Beka sorunu

Demokratik imkânları bir tehdit gibi algılamaya başlayan AKP ve MHP’dir “beka sorunu” yaşayan. Bu ülke gerçekten beka sorunu yaşadığı bir dönemden, 1920’de, Anadolu halklarını temsil eden bir Meclis kurarak çıkmıştır.

Google Haberlere Abone ol

Alp Altınörs *

16 Nisan referandumunda oylanacak “başkanlık” teklifi gerek Devlet Bahçeli gerekse Tayyip Erdoğan tarafından, “Beka sorununu çözeceğiz” gerekçesiyle savunuluyor. Neredeyse 'Evet' cephesinin yegâne gerekçesi bu. 'Evet'çilerin bunca ağırlık verdikleri bu teze dair muhalefetten de pek bir itiraz yükselmiyor, ciddi bir tartışma görülmüyor.

Gerçekten Türkiye, Türk halkı bir “Beka sorunu” mu yaşıyor? Türkiye “hasta adam”mı oldu? Kanımızca hayır. Yoktur böyle bir sorun.

Osmanlı'nın “hasta adam” olması iki yüzyıl almıştır. Türkiye, iki yılda mı “hasta adam” oldu? Zira 7 Haziran 2015’ten önce ne Erdoğan ne de Bahçeli “beka sorunundan” bahsetmişti. İki yıl önce çatışmasızlık ve diyalog süreci devam ederken kimsenin aklına Türkiye için böyle bir tanım yapma gelmezdi, gelmedi.

TÜRKİYE'NİN Mİ AKP İKTİDARININ MI?

90 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez kadim bir meselesini, Kürt sorununu diyalog zemininde çözmeye girişmiş bir ülkenin “hasta adam” olduğunu, “beka sorunu” yaşadığını kim öne sürebilirdi? Aksine Kürt meselesinin askeri yöntemler dışında bir yoldan politik zeminde çözülmeye çalışılması Türkiye’nin ulaştığı toplumsal gelişme aşamasının bir göstergesi, bir sağlık belirtisi değil miydi? AKP nefesi çözüme yetmediyse “başkanlık” hırsı uğruna ülkeyi yeniden savaşa sürüklediyse bu Türkiye’nin mi AKP iktidarının mı “beka sorunu”dur.

Yine 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez generaller kademesinin yarısının iştirak ettiği bir askeri darbeyi toplumsal dirençle bertaraf etmiş bir ülkenin “hasta adam” olduğunu, “beka sorunu” yaşadığını söylemek doğru mudur? Aksine en zıt siyasi görüşteki kesimlerin darbeye karşı birleşmiş olması, Türkiye’nin eriştiği toplumsal gelişme aşamasının güçlü bir belirtisi değil midir? AKP, darbenin yenilgisiyle toplumda açığa çıkan demokratik taleplere sırtını döndüyse darbeyi “Allah’ın lütfü” sayıp tam tersi istikamette yürüdüyse böylece ülkeyi kalıcı bir istikrarsız ortamına sürüklediyse burada “beka sorunu” kime aittir?

SEÇİLMİŞ PADİŞAHLIK

Öyleyse mesele Türkiye’nin bekası değildir. Türkiye’nin ulaştığı toplumsal gelişme aşamasının gerisine düşen, ortaya çıkan demokratik imkânları bir tehdit gibi algılamaya başlayan AKP ve MHP’dir “beka sorunu” yaşayan. Bu iki parti “beka sorunu” söylemiyle 7 Haziran demokratik gündeminin karşısına savaş, OHAL, baskı, tek adam yönetimi gündemini koymuştur. Türkiye’yi demokratik gelişme yönünden saptırmıştır. Türkiye halkları beka sorunu umacısıyla, iptidai (ilkel) bir devlet modelini kabul etmeye zorlanıyor. Bütün yetkilerin bir güçlü adamda toplanması, adeta bir seçilmiş padişahlık “çare” diye sunuluyor. Korkutulan yurttaşlardan teba olmayı kabul etmeleri isteniyor.

Oysa tam tersine Türkiye ulaştığı toplumsal gelişme düzeyinde evrensel bir demokrasi programını hayata geçirebilir. Çoğulcu, yerel demokrasiye dayanan, yerel meclislerden TBMM’ye uzanan bir meclisler sistemini kurabilir. Kaldı ki, bu ülke gerçekten beka sorunu yaşadığı bir dönemden, 1920’de, Anadolu halklarını temsil eden bir Meclis kurarak çıkmıştır. İstanbul Sarayı’nda oturan Padişah Vahideddin'in tahtını korumak uğruna imzaladığı Sevr’i Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkesiyle, Türkiye halkları yırtıp atmıştır.

DEMOKRATİK SÖZLEŞME

Bin yıldır yaşadığı Anadolu toprağının kadim halklarından olan Türk halkı yirminci yüzyılı Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Ermeni, Süryani, bütün Türkiye halkları ile demokratik bir sözleşme yaparak karşılayabilir. Birinci Meclis'in kabul ettiği, Kurtuluş Savaşı’nın temelini oluşturan 1921 Anayasası böyle bir sözleşme idi. Ne var ki bu sözleşme Cumhuriyet’in ilanının ardından yok sayıldı.

16 Nisan’da sandıktan “Hayır” çıkarsa bu Türkiye için demokratik bir başlangıç imkânı yaratacaktır. “Hayır”, Türkiye halklarına yeniden birlikte yaşam aşısı yapacaktır. Türkiye’nin toplumsal gelişmesinin önüne konulan tıkaçları açacaktır. Böylece ülkemiz gerçek gündemine yani demokratik bir Anayasa ile demokratik Cumhuriyeti yaratma mücadelesine yeniden dönebilecektir.


*HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı, 8 Eylül 2016'da gözaltına alındı, 16 Eylül 2016'da tutuklandı. 7 aydır cezaevinde. Tokat T Tipi Cezaevi A-1-4 Çamlıbel / Tokat