Evvel zaman içinde: Pamuk Prenses, Külkedisi ve anne ölümleri

Gerçek hayatta kadınları her türlü riskten olduğu gibi üreme sağlığına ilişkin risklerden de beyaz atlı prens değil, güçlenmek kurtarır. Üstelik Pamuk Prenses ve Kül Kedisi’nin yaşında evlenen genç kadınlar bin bir çeşit riski karşılarında bulur. 

Google Haberlere Abone ol

Alanur Çavlin

Bugün klasikler ile başlayalım: Pamuk Prenses ve Külkedisi masalları üzüntülü başlar, her iki masalda da kahramanımızın iyi kalpli anneleri onları doğurduktan kısa bir süre sonra ölür. Pamuk Prenses ve Külkedisi hayata başladıklarında kendilerini içinde buldukları bu büyük dezavantajın sonuçlarından ancak beyaz atlı prens ile karşılaşarak kurtulabilirler.

Aynen Pamuk Prenses’in ve Külkedisi’nin anneleri gibi gerçek hayatın bazı çocuk kahramanlarının da anneleri doğumda ölür. Halk sağlığı, üreme sağlığı ve nüfusbilim literatüründe hamilelikte, doğumda ve lohusalıkta yaşanan kadın ölümlerine anne ölümü diyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre 2015 yılında Türkiye’de 210, dünyada 303 bin kadın anneliğe ilişkin nedenlerle hayatını kaybetti. Anne ölümleri, bebek ve çocuk ölümleri gibi önlenebilir ölümler olduğundan azaltılmaları sağlık ve kalkınma politikalarının temel hedeflerindendir.

Türkiye anne ölümlerini azaltma stratejisinde başarılı olmuş, bu alanda kalkınma hedeflerine ulaşmış bir ülke. Eğer 2015 yılında 1970’lerin üreme sağlığı koşullarında olsaydık 210 değil yaklaşık 3000 kadın ölmüş olurdu. Araştırmalar özellikle ergenlik döneminde, sık aralıklarla ve üç çocuğun üzerinde doğumun kadın ve çocuk sağlığını tehdit ettiğini işaret ediyor. Bu durumda çocuk yaşta evlenen ve ergen yaşta anne olan, çok sayıda doğum yapan kadınlar anne ölümleri açısından öncelikle risk grubunu oluşturuyor. Türkiye’de yaşayan kadınlar da doğurganlığın çok yüksek olduğu dönemlerde bu durumun olumsuz sağlık sonuçları ile karşı karşıyaydı. Bu  sorunlara yanıt vermek üzere 1965 yılında kabul edilen 557 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun gebeliği önleyici yöntemlerin kullanımını yasak olmaktan çıkardı ve kadınların 7 çocuğa ulaşmış doğurganlıklarını istedikleri düzeye indirmelerine olanak sağladı.Ayrıca istenmeyen gebeliklerin fazla olması, kadınların sağlıklı ve güvenli koşullarda kürtaj hizmetine erişimin olmaması da anne ölüm riskini arttırıyor. Özellikle farklı dezavantajların kesişmesi ile daha kırılgan hale gelen bu grup için yoksulluk tüm riskleri katlayarak arttırıyor. İstenmeyen gebelikler için erişilebilir kürtaj hizmetinin olmaması kadınların sağlıksız koşullarda, tıbbi olmayan yollarla gebelikleri sonlandırmalarına ve bu nedenle hastalık ve ölüm riski ile karşı karşıya kalmalarına yol açar. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre 2008 yılında güvenli olmayan koşullarda, ehil olmayan kişilerce ya da bizzat kadının kendisinin müdahalesi ile gebeliklerin sonlandırılması sonucunda 47 bin kadın hayatını kaybetmiştir. Bu kadınların neredeyse tamamı gelişmekte olan ve güvenli kürtaja erişimin önünde engeller olan ülkelerdedir. Türkiye’de kürtaj yasal olmadığı dönemde de vardı. Ayrıca pek çok kadın vajinasına sivri cisimler sokmak ya da düşüğü başlatmasını umduğu bazı karışımları içmek gibi yollarla istenmeyen gebelikleri sonlandırmaya çalışıyordu. 1983 yılında kabul edilen 2. Nüfus Kanunu ile gebeliğin 10. haftasının tamamlanmasına kadar kürtajın yasal hale gelmesi başta halk sağlığı ve kadın ve doğum hastalıkları uzmanı hekimlerin çabasının bir sonucudur. Bu yasa hem kadın sağlığı hem de kadının üreme hakları açısından bir kazanım olup öncelikli amacı istenmeyen gebelikleri kendi yaşamlarını büyük tehlikelere atarak sonlandırmayan çalışan kadınları korumak ve anne ölümlerini azaltmaktır.

Gerçek hayatta kadınları her türlü riskten olduğu gibi üreme sağlığına ilişkin risklerden de beyaz atlı prens değil, güçlenmek kurtarır. Üstelik Pamuk Prenses ve Kül Kedisi’nin yaşında evlenen genç kadınlar bin bir çeşit riski karşılarında bulur. Çocuk yaşta evlilikleri desteklememek, kadınların doğurganlıklarını istedikleri gibi planlamaların önünü açmak, bilerek seçim yapmaları ve her türlü üreme sağlığı hizmetine erişimlerini kolaylaştırmak anne ölümleri azaltmanın ve Türkiye’nin bu alanda gösterdiği başarıyı korumanın en temel adımlarıdır.