Zeyyat Ceylan: Kongrede partiyi sahiplenme zirve yapacak

HDP Diyarbakır İl Örgütü kongreye hazırlanıyor. Gelişmeleri değerlendiren HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zeyyat Ceylan, “Kitlenin salonlara sığmadığı, coşkuyla taştığı bir kongre yapacağız" diyor.

Abone ol

DİYARBAKIR - Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Diyarbakır İl Başkanı Zeyyat Ceylan, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilinceye kadar 22 yıllık öğretmendi. İhraç edildikten sonra sendikası Eğitim Sen ile başta Kürtçe eğitim olmak üzere değişik etkinliklerin içinde yer aldı.

Ceylan, 2019’da HDP’den Diyarbakır’ın merkez ilçesi Bağlar Belediye Başkan adayı oldu ve seçimi yüzde 70,34 gibi ezici bir oy oranıyla kazandı. Ancak Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Ceylan’ın KHK ile ihraç edildiğini yeni keşfetmiş gibi bir tutum sergiledi ve bu gerekçeyle Ceylan’a mazbata vermedi. Onun yerine yüzde 25 oy alan AKP’li aday Hüseyin Beyoğlu’nu belediye başkanı yaptı. Bu uygulama çok tartışıldı ve sadece Zeyyat Ceylan’a yönelik değildi. HDP’li Belediye Meclis üyeleri bile bu uygulamadan nasibini aldı.

Bir süre sonra Ceylan, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı görevini yürütürken gözaltına alındı ve hapse konuldu. Yaklaşık 5 ay hapis yatan Ceylan, dışarı çıktığında siyasi çalışmalara kaldığı yerden devam etti.

Bir yandan HDP’ye yönelik baskılar devam ederken bir yandan da önümüzdeki seçimlere HDP’nin alacağı tutum tartışılıyor. Eş Başkanları ve belediye başkanları dahil, HDP’li 10 bin kişinin tutuklu olduğu ileri sürülüyor. Bu koşullarda HDP’nin seçim barajını geçip geçemeyeceği, seçimlerde Millet İttifakı içinde yer alıp almayacağı, nasıl bir ittifak içinde yer almak istediği tartışılıyor. Bu tartışmalar arasında HDP, birçok kesim tarafından kabul gören 11 maddelik bir deklarasyon paylaştı.

HDP Diyarbakır İl Örgütü ise önümüzdeki günlerde kongreye gidecek. Diyarbakır’ın HDP için anlamı ve önemi biliniyor. Ancak HDP Diyarbakır İl Örgütü maruz kaldığı baskılara rağmen nasıl bir kongre gerçekleştirecek? Malum, partinin il binasının önü, çocuklarını PKK’den isteyenlerin işgali altında.

Zeyyat Ceylan ile kapatılma tehdidi altındaki partisi HDP’yi ve kongre öncesi HDP’nin hem Diyarbakır’daki hem de Türkiye genelindeki çalışmaları hakkında konuştuk.

'BİZ DÖVÜLÜNCE SORUN ORTADAN KALKMIYOR'

Yaklaşık 10 bin HDP’linin tutuklu olduğunu belirtiyorsunuz. Bu HDP’ye nasıl bir zarar verdi?

HDP zarar göremedi desek doğru olmaz, operasyonlardan dolayı. On bin arkadaşımız haksız yere cezaevinde. Yine binlerce insanımız ceza aldı. Kimileri göç etmek zorunda kaldı. Bu baskı politikaları halen devam ediyor. HDP’ye yönelik saldırıların onda biri AKP, CHP, MHP veya herhangi bir partinin başına gelseydi bize göre şu anda kapılarını kapatmışlardı. Çözemedikleri nokta da odur. Gazeteciler, HDP’yi her şeye rağmen sahiplenmenin sebebini soruyor. Nasıl oluyor da bu kadar saldırıya, tutuklama ve gözaltı furyasına karşı HDP’nin hem bölgede hem Türkiye’deki çarkı işler durumdadır ve tüm saldırılara rağmen HDP’nin oy oranında neden azalma yok sorusuna cevap arıyorlar. Hatta bazı anket sonuçlarında, iktidara ya da muhalefete yakın anketler ile kendisini bağımsız ifade eden anket şirketlerine baktığımızda, bizim oy oranlarımız yüzde 11-12 civarında izliyor. Biz nedenini biliyoruz ama dışarıdan bakan birisi için bu bir mucizedir. Biz bunu, eşitlik, özgürlük, kendine sahip çıkma taleplerine bağlıyoruz.

Filozofa, “dünya dönüyor demeye devam etsen seni asarız” demişler. Filozof, “Beni assanız da dünya dönüyor” diye cevap veriyor. Bu bizim hikayemizdir aslında. Kürt ve demokrasi gerçekliği dövülmemizle ortadan kaldırılmıyor. Böyle bir hak var mıdır ki şiddete uğrayıp kimliğimizden vazgeçelim. Ya da inancımızdan. Dayak yedi diye bir Alevi inancından mı vazgeçecek? Ya da ilerici bir insanın baskıyla etik değerlerinden vazgeçmesi mümkün müdür? Bu gerçek aydın, gerçek gazeteci için geçerli değildir. Kürtler için de geçerli değildir. Kürtler bu coğrafyanın kadim halklarından bir tanesidir. Kendi içinde değer ve inançlarını barındırıyor. Maalesef bizim eksikliklerimizden, iktidarların katı yaklaşımlarından dolayı birçok değerimizi kaybettik. Mesela şu anda Amed’te kaç tane Ermeni, Êzidî, Kürt, Süryani var veya Amed’deki Aleviler inançlarını özgürce yaşayabiliyorlar mı? Eğer yok olan inançlar varsa ve var olanlar da özgürce yaşayamıyorsa ve biz de yeterince sahip çıkamıyorsak bu bizim eksikliğimizdir. Ama yönetimlerin zalimane, inkârcı ve katı yaklaşımlarının ortaya çıkardığı sonucu görmeden, teşhir etmeden bunun üzerinden siyaset yapmadan doğru bir tespitte de bulunamazsın. HDP sadece Kürtlerin değil, toplumun tüm değerlerini korumaya çalıştığı için sahipleniliyor.

HDP, üstlendiği rolü yeterince ya da daha etkili bir şeklide yerine getirmediğiyle ilgili eleştiriliyor. HDP baskılardan dolayı mı rolünü etkili şekilde oynayamıyor yoksa politika mı üretemiyor?

Halkımızın eleştirilerine açığız. HDP olarak hiçbir eksiğimiz, aksaklığımız yok desek çok abartılı bir tespit yapmış oluruz. Aynı zamanda kendi gelişimimizin önüne de engel koyarız. Sorunları önem sırasına koymakta zaman zaman istediğimiz başarıyı sergileyememiş olabiliriz. Ama biz sorunlara bütünsellik içerisinde bakıyoruz. Sadece Amed siyasetiyle ne kadar başarılı olabilirsiniz? Bu şekilde kendi tabanınızı ya da temsil ettiklerinizi ne kadar doğru teslim edebilirsiniz? Karşı tarafı ne kadar doğru çizgiye çekmiş olabilirsiniz? Bugün Kürt sorunu artık Diyarbakır’ın ya da Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır. Aynı zamanda Kuzey Doğu Suriye coğrafyasını, Başur’daki Kürtleri, İran’daki Kürtleri ilgilendiriyor. Dolayısıyla Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkmış, Ortadoğu sorununa dönüşmüştür. Ortadoğu’da yaşananları Üçüncü Dünya Savaşı olarak ifade ediyoruz. Ve bu Körfez Savaşı'ndan beri devam eden bir süreçtir. Halepçe katliamından tutalım Roboski’ye, zindanlardan çıkan cenazelere kadar uzanan bir süreçtir. Yine çatışmalı süreçlerden kaynaklı on binlerce Kürt ve Türk çocuğu yaşamını yitirdi, yitirmeye de devam ediyor. Çatışmalı süreç devam ediyor, bu önüne geçmeyi başaramadığımız içindir. Haliyle devletin ilgili bürokrasinin ve mevcut iktidarın Türkiye’de Kürt sorununu kriminalize eden, güvenlikçi politika olarak değerlendiren ve bunun üzerinden çözmeye çalışan, yani yok ederek ortadan kaldırmayı düşünen bir bakış açısı söz konusudur. Bu nedenle kaotik ortam söz konusudur.

Kürtlerin demokratik yaşama sahip çıkmasını, Ortadoğu’da model olabilecek hak taleplerinde bulunmasını, gençlik, kadın, demokratik yaşam, inanç konularıyla ilgili attığı adımlar birilerinin hesaplarına gelmiyor. Bu nedenle Kürt-Türk çatışması diri tutuluyor. İçeriden olduğu kadar dışardan da bu durumdan nemalanan birçok güç vardır. Kürt sorununun barışçıl çözümünün gerçekleşmemesi ve bu kaosun devam etmesi için ne yaptılar? 98-99’da Sayın Öcalan’a müdahale ettiler. Şimdi de İmralı’da büyük ve tüm Türkiye’ye yayılan bir tecrit söz konusudur. Kimileri bunu abartılı olarak görebilir ama şu anda yaşadığımız ekonomik krizi biz tecridin sonucu olarak yorumluyoruz. Savaş, zindan politikaları bu tecridin devamıdır. Biz tüm sorunlara sahip çıkmaya çalışıyoruz. Biz mevcut politikaların yönelim şeklini, kullandıkları araçların hepsini yan yana getirdiğimizde, iktidarın sürece yaklaşım şeklini faşizm olarak değerlendiriyoruz. Haliyle topyekûn bir saldırı var ise sizin o faşizmi sınırlamayla ilgili topyekûn bir mücadele vermeniz gerekiyor ki, bu savaş politikalarının önünü kesebilesin. Bunu başardığınızda İmralı tecridi de esner, zindanlardaki hastalara yönelik yaklaşımlar da değişir, zindanları boşaltırız. Barışçıl bir sürecin altına hepimiz imza atmayı başarabilirsek. Yoksa onun dışında lokal anlamda hiçbir eksikliğimiz yok, sürecin yeterince hakkını veriyoruz. Zindan politikaları olsun, hasta tutuklularla ilgili olsun, sadece HDP’nin değil, insanım diyen herkesin yaşanan sürece tepki koyma gibi bir görevi vardır.

Çatışmalı süreçten sadece Kürtler mi zarar görüyor? Türkiye’nin savaşa giden ekonomisinin bedelini sadece Kürtler mi çekiyor? Ekonomik kriz Türkiye’nin 81 ilinde yaşanıyor. İş insanı da emekçi insan da kendine göre bu sürecin bedelini ödüyor. Cebimizdeki para her gün eriyorsa bu sadece Kürtlerin bir kaybı değildir. Bu süreçten kurtulmamız için elbette ki HDP görev ve sorumluluklarını yerine getirecektir. Kürtlerin mücadelesi ve çabası vardır ama toplumun diğer kesimleri, hatta bizi sevmeyenlerin de elini vicdanına koyup bu sürece müdahale etmesi gerekiyor. Hep beraber bu kötü gidişatın önünü kesebiliriz.

‘KÜRT MEHMET NÖBETE’ DÖNEMİ BİTTİ

CHP “Kürt sorununu biz çözeceğiz” diyor. Gelecek Partisi, DEVA Partisi, İYİ Parti Kürt meselesiyle ilgili ılımlı söylemlerde bulunmaya başladılar. Kürtlere dair bazı hakları, örneğin; anadilinde eğitim hakkını tanıyacaklarını ya da tartışmaya açık olduklarını söylüyorlar. Neden şimdi böyle bir söylem geliştiriyorlar?

Aslında AKP’nin 20 yıllık iktidarına baktığımızda, ilk 10 yılını toplumu pozitif etkilemekle geçirdiğini söyleyebiliriz. Haliyle hem Kürtler arasında hem de Türkiye’de bir destek de buldular. Tabii sonra farklı nedenlerle dümeni Doğu Perinçek çizgisine kırmaya başladı. Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlar oldu. Şimdi Doğu Perinçek çıkıyor diyor ki, şu anda süreci biz yönetiyoruz. Devletçi, katı, retçi çizgiden bahsediyorum. Şimdi 20 yıllık iktidara rağmen tekçi politika AKP’yi bitirdi, yürütemez duruma getirdi. Diğer siyasi partiler bunu gördüler. İkinci önemli nokta ise; Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden kimse rahat etmeyecek. Muhalefet partileri dediğimiz de, hepsi sistem olarak bu çemberin önemli parçalarından birisidir. Bu bir devlet politikasıdır. AKP yıprandı ve toplumu idare edemiyor. Susturamıyor, yönetemiyor. AKP yerine yıpranmamış, biraz da kabul ölçüleri olan bir gücün ortaya çıkması gerekiyordu. Kabul ölçüleri de kolay değil. İnsanlar o kadar acı çekti ki bir daha yanıltılmak istemiyor. Kürtler de samimiyet ve tespit istiyor. “Kürt sorununu çözeceksin ama nasıl çözeceksin” diye soruyor. Yuvarlak sözcüklerle ya da 'seçimi kazanalım da seçimden sonra bakarız' sözlerini ne Kürtler ne HDP ne de toplum bunu kabul ediyor. Süreç söz konusu siyasi partileri konuşturuyor. Pozitif anlamda konuşsunlar, biz karşı değiliz. HDP’den rol çalarlar mı çalmazlar mı onu da süreç gösterecektir. HDP kendi rolünü layıkıyla oynadığı zaman kimse ondan ne bir rol çalabilir ne de yerine soyunabilir. Gerçekten niyetleri Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun çözümü ise pozitif konuşmalarını sürdürmelerini isteriz, destekleriz. Niyetleri HDP’yi ötekileştirmek, küçültmek, etkisizleştirmek, “Kürtler Kürtleri temsil etmiyor, biz temsil ediyoruz” ise şimdiden kaybetmişlerdir demektir.

Cumhurbaşkanı “Kürt sorunu yoktur, biz çözdük” diyor. Diyarbakır İl Başkanı olarak bu söylemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidar kendi içerisinde çok tutarsız. Diyarbakır’a geldiklerinde 'süreci biz bozmadık' diye serzenişte bulunuyorlar. Ankara’ya gittikten sonra da kaldıkları yerden devam ediyorlar. Bu tıkanmışlığın göstergesidir. Başka bir tarz, yöntem onları kurtarabilir mi? İster sağ ister sol göstersinler, iktidarın toplum tarafından kabul edilebileceğini görmüyoruz. AKP-MHP’nin ülkeyi getirdikleri nokta ortadadır. Kürtlere çökertme planını uyguladılar, geldikleri aşamada AKP-MHP eridi. Bakın, kendisini başarısız gösteren anketlere inanmadığını söylüyor. Ama ister kabul etsin ya da etmesin dünya dönüyor ve dönecektir de.

'TUTUM BELGESİ ÇOK NET'

Bahsettiğiniz koşullar oluşursa, yani muhalefet partilerinden samimi bir yaklaşım görürseniz, HDP bir ittifakın içinde yer alabilir mi?

Genel merkezimiz bir tutum belgesi yayınladı ve çok net bir cevap verildi. Biz parlamento seçimlerinde ne iktidarla ne de bizim dışımızdaki muhalefet içinde yer almak istiyoruz. Parlamento seçimlerinde kimseyle ittifaka girmeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise partimiz şunu söyledi: İster gösterilen aday HDP’li olsun ister HDP’nin dışındaki bir isim olsun, biz isimlere değil ilkelere bakacağız ve ona göre tavır belirleyeceğiz. Gerçekten de gelecek olan Cumhurbaşkanı Kürt sorununu barışçıl yöntemle çözmeye, Türkiye’nin demokratikleşmesine mevcut devletçi politikalar dışında pozitif bir yaklaşım içindeyse destekleyeceğimiz bir durum olacaktır. Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete sürecine HDP izin vermeyecektir. Hepimizin tekrar kaybettiği bir süreç yaşamak istemiyoruz.

MHP sert açıklamalar eşliğinde HDP’nin kapatılmasını talep ediyor. Parti kapatılacak mı?

Genel merkezimizden tutalım yerel yönetimlere kadar, bizim gündemimizde kendini örgütleme, mücadeleyi toplumsallaştırma vardır. HDP’yi halka mal etme, büyütme ve onun üzerinden siyaset üretme gibi kendi kendini güçlendiren bir süreç izlemeye çalışıyoruz. Partimizi kapattırmamak için elimizden geldiğince mücadele ediyoruz. Partimizi kapattırmayacağız. Tehlikelere karşı da ciddi tedbirlerimiz var. En büyük planımızda da maddi manevi partiyi yalnız bırakmayan çok güçlü bir halk desteğimiz var. Tedbirliyiz. Hepimizin lehine olan bir süreci işletmeye çalışıyoruz. Sorun yaratan değil, sorun çözen bir perspektif sunmaya devam edeceğiz.

'KONGRE HAZIRLIKLARI DEVAM EDİYOR'

Parti binanızın önünde sürekli eylem var. Yanı sıra partiye baskıların devam ettiğini dile getirdiniz. Bu koşullarda nasıl bir kongre gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz? Ayrıca il başkanlığına aday mısınız?

İki aydır kongre hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. İki buçuk yıldır bu yönetim çalışmalarını yürütüyor. Şimdiye kadar birçok gözaltı, tutuklama durumu oldu. Hastalık gibi çeşitli nedenlerden çekilen, memnu haklarına el konulan arkadaşlarımız oldu. Seçilme hakları ellerinden alındı. Büyük emeklerle, sıkıntılara rağmen anlamlı, ciddi çalışmalar yürütüldü. Amaç halkımıza layık olmaktı. Umarım layık olmuşuzdur. Klasik bir yönetim oluşturmaktan ziyade, Amed’i canlandıracak, hareketlendirecek bir hedef önümüze koyduk. Yapacağımız kongrede sürece hem perspektif anlamda hem de sahiplenme anlamında cevap olabilmeyi hedefledik. Başaracağımıza inanıyorum. Parti uygun görürse daha enerjik yeni yüzler, yeni bir canlılık söz konusu olsun. Bizler de her zaman burada olarak, elimizden ne gelirse yapmaya çalışırız. Bizlerde parti kültürü ve ahlakı çok önemlidir. Demokrasinin, demokratik terbiyenin de gereğidir. Parti ihtiyaçları da bizler için önemlidir. Partinin bakış açısı ve görüşü esas alınarak süreç işlenecektir. Benim bireysel durumumda partinin işleyişine göre olacaktır. Takvim belirlemedik ama önümüzdeki 20-25 gün içerisinde yapmayı planlıyoruz. Kitlenin salonlara sığmadığı, coşkuyla taştığı bir kongre yapacağız. Diyarbakır kongresi partiyi sahiplenme sevgisinin zirve yaptığı bir kongre olacak.