YAZARLAR

Anagold madenindeki ‘problem’ kaç kişilik?

Madeni işleten şirket de ‘olayın açığa kavuşması’nı bekliyor. ‘Olay’ ve zararın boyutu ortaya çıkar elbet. Ama şimdiden biliyoruz ki Erzincan’da hayatımız zehirlendi. Hepimizin, belki de ülkemizin sınırlarını da aşacak şekilde bütün bölgenin.

"10-12 kişi problem olmuş…” Böyle anlatıyordu Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun altın madeninde yaşanan felaketi televizyon yayınında. Yoldaymış, yeni ulaşmak üzereymiş olay yerine. Ekipler gitmiş, vali gitmiş, kendisi de varacakmış az sonra. Sağlıklı bilgileri alana ulaşınca verebilecekmiş…

‘Sağlıklı’?

Sonra daha önce ulaşmış bulunan Erzincan Valisi Hamza Erdoğdu veriyor ‘sağlıklı’ bilgileri: ‘Kayma’ olmuş! Kayıpla ilgili tahmin yapmak doğru değilmiş, "fabrika ve taşeron yetkilileri" çalışıyormuş, net rakam verilemezmiş ‘şu an’…

Hayatından endişe edilen işçi sayısından söz ediyor her iki yetkili de. O atık dağları orada nasıl birikti? Nasıl böyle sel suları gibi dağları aşıp etrafa yayıldı?

***

Erzincan İliç Eskideğirmen’de çevreye rağmen, insana rağmen, ülkemizin geleceğine rağmen yıllardır işletilen altın madeninde yaşanan felaketin ardından ildeki en yetkili iki isimden gelen ilk açıklamalardı bunlar. Duyunca beklenmedik bir durum olmuş, bir ‘doğal afet’ yaşanmış da onunla mücadele ediliyormuş sanırsınız…

Ama öyle mi?

Değil! Değil çünkü bu maden 2010 yılından bu yana faaliyette. O atık dağı bu faaliyetin ürünü: İnsan eseri. Yarattığı tahribat da yıllardır gündemde. En son Haziran 2022’de Fırat’a 80 kilo siyanürlü suyu karışmış. Hatta şimdinin İstanbul adayı o zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, ‘faaliyetine artık izin verilmeyeceğini’ söylemiş…

***

Sadece 2016’dan bu yana yayın yapan Gazete Duvar’ın arşivinde onlarca haber var bu maden hakkında. Sonuncusu felaketten 27 gün önce yayınlanmış. 

Anayasa Mahkemesi 18 maddede bu madenin nelere rağmen faaliyette olduğunu anlatmış. İhlal kararı vermiş. İktidardan sürekli ‘kapatılsın’ denilen, hatta ‘milli güvenlik sorunu’ ilan edilen Anayasa Mahkemesi!

Bu haberden bir ay önce başka bir haber: Siyanür sızıntısına yol açan ancak ruhsatı iptal edilmeyen Anagold'un vergi borcunun silindiği, Kanadalı ortağı SSR Mining şirketinin bilançosunda ortaya çıkmış: 7.2 milyon dolar yani 209 milyon lira… Kanadalı ortağın hissesi yüzde 80. Bir de yerli ortağı var: Çalık Holding…

Aynı haberde bir de hatırlatma var: Bu maden deprem fay hattında!

Bingöl-Yedisu fay hattının bir kolu, maden atık havuzunun tam altından geçiyormuş. Görüntülerde akıp giden atık havuzu var ya hani, işte tam onun altından! En son 1939 yılında 7'den büyük yıkıcı bir deprem olmuş bu fayda, tekrarlama periyodu da maksimum 100 yıl imiş.

Ama işte ‘bilmek’ bir işe yaramıyor ki. Maraş’tan geçen fayın 500 yılda bir büyük depreme neden olduğu da biliniyordu…

***

Siyanürle altın madenciliği konuşulmaya başlanalı ne kadar oldu Türkiye’de? 1990’lı yılların başında Bergama köylülerinin mücadelesi ile tanınan siyanürlü altın madenciliğinin son dönemde sık sık gündeme gelmesine neden olan işletmeydi İliç madeni. Kanayan yara! Kanıyor ama görülmüyor. Sonra birden bire ‘olay yerine intikal etmekteyken’ bir yetkili, ‘problem olmuş’ deyiveriyor. 10-12 kişilik bir problem!

Bir de on yıllar boyunca toprağı, suyu, havayı zehirleyecek tabii. Ama olsun Anagold açıklama yapmış. “Tüm faaliyetlerinde çalışan sağlığı ve güvenliğini merkeze alan bir kuruluş olarak bu zor zamanlarda da hem çalışanları hem de paydaşları ile birlik ve beraberlik içinde hareket edecekler”miş...

“Yaşanan bu elim olayın etkilerini en aza indirmek için gerekli tüm adımları atmaya devam ederken, olayın ivedilikle açığa kavuşturulması için tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz” diyorlar…

Madeni işleten şirket de ‘olayın açığa kavuşması’nı bekliyor!

***

‘Olay’ ve zararın boyutu ortaya çıkar elbet. O siyanürlü, asitli atık dağının depremi bile beklemeden, Erzincan’ın toprağını, dolayısıyla –akıp gidip gözle görülür şekilde Fırat’a ulaşmasa da- suyunu ve havasını nasıl zehirlediğinin ‘boyutu’ anlaşılır.

Ama şimdiden biliyoruz ki Erzincan’da hayatımız zehirlendi. Hepimizin, belki de ülkemizin sınırlarını da aşacak şekilde bütün bölgenin. Zehirlendi çünkü atık, ilk açıklamaya göre 100 dönümlük araziye yayıldı. Fırat’a gözle görülür şekilde ulaşamaması iyidir elbette. Ancak toprağa karıştıktan sonra yeraltı sularına ulaşmayacak mı? O sular yeryüzüne çıktığı yerde buharlaşmayacak mı? O zehir yüklenmiş bulutlar yağmur üretmeyecek mi?

Hepsi anlaşılır zamanla…

Anlaşılır anlaşılmasına da hesabı sorulacak mı? Türkiye genelinde siyanürle altın ayıklanan 19 madende bunun bir daha olmaması sağlanabilecek mi?

Daha kaç defa ‘olay yerine intikal etmekte olan yetkili’den ‘problem’ kaç kişilikmiş anlamaya çalışacağız?