüne alındığında, Trump yönetiminden farklı olacağını açıkça gösteriyor.
'KÖRFEZ BLOĞU: HEDEF İRAN’LA NÜKLEER ANLAŞMAYA DÖNMEK'
Amerikan istihbaratının Kaşıkçı raporuna karşı birçok Arap ülkesinden Suudi Arabistan yönetimine destek mesajları geldi. Başta Suudi Arabistan’ın müttefiki olan bazı Körfez ülkelerinin basınına göre, İran’la nükleer anlaşmaya tekrar dönme niyetinde olan Biden yönetimi, buna karşı olan Suudi yönetimini hedef alıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Londra merkezli El Arab gazetesi, “Washington, siyasi nedenlerle Riyad’ı hedef almaya devam ediyor” yorumunu yaptı. Körfez ülkeleri haricinde Irak ve Mısır gibi ülkelerden de Suudi yönetimine destek mesajları geldi.
Arap Dünyasında resmi düzeyde gelen tepkilerin yanı sıra, sosyal medyada başlatılan “Hepimiz Muhammed Bin Selman’ız” kampanyası ise dikkat çekti.
'AMERİKAN YÖNETİMİ BİN SELMAN’I KUŞATMAYA BAŞLADI'
“Joe Biden yönetimi, CIA’nın Cemal Kaşıkçı raporunu açıklamasıyla Muhammed Bin Selman’ a yönelik kuşatmasını uygulamaya koydu. Bu kuşatma, 2018 yılındaki konsolosluk hadisesinden sonra giderek artıyor. Ki bu hadisenin, tahtın ‘ıslahatçı’ varisi Muhammed Bin Selman’ın hayal ettiğinin çok ötesinde sonuçlar oldu.
Bu raporun açıklanması, Joe Biden’ın Ortadoğu bölgesinde ABD dengelerini yeniden düzenlemesi ve ABD siyasetinde ‘insan hakları ilkeleri’nin tekrar önemli yer alacağı beklentileri çerçevesinde geldi. Ayrıca yeni Amerikan yönetiminin Suudi krallığını birçok konuda zorlayacağını da gösteriyor. Özellikle de insan hakları dosyası ve Yemen savaşı gibi konularda. Ancak Amerikan başkanı, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönme niyetinden dolayı Suudi Arabistan ile ilişkilerinde adımlarını ihtiyatlı atıyor.” (Lübnan El Akhbar gazetesi)
'MUHAMMED BİN SELMAN SUUDİ HALKI İÇİN BİR TEHLİKE'
“ABD Ulusal İstihbarat Direktörü ’nün CIA’nin Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı cinayetinde sorumluluğu olduğuna dair raporunu açıklaması, Suudi Arabistan’a uluslararası alanda kınama ve utanç getiren sadece en son dava niteliğinde. Artık Muhammed Bin Selman’ın üst düzey bir yetkili olarak Suudi yönetiminde kalmaya devam etmesinin Suudi halkı için bir yük olduğu ve tehlike arz ettiğini kabul etmenin zamanı geldi.
Belki de Suudi Arabistan için uluslararası alanda skandal sayılan ve aşağılanmasına neden olan olay, Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul’daki konsolosluğunda katledilmesidir. Bu suikasta karışan Suudi yönetimi, olayın üstünü iğrenç bir tiyatro ile örtmeye çalıştı.
Bu rapor Suudi yönetiminin Muhammed Bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayına karışmadığı yönündeki iddialarının komik yönünü ortaya koymaktadır. Ayrıca, yabancı hükümetlere de Muhammed Bin Selman’a yaptırım uygulamaları için baskı unsuru da oluşturacak.” (Arabi21.com)
'BİDEN, İRAN’A MİSİLLEME VE KAŞIKÇI RAPORU'
“Joe Biden yönetimi, Suriye’nin doğusunda İran’ın desteklediği milislere ait hedeflerin vurulmasından 24 saat sonra CIA’nın Cemal Kaşıkçı ile ilgili raporunu açıkladı. Çarşamba günü açıklanması beklenen rapor, önce Perşembe’ye daha sonra ise Cuma gününe ertelendi.
Raporun açıklanması ve Suriye’deki hedeflerin vurulması arasındaki zamanlama, her iki durumla ilgili olan taraflara mesajlar içeriyor. Bu mesaj, Biden yönetiminin selefi Trump yönetiminden farklı olduğu ve dış politikadaki gelişmeleri, hesap sorma temelinde ele alacağı şeklinde.
Çok açıktır ki, her iki durumda da başkan Biden’in karşılık verme şekli ile ‘aday’ Biden’in vadettiğinden çok daha hafif bir biçimde geldi. Özellikle de Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili raporunda. Zira rapor, Muhammed Bin Selman’ın Kaşıkçı’nın tasfiyesine onay verdiğini söylüyor ancak, Muhammed Bin Selman’ın onay verdiği bu kararın kime ait olduğunu söylemiyor. Bu da beklenen bir şeydi. Sonuçta Suudi Arabistan ile olan ilişkiler bunu bu şekilde dayatıyor. Yine, İran destekli milislere yönelik hava saldırısı nükleer anlaşmaya dönme önceliğinden dolayı sınırlı kaldı.”(Victor Şelhub / El Arabi el Cedid Gazetesi)
'BİDEN İRAN’A YÖNELİK HAFİF BİR MİSİLLEME TERCİH ETTİ'
"Pentagon'dan ABD'nin Hizbullah ve Ketaib Seyyid El Şüheda milislerine yönelik Suriye-Irak sınırındaki saldırısıyla ilgili yapılan açıklama açıkça gösteriyor ki, saldırının Erbil'deki üsse yönelik saldırıya karşı sınırlı bir misilleme niteliğinde. Ve bu durum, ABD'nin İran'a ve Bağdat ile Şam'daki müttefiklerine yönelik tutumunda bir değişim anlamına gelmiyor.
Dikkat çekici olan, ABD askeri karşılık verirken Irak sahasını bu operasyona dâhil etmedi. Hâlbuki ABD'nin Iraklı milislere yönelik bu misilleme saldırısı Suriye'de değil, Irak topraklarında olmalıydı. Çünkü bu milisler Iraklı ve ABD'nin Erbil konsolosluğuna yönelik saldırıları Irak topraklarında gerçekleşti. Amerikalılar, Iraklı milisleri Suriye'de vurdu çünkü Kazı mi hükümetini zor durumda bırakmamak ve Irak'ta daha fazla gerginlik yaşamamak içindi.
ABD'den gelen haberlere göre, Joe Biden Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından önüne konulan bir kaç operasyon planından en hafifini seçti. Bu da ABD yönetiminin İranlılar ile gerilimi daha fazla tırmandırmak istememesi ve İran ile nükleer anlaşmaya tekrar dönmek istemesiyle bağdaşıyor. Bu da, önümüzdeki aylarda olması beklenen bir durum. Tabi eğer istisnai bir gelişme yaşanmazsa." (Vail İsam / Kuds El Arabi Gazetesi)
'RUSYA SURİYE’DE İSRAİL’İN OLDUĞU BİR ÇÖZÜM İSTİYOR'
"İsrail'in son haftalarda Rusya'ya yönelmesi, ABD'nin Suriye'de İsrail'in çıkarlarını hesaba kaymayan bir çözüm girişimine dair endişelerinden kaynaklanmaktadır. Özellikle de, Netanyahu'nun yeni Amerikan yönetiminin İran ile nükleer anlaşmaya İsrail'in bütün çekincelerine rağmen geri dönmek istediğini görmesi ve yeni dışişleri bakanı Blinken'in daha önceki yönetimin Golan'daki İsrail hâkimiyetini tanıyan kararı desteklemekten imtina etmesinden sonra.
İsrail'in ABD yerine Rusya'ya yönelmesi, Rusya'nın İran veya ABD ve hatta müttefiki Suriye yönetimine alternatif olarak İsrail'e yüzünü dönmesiyle paralellik oluşturmaktadır. Şam yönetiminin yeni Amerikan yönetimiyle diyalog kurmak istediğine dair işaretleri gören Rusya bundan rahatsızlığını gösterdi. Ancak Rusya'nın İsrail'e yönelik açılımı sadece bununla alakalı değil. Aksine Suriye'de İsrail'in güvenlik konularındaki bütün taleplerini karşılayacak geniş kapsamlı bir çözüme varmak istemesiyle de alakalıdır." (Muhammed El Said İdris / BAE El Haliç gazetesi)