2400 can mı, imam hatipleştirmek mi?

Büyük İstanbul depremi yaklaşıyor. İmam hatip olmayan devlet okullarının fiziksel koşulları ise içler acısı. Binlerce çocuğu yıkım kararı verilmiş, riskli yapılarda eğitim almaya mahkûm edeceğimize el konulan okulların binalarına yerleştiremez miyiz?

Google Haberlere Abone ol

Abbas Karakaya

İstanbul’un Çekmeköy ilçesinde okulların imam hatipleştirilmesi sürüyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bu konudaki ısrarı, farklı talepleri dikkate almama gayreti, her ne kadar itiraz ve protestolar karşısında gerilese de, değişmeden sürüyor. Bu davranışın en son örneği, okulların açılmasına iki hafta kala şu günlerde yaşanıyor. Yalnız, bu sefer işin içinde Çekmeköy AKP belediyesi de var.

Anlatacağımız, ilçenin en emektar, en eski okullarından biri olan Hamidiye Mahallesindeki Hatice-Mehmet Ekşioğlu İlköğretim Okuluyla ilgilidir. Bu okul depremden zarar görmüş, gördüğü zarar resmi makamlarca belgelenmiş ve yeniden yapım için yıkım kararı nihayet bu yıl içinde alınmış bir okuldur.  Ancak 15 Temmuz darbe girişimi bu planın askıya alınmasına neden olur. Uzun bir süre okulun akıbeti belli olmaz. Ancak geçen hafta, riskli kategorisindeki bu okulda, aynı yetersiz fiziki koşullarda 2400 öğrenci ve öğretmenlerinin eğitime devam etmeleri kararı alınır.

Bu gelişmeler yaşanırken Çekmeköy Mimar Sinan Mahallesinde (Hamidiye’yle sınırdaş) bulunan Fethullah Gülen bağlantılı Anafen İlköğretim okuluna el konulur.  Mülkiyeti Çekmeköy Belediyesine ait bu okulun, Hatice-Mehmet Ekşioğlu okulunun öğrencilerine tahsis edilmesi bir çözüm olarak akıllara gelir.  Yaz boyunca çeşitli kurum ve kişilerin yetkili mercilerle (belediye ve ilçe milli eğitim müdürlüğü) resmi ya da özel görüşmelerden edindikleri izlenim, ne yazık ki yetki sahiplerinin bu okulu da imam hatipleştirmeyi istedikleri yönündedir. Oysa sözünü ettiğimiz mahallerin ihtiyacı olan normal müfredatlı, imam hatip olmayan okullardır. Konu hakkında konuştuğumuz mahalleliler, muhtarlar ve konunun takipçileri Çekmeköy’de ihtiyaç fazlası, gerçek ihtiyacın çok ötesinde imam hatip sınıfı, okulu olduğunu da ifade ediyorlar. Dahası, ilçedeki imam hatip sınıflarının ancak ilçe dışından öğrenci taşıyarak doldurulmaya çalışıldığını da ekliyorlar. Öğrencilerin ve velilerin bir diğer şikâyeti ise imam hatip olmayan devlet okullarının fiziksel olarak acınası hali ve aşırı kalabalık sınıf mevcutları.

Çekmeköy’ü bir eğitim vadisi haline getirmeyi her fırsatta tekrarlayan AKP belediyesi umarım kendisi gibi düşünmeyenlerin, başka bir deyişle laik, bilimsel ve çağdaş eğitim almak isteyenlerin de belediyesi olduğunu hatırlar. “Modern ve Model Çekmeköy” sloganını benimsemiş belediye umarım eğitim ve öğretimin imam hatipleşmesini dayatmaz. Bu hatırlama ve dayatmama hali aynı zamanda Anayasanın 42. maddesinin işletilmesi anlamına da gelecektir. Eğitim ve öğrenim hak ve ödevlerini düzenleyen bu maddeye göre “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” Başka bir deyişle, Çekmeköy ilçesinde de imam hatip müfredatına tabii olmamayı talep etmek, devletten ona göre okul istemek herkesin anayasal hakkıdır. Umarım belediye böyle bir ihtiyacın olduğunu göz ardı etmeden Anafen okulunu ilçe milli eğitim müdürlüğüne devreder.

Buraya kadar yazdıklarım, CHP Çekmeköy Belediye Meclisi üyelerinden Yusuf Polat’ın partisinin verdiği önerge (Anafen’in HM Ekşioğlu öğrencilerine tahsisi) hakkında, belediye meclisinde 5 Eylül 2016 Pazartesi günü yaptığı konuşmanın bir özeti niteliğinde. Toplumsal barışa çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, Polat konuşmasını çok insancıl bir uyarıyla bitirdi. Polat, son haftalarda medyaya da yansıyan, akademisyenlerin Büyük İstanbul depreminin yaklaştığı uyarılarına dikkatimizi çekerek, mealen, bu durum karşısında, 2400 “ana kuzusunu” yıkım kararı verilmiş, riskli bir yapıda (Hatice-Mehmet Ekşioğlu) eğitim almaya nasıl mahkum edebiliriz? Bunun vebali çok ağır olur, bu riski almayalım. Hem de bu okuldaki “gariban ailelerin” çocuklarına tahsis edebileceğimiz hazır bir okul varken elimizde. (Anafen).

En son şunu da ekleyelim: Çekmeköy ilçesindeki imam hatip olmayan devlet okullarının içler acısı fiziksel koşulları (görmek için kısa bir gezinti kafi gelecektir) ve aşırı kalabalık sınıfları ve de yeni okul ihtiyacı düşünülünce el konulan okulun, Hatice- Mehmet Ekşioğlu okulunun öğrencilerine açılmasının ne kadar doğru bir karar olacağını kendiliğinden ortaya çıkıyor.