Yeşiller ne kadar başarılı olabilir?

İklim krizinin fiziksel gerçekliği çerçevesinde Yeşiller, umut veren pozitif bir enerjiyle ortaya çıkıyorlar ama çelişkileri de çok. Radikal olmak isterken aynı zamanda devleti destekliyorlar.

Abone ol

KÖLN - Daha birkaç yıl öncesine kadar Almanya’da toplumun büyük bir bölümü Annalena Baerbock’un kim olduğunu bilmiyorken şimdi Yeşiller’in ilk başbakan adayı olarak partisi için tarih yazıyor. Ekoloji ve barış partisi iddiasıyla siyasi hayatına başlayan Yeşiller Partisi eylülde yapılacak federal seçimlerde siyasi iktidara yükselmeye en güçlü aday.

Baerbock 2018'de ocak ayında Robert Habeck ile birlikte parti liderliğine seçildikten sonra ismi popüler olmaya başladı. Profesyonel sporcu olan Baerbock trambolinle jimnastikte Almanya üçüncüsü olmuştu. Almanya’da kamu hukuku alanında öğrenim gören Baerbock, eğitimine daha sonra İngiltere’de devam etti. Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu'ndan uluslararası hukuk okudu. Uluslararası hukuk ve iklim uzmanı olan iki çocuk annesi olan Baerbock hem hırslı hem de çok titiz ve kararlı biri olarak tanınıyor.

CDU’nun (Hristiyan Demokrat Birlik Partisi) ve SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) başbakan adayları erkekken Yeşiller eş başkan adaylarından Habeck yerine Baerbock’u seçti. Yeşiller böylece CDU’nun eski lideri Angela Merkel’den sonra hükümet kurmaya yakın partiler arasında tek kadın aday gösteren parti olarak bir avantaj sağlamayı da düşünmüş olabilir. Bu seçimin onlara artı puan getirip getirmeyeceği seçim sonuçlarıyla belli olacak.

Baerbock’un hiçbir hükümet deneyiminin olmaması en büyük eksiklik olarak tanımlanıyor. Ancak Baerbock’a destek verenler bunun bir zayıflık olmadığını şansölye olma tecrübesinin görev esnasında kazanılacağını savunuyorlar ve elbette haksız değiller. Baerbock Federal Parlamento'da, 2013'ten 2018’e kadar parlamento grubunun iklim politikası sözcüsüydü. 2018 yılında ise sürpriz bir biçimde parti lideri seçildi. Baerbock ve Habeck öncesine kadar Yeşiller, fundamentalist ve realistçiler olmak üzere iki kanattan temsilciler seçerlerdi. Fakat son liderlik seçiminde her iki eş başkanı da realist kanattan seçtiler. Böylece liderler arasında bir rekabetin ortaya çıkmaması, birlikte uyum içinde çalışmaları Yeşiller’i her gün biraz daha anketlerde ön plana taşıdı.

Baerbock, Almanya'nın doğusundaki Brandenburg eyaletinin başkenti Potsdam'da yaşıyor. Burası aynı zamanda SPD’nin (Sosyal Demokrat Parti) başbakan adayı Olaf Scholz’un da direk aday olduğu şehir. İki partinin başbakan adayının aynı yerde yarışa girecek olması bu seçimlerde yaşanan ilginç gelişmelerden biri olacak.

SİSTEM TARAFINDAN YUMUŞATILAN YEŞİLLER

Yeşiller şu anda 14 eyalet parlamentosunda ve 11 eyalet hükümetinde temsil ediliyorlar. Sekiz yıldır ekonomik olarak güçlü olan Baden-Württemberg eyaletinin başbakanı Yeşiller partisinden Winfried Kretschmann. Bu başarıyı yakalamalarının arkasında devrimci saiklerle kurulan partinin kısa sürede parlamento sürecinde bir zamanlar şiddetle savaştığı "sistem" tarafından yumuşatılması gerçeği var. Bir zamanlar parlamenter demokrasiyi “sahte demokrasi” olarak hor gören Yeşiller, 1998 yılında merkezin solunda yer alan SPD'nin küçük ortağı olarak ilk kez hükümete girmeleriyle normal bir parti haline geldiler. Hatta Yeşiller Dışişleri Bakanı Joschka Fischer döneminde dış politikada zaman zaman verdikleri kararlarla barışçıl politika prensiplerini göz ardı ettiler. Mesela Fischer’in Kosova'daki NATO hava saldırılarına Yeşiller'in destek verebileceğini açıklaması sert tepkilere neden olmuştu. Ayrıca 1998’de SPD ve Yeşiller hükümeti Alman askerlerinin NATO bünyesinde barış operasyonlarında konuşlandırılmasına ve çatışmalı bölgelerde barış gücü olarak görev yapmalarına da izin verdiler. Bu tavırları da yıllarca eleştirildi.

Baerbock adaylığının açıklanmasının ardından partisinin yeşil programına büyük önem verse de “ılımlı ve ölçülü” bir ekolojik politika ilan etti. “İyi ve yeşil yaşa” sloganıyla otobanda saatte 130 kilometre hız sınırı olmasını talep ediyor. Ama Almanya’da, neredeyse tüm güzergâhlarda zaten bir hız sınırı mevcut olduğundan bu reform neden Baerbock’un reform listesinde yer alıyor bilinmiyor.

REFORM VAATLERİNİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR Mİ?

Eğer bir Yeşiller ve CDU/CSU koalisyonu olursa Yeşiller sosyal politikalar alanındaki reform vaatlerini gerçekleştirebilecek mi, bu da soru işareti olarak duruyor. Örneğin Hartz IV adı altında verilen işsizlik yardımının reformuna hem CDU hem de büyük işletmelerin yöneticileri karşı çıkıyorlar. Yeşiller’in bu alanda reform yapması imkân dâhilinde görünmüyor. Ayrıca pandemi nedeniyle yapılan harcamalar, buna bağlı alınan borçlar, ekonominin toparlanmasını Yeşiller hükümeti açısından zorlayacak. Ayrıca CDU servet gelirinde yapılmak istenen reformu da engelleyecektir.

Merkel hükümeti döneminde eşcinsellerin evliliği yasallaştı. Plastik torba kullanımı da yasaklandı. Nükleer enerji ve kömür kullanımı yavaş da olsa bitirildi. Yeşiller’in talep ettiği büyük değişiklikler Merkel döneminde bizzat muhafazakârlar tarafından zaten yapıldı. Ancak 21. yüzyılda iklim krizinin insanlık için en büyük tehdit olduğunu giderek daha fazla insan kabul ediyor. Yeşiller yine de halkın iklimin korunmasında en çok güvendikleri parti konumunda. Ayrıca iklim koruma da ekonomik bir pazar avantajı haline geliyor. İklim krizinin fiziksel gerçekliği çerçevesinde Yeşiller, umut veren pozitif bir enerjiyle ortaya çıkıyorlar. Ama çelişkileri de çok fazla. Radikal olmak isterken aynı zamanda devleti destekliyorlar, demokratik kurumları hem korumak ve hem de onları değiştirmek istiyorlar.

Baerbock, "Ekolojik reformlar, çoğunluk tarafından kabul edilmelidir" diye vurguladı. Bu söylemleri eko-diktatörlük olarak nitelendirilse de aslında sadece bazı konularda gözle görünür bir modernizasyondan öteye gidemeyecek gibi görünüyor. Yeşiller devrimci değiller, devrimci gibi görünüyorlar. Ama modern birey de biraz böyle, kararsızlıklar içinde ödün vermeden sistem değişikliği yaratmak isteyen bir büyük topluluk. Yeşiller de tam da bu kararsızlığa talip. Yeşil yaşam tarzı, karton pet bardaklar yerine depozitolu kahve bardağı, bisiklet yollarını genişletme, şehir merkezlerini trafiğe kapama vs. Ama Almanya’nın işsizlik, yüksek emeklilik yaşı, konut sorunu, sağlık alanında her geçen gün artarak devam eden neo-liberal politikalar, vergide dengesizlik, ağır işleyen bürokrasi, entegrasyon ve göç politikasında aşılması gereken sorunlar, kurumsal ırkçılıkla mücadele gibi ciddi çok problemi var. Bu sorunlarla mücadele etmeyi ekolojik politikayla eş değer götürebileceklerini eylüldeki seçimlere kadar anlatmak zorundalar. Yoksa anketlerde öne geçmek gerçekten seçimlere yansır mı bilinmez.