Clinton ve Trump'ın Türkiye’ye yaklaşımı ve seçim tahminleri

En olası senaryo Clinton’ın gerekli seçici kurul üye sayısının biraz da üzerine koyarak seçimi kazanması olarak karşımıza çıkıyor. FBI’ın son açıklamasının sandığa yansıması durumunda bu farkın Clinton lehine açıldığı bir seçim sonucu da bizi bekliyor olabilir.

Google Haberlere Abone ol

Mehmet Yegin

ABD Başkanlık seçimlerinin Türkiye açısından en önemli yönü, kazanan adayın ikili ilişkilere yaklaşımı olsa gerek. Türkiye’nin kritik bir coğrafyada bulunan bir NATO müttefiki olması, hangi aday kazanırsa kazansın Ankara’nın birlikte çalışılması gereken bir merkez olarak görülmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla kimin kazandığı, Türkiye’nin, ABD açısından önemini azaltmaz. Ancak adayların yaklaşımları ve politikaları arasındaki farklar, ilişkinin hangi parametreler üzerinden ve nasıl bir tarzda yürüyeceğini belirleyecektir.

Türkiye-ABD ilişkileri son dönemde büyük oranda üçüncü taraflara karşı iki ülkenin politikası üzerinden şekillenmiştir. Bu bağlamda iki başkan adayının özellikle Türkiye’nin bulunduğu bölgedeki gelişmelere yaklaşımları, ikili ilişkileri etkileme potansiyeline sahip.

SURİYE VE PYD YAKLAŞIMI

Suriye konusunda Hillary Clinton daha fazla bilgili ve ilgili görünüyor. Bir yandan uçuşa yasak bölge oluşturulmasını desteklemesi, diğer taraftan PYD’yi silahlandırmaya devam edeceğini söylemesi Türkiye’de çokça konuşuldu. Uçuşa yasak bölge Türkiye’nin uzun zamandır öne sürdüğü ancak Obama yönetimi tarafından sıcak bakılmayan bir seçenek. Clinton’ın bu yaklaşımı Türkiye’nin halihazırda Özgür Suriye Ordusu ile yürüttüğü operasyonlar ile IŞİD’den temizlenen bölgelerin Türkiye ile birlikte ABD güvencesine kavuşmasını sağlayabilir. Ancak PYD konusundaki tansiyon da devam edecek gibi görünüyor.

Buna karşın Trump’ın Suriye konusunu Rusya ile çözmeye çalışması ve ABD’yi daha az angajmana sokması bekleniyor. Trump’ın Clinton kadar net bir PYD yaklaşımı olmaması şimdiye kadar sürdürülen politikaları bir anda değiştireceği anlamına gelmiyor ancak pazarlığa daha açık bir başkan olacağı söylenebilir. Diğer taraftan her iki adayın da İran ile yapılan anlaşmayı geri çevirmeyeceği ve fakat İran’ın anlaşmayı bozması durumunda Obama’nın vereceğinden daha sert tepki vermelerini beklemek gerek.

İKİ LİDER ARASINDAKİ FARKLAR

Adayların doğrudan ikili ilişkilere yaklaşımına bakacak olursak Clinton’ın daha mesafeli ve istikrarlı; Trump’ın ise daha yakınlaşabilecek ve fakat daha inişli çıkışlı bir ilişki kurması öngörülebilir. Hillary Clinton’ın olası başkanlığı döneminde ilişkilerin çerçeve ve sınırlarının daha belirgin olması ve ikili ilişkilerin daha tahmin edilebilir olması beklenir. Clinton bir bakıma Obama döneminin biraz daha sert tondaki devamı olarak öngörülebilir. Bu sert ton Türkiye ile ortak değerler bağlamında daha fazla sesini yükseltme şeklinde kendini gösterecektir.

TRUMP VE ERDOĞAN'IN OLASI UYUMU

Diğer taraftan Trump’ın güçlü liderlerle birlikte çalışma düşüncesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ile ilgili övgü içeren sözleri birlikte çalışmaya isteklilik sinyali olarak görülebilir. Üstelik Trump’ın dış politikayı bir satranç oyuncusu gibi değil, pazarlık ve anlaşma yapan bir başkan olarak yönetmeyi istediğini görüyoruz. Olası Trump başkanlığında ticaret geçmişi olan iki lider arasında bir kimya uyuşması söz konusu olabilir. Bu durum ise iki ülke arasında uzlaşılamayan konularda daha hızlı ve pragmatik çözümlere gidilmesini sağlayabilir. ABD çıkarlarına odaklanan Trump, Türkiye’nin iç meselelerine ilgi göstermeyecektir. Ancak Trump’ın Ankara’dan beklentilerinin gerçekleşmemesi durumunda ilişkileri derinden sarsabilecek politika ve söylemlere gidebileceği de göz önünde bulundurulmalı.

CLINTON'IN KAZANMA OLASILIĞI DAHA YÜKSEK

Bir hafta öncesinde özellikle Trump’ın ses kaydı skandalı nedeni ile Hillary Clinton seçimi açık ara önde götürüyordu. Öyle ki Clinton cephesi seçimin kazanılması değil, Trump’ın sonuçları kabul etmeyip tartışma çıkarması olasılığına karşı, açık farkla sonlandırılmasına odaklanıyordu. Ancak skandalın seçmen tutumunda etkisini yitirmeye başladığı esnada literatüre “ekim sürprizi” olarak geçen FBI’ın Clinton’ın e-posta soruşturmasının sürdüğü yönündeki mektubu gündeme bomba gibi düştü. Bu gelişme zaten Trump lehine kapanmaya başlayan farkın hızla azalmasına ve hatta bazı kamuoyu yoklamalarında cumhuriyetçi parti adayının öne geçmesine neden oldu.

SEÇİM TAHMİNLERİ

Ancak son kamuoyu yoklamalarına bakıldığı zaman Trump’ın kazandığı momentum sona ermiş görünüyor. Üstelik FBI ikinci bir açıklama ile e-posta konusunda suç unsuru olmadığını açıkladı. Bu açıklama tartışmaları sonlandırmasa da Hillary Clinton için bir son dakika desteği anlamına geliyor. Seçimin tehlikeye girmesi ise sandığa gitme konusunda kararsız olan birçok Demokrat’ın oy kullanmasını sağladı. Burada daha önceleri sandığa büyük oranlarda gitmeyen başta Latinolar olmak üzere azınlıkların sandıklara gitmesi ve bunun -şaşılmayacak şekilde- Trump aleyhine olması beklenir. Bu tabloyu ortaya koyduktan sonra şu tahminlerde bulunulabilir:

Hillary Clinton başkanlık kapısını aralamaya yetecek olan 270 üyeye zaten Trump’tan çok daha yakın. Clinton aleyhine en ihtiyatlı tahminlerde bile Trump ile arasında yaklaşık 60 üye farkı garantilemiş durumda. Henüz kimi destekleyeceği daha belirsiz olan eyaletler içerisinde anahtar konumunda bulunan birkaçını kazanmak Clinton’a seçimi kazandırıyor. Buna karşın Trump’ın kazanmak için geriye kalan eyaletlerin büyük çoğunluğunu kazanması şart. Ancak bunu başaracak momentuma sahip görünmüyor. Bu durumda en olası senaryo Clinton’ın gerekli seçici kurul üye sayısının biraz da üzerine koyarak seçimi kazanması olarak karşımıza çıkıyor. FBI’ın son açıklamasının sandığa yansıması durumunda bu farkın Clinton lehine açıldığı bir seçim sonucu da bizi bekliyor olabilir. Tabii ki bunlar kamuoyu anketlerine göre yapılan öngörüler, seçimin şaşırtan bir sonuç ile Trump lehine sonlanması olasılığı da yok değil. Ancak bu olasılığın düşük olduğu söylenebilir.