Zuckerberg’in Metaverse’ü: Veri toplama ve işleme arzusunda yeni perde

Metaverse’ün sunduğu ‘yeni sosyalleşme’ veya iş çözümlerine gerçekten de ihtiyacımız var mı? Facebook’tan ağzımız bir kere yanmışken Metaverse’ü üfleyerek yesek daha iyi olmaz mı?

Abone ol

Metaverse kavramını, sadece bu paragraf içinde bir konsept olarak kullanacağım. Daha sonraki tekrarlarında direkt Mark Zuckerberg’in yeni bir ürün olarak duyurduğu ve başlıkta yazdığım gibi Zuckerberg’in Metaverse’ü olarak okumanızı öneririm. Bir konsept, kavram olarak metaverse aslında bütün dijital olanı, veri bütününü tanımlar. Her şeyin toplamı diyebiliriz. Zuckerberg’in Metaverse’ü, Metaverse’ün içinde sadece bir alan, kendine has dünya, bir ürün, alt küme gibi tanımlanabilir. Herkese ait olan, kimseye ait olmayan, kamusal olması gereken bir alanı tanımlayan terimi ticari bir marka haline getirmek Zuckerberg için akıllıca olsa da her şeyi ona devretmemek için kavram ve ticari marka arasındaki ayrıma dikkat etmek gerekiyor.

2014’te bir sanal gerçeklik şirketini (Oculus VR) 2 milyar dolara satın aldıktan sonra kendi bünyesinde Facebook Gerçeklik Laboratuvarı'nı (Facebook Reality Labs) kuran Facebook, geçen hafta Metaverse ürününü tanıttı. Zuckerberg, genişletilmiş gerçeklik (XR) dünyası olan Metaverse’ü sosyal bağlantının yeni şekli olarak sundu. Metaverse, en basit tanımıyla sizin sanal gerçeklik (VR) gözlüğü takmanızı ve bu sayede artırılmış gerçeklik (AR) dünyasına adım atarak hem sosyal hem iş hayatınızı buradan idare edebileceğiniz, günlük hayatın normallerinden biri haline getirmeyi amaçladığı bir Facebook -yeni şirket adıyla Meta- projesidir.

Metaverse tanıtımından bir kare.

Metaverse’ün tanıtımına göz attığımda beni endişelendiren ve kafama takılan birkaç konu olsa da veri toplanması ve mahremiyeti konusuna değinmek istiyorum. Hepimizin okumadan onaylayıp geçtiği kullanıcı sözleşmesi metinlerinde 'kişisel verilerimiz toplanması', 'anonim olarak saklanması ve işlenmesi', kişilerin gerçek kimliklerini ortaya çıkarmadan yapılacak 'analizlerin ticari anlamda üçüncü taraflarla toplu olarak paylaşılabilmesi' gibi artık çok aşina olduğumuz konulara da yer verilir.

Henüz 10 yıl önce hepimiz sosyal ağlarda ve genel olarak internette daha mutlu ve verilerimizle ilgili daha umursamazken Zuckerberg ve ekibi (ve benzer yüksek teknoloji şirketleri) kolları sıvamış, verileri anlamlandırıp hatta insanları davranışsal deneylere dahi tabi tutmuşlardı. Ocak 2012’de 689 bin kullanıcının Facebook’ta anasayfa akışını tamamen pozitif veya tamamen negatif paylaşımlarla dolduran şirket, kullanıcı davranışlarını, tepkilerini rapor haline getirmişti. Elbette hiçbir kullanıcının katılımcısı olduğundan haberi olmaksızın yapılan bu 1 haftalık deneyi hepimiz yıllar sonra öğrenebildik.

O günlerden bu günlere, geçen zaman içinde Facebook’un ne skandalları bitti ne de gri alanlardaki uygulamaları. Gitgide büyüyen skandallar serisinde başyapıt şimdilik Cambridge Analytica skandalı olarak hafızamda kaldı. ABD başkanlık seçim sonuçlarını etkileyecek oranda ve açıkça yasal ve etik sınırları aşan bu vaka, Trump’a Beyaz Saray yolunu açmada epey işe yaramış; sonradan öğrendik.

HER TÜR KİŞİSEL VERİYİ ALDI

Şimdi aynı kâr amacı güden şirket yeni bir ürünüyle size çıkageliyor ve diyor ki; 'Mobil ve masaüstü cihazlarınızla bana verdiğiniz fizyolojik ve davranışsal biyometrik verilerin birkaç katı büyüklüğünde kişisel verinizi benimle paylaşmaya ne dersiniz?' Şimdiye kadar ekrana bakma süresi, hangi tür içeriklere nasıl tepki verdiğiniz, ne yaptıktan sonra ne yaptığınız, ekranı kaydırma şekliniz ve sıklığı, hangi tür içeriğe dikkatinizi verdiğiniz, alışveriş eğilimleriniz, sevdiğiniz sanatçılar, tatil alışkanlıkları… Ticari olarak 'meta'ya dönüştürebileceği her tür beğeni ve etkileşiminizi aldı. Hem kendi ürünlerini geliştirmek hem de ticari (siyasi reklam dahil) amaçla çoğu zaman etik kaygılar gözetmeyen Facebook’a yürüyüş biçimi, yazı yazma stili, araba sürme gibi davranışsal biyometrik verilerinizi de Metaverse aracılığıyla vereceksiniz.

Bitti mi? Bitmedi. Tanıtım videosunda geçtiği üzere insanların jest ve mimiklerini ‘kusursuzca’ Metaverse dünyasına aktarabilmek için sensörler her an devrede kalacak ve neye nasıl tepki verdiğiniz, stres altında nefes alışveriş ritminizden elinizi nereye koyduğunuz veya nereye baktığınıza kadar aslında sizin bile kendinize dair farkında olmadığınız bir izlek çıkartabilecek.

BULUNDUĞUNUZ ALANI TARAYARAK VERİYE DÖNÜŞTÜRECEK

Bitti mi? Henüz değil. Genişletilmiş gerçekliğin bir parçası olarak VR gözlüğü takılıyken fiziksel dünyayla bağınızı kopmaması için de içinde bulunduğunuz alanı ve objeleri gözlüğün dış sensörleri tarayacak. Ne tür bir mekânda bulunuyorsunuz? Etrafınızda neler var? Masada mı yoksa koltukta mısınız? Yanınızda bir fincan mı var yoksa su bardağı mı? Koltuk L şeklinde mi yoksa tekli mi? Bulunduğunuz mekânın ebatlarından içinde bulunan bütün objelere kadar hepsini tanıyacak. VR gözlüğünüzü taktığınızda siz Metaverse dünyasındaki tasarımınıza geçtiğiniz için bu taramanın muhtemelen farkına bile varmayacaksınız veya sizi rahatsız etmeyecek.

15 yıl içinde sosyal ve politik skandalların odağında yer almış, nefret söylemi ve dezenformasyonu engellemek yerine kullanıcı etkileşimini -ve dolayısıyla ticari çıkarı- önceliği olarak belirlemiş bir yüksek teknoloji şirketini, hayatımıza şimdikinden daha fazla dahil etmek istediğimizden emin miyiz? Sunduğu ‘yeni sosyalleşme’ veya iş çözümlerine gerçekten de ihtiyacımız var mı? Facebook’tan ağzımız bir kere yanmışken Metaverse’ü üfleyerek yesek daha iyi olmaz mı?