Yeniden sevilir mi sahi?

Soru tekrarlandıkça içimden “Sence şekerim?” diye bir karşı soru yükselir. “Sen söyle, sahi yeniden sevebilir miyim seni?..” Yeniden sevmek diye bir şey var mıdır? Elbette hepimiz kişisel deneyimle bitmeyen ilişkiler olduğunu biliriz. Küslük, ayrılık fasıllarının sonunda bir kez daha denediğimizi…

Karin Karakaşlı yazar@gazeteduvar.com.tr

Genel geçer şarkılar piyasasında temel kural tempolu ya da ‘slow’ olmaktır. Coşkuya ya da hüzne davet. Çok ender olarak sağlam bir dans parçası gider dip dalgadan insanı vurur. Onca ritim ve coşturucu nakarat arasında gizli saklı bir yaylı ezgi usluca kalbe işler. Gülerken ağlamaklı olmak gibi. John Newman’ın Love Me Again/Yeniden Sev Beni’de yaptığı gibi.

Newman’ın şarkısı, kelimenin tam anlamıyla pişman bir aşığın ikinci şans için yakarışıdır. Hatasının farkına varan, ‘uslanan’ adam eski sevgilisine yeniden kavuşmak umuduyla aşkını haykırır.

Yanlış yaptığımı biliyorum, kalbini parçaladım

Şeytan da böyle yapmaz mı?

Sadece aptalların girebileceği kadar aşağılara çektim seni

Sarstım içindeki meleği

Şimdi günahlarımdan sıyrılıyorum

Yükseliyorum sana doğru

İçimdeki bütün güçle hissediyorum

Yapamayacağım hiçbir şey yok

Ses epey kararlı, vaatler kocamandır. Elbette kimsenin saf şeytan ya da melek olduğu yok. Sadece iyilik zor hadise. İyi olmak, iyi kalmak çaba ve emek istiyor. Görünüşe göre artık bu adam iyi olma azmindedir. O bilinçle sevgilisine şarkının nakaratı olarak kerelerce tekrarlanmak üzere hep aynı soruyu sorar.

Şimdi şunu bilmeye ihtiyacım var, şuna ihtiyacım var

Yeniden sevebilir misin beni?

Soru tekrarlandıkça içimden “Sence şekerim?” diye bir karşı soru yükselir. “Sen söyle, sahi yeniden sevebilir miyim seni?..” Yeniden sevmek diye bir şey var mıdır? Elbette hepimiz kişisel deneyimle bitmeyen ilişkiler olduğunu biliriz. Küslük, ayrılık fasıllarının sonunda bir kez daha denediğimizi… Ama bu aslında karşımızdakini hayatımızdan silip attığımızı söylememize karşın çok derinde bir yerlerde sevmeye devam etmemizdendir. Yoksa yeniden sevmek yoktur ve çoğunlukla bitince biter çünkü insan kalbi soğuyan bir organdır.

Yaptığım affedilmez

Ruhunu çalıp yaktım

Şeytan da böyle yapmaz mı?

İçimdeki en kötüye hükmeder

Yıkar her şeyi

Senin gibi melekleri yere indirir

Şimdi yerden kalkıyorum

Sana doğru yükseliyorum

İçimde bulduğum bütün güçle hissediyorum

Yapamayacağım hiçbir şey yok

Affedilmezin özrü de olmaz. Güven desen, yüzde yüz kredi ile başlayıp tüketilince, melek de olsan “Al canım bu da yeni posta” diye sil baştan verilebilecek gibi değil. Tekrar eden sadece hatıralardır. Tekrar dediğin aslında bir bellek oyunu. Unutmadım aklımda deme hali. Yoksa izlediğin filmin, dinlediğin şarkının bile tekrarı olmaz. Sen her seferinde başka bir ayrıntıya takılırsın; o resim, fotoğraf, film, kitap, şarkı, şiir, tiyatro oyunu da sürekli başka bir yanıyla konur ortaya. Kaydedilmiş bile olsa sabit kalmaz hiçbir şey. Hayat akışkandır çünkü. Tutamazsın avuçlarında.

TRAFİK KAZASI GİBİ

Şarkının klibi de ilginç. Her şey alıştığımız, beklediğimiz gibi başlar. Bir gece kulübünde, John Newman ekibi ve dansçılarıyla sahnede şarkısını söylüyor. Dikkatimiz genç bir erkekle kadına çekilir. Delikanlı genç kadına ilk anda âşık olur, yüzündeki masum ifade, toyluğu, ısrarı çarpıcıdır. Kadın da ondan hoşlanmıştır, flörtü başlatır. Göz teması, dans derken ikili alt kattaki bilardo salonuna kaçar ve öpüşür. Delikanlının kadının alnına da kondurduğu öpücük başlamış bir ilişkinin habercisidir. Genç kadının erkek arkadaşı olduğunu tahmin ettiğimiz adam ve belalı ekibi kadının yokluğunu fark edip salona gelir. Aynı anda delikanlının arkadaşları da çıkagelir. İki grup kapışırken sevgililer okul kıran çocuklar gibi kahkaha ve neşe içinden oradan kaçar.

Son sahne beklenmeyendir. El ele koşan sevgililere son hızla yaklaşan kamyonu görmez ve acı bir fren sesi duyarız. Hayat başlarken bitmiştir.

Şimdi dram ağırlıklı bir film olsa o sahne sineye çekilir de coşkulu bir dans şarkısının klibi neden böyle bitti diye isyan ederiz. Ben ilk izlediğimde çığlık atmıştım. O beklenmedik âna gafil avlanırız.

Kim kimi yeniden sevecektir artık?

Hayat tam da böyle ama, biliriz. Tesadüf olmayan karşılaşmalar, tuhaf eş zamanlılıklar ve ne olduğunu anlayamadan başımıza gelmiş olanlar… İnsan ilişkisinin her şeklinde ihanet ve ayrılık trafik kazası gibi yaşanır. Sıradan bir ânın içinde, daha ne olduğunu anlamadan yere çakılmış bulursun kendini. Kaburgalarına kadar çatlar, iç organlarına kadar kanarsın. Dahası bir daha hiç ayağa kalkamayacağını düşünürsün. Oysa ölmeyenin devam etmekten başka şansı yoktur. Sağ kalan hep gücünden ve iradesinden sınanır.

Yeniden ayağa kalktığında, bir kez daha hayata başladığında sen o eski sen değilsindir. Dolayısıyla tekrar yaptığın hiçbir şey yoktur aslında. Aynı hayatı sürdürür göründüğünde bile her şey başkadır artık, farklıdır. Ta içinde hissedersin.

Kötülüğün sürekli kendini tekrarladığı, bu arada birbirinden yaratıcı yeni hallere büründüğü bir ülkede ne yapar insan? Yeniden umutlanabilir mi? Her şey gibi umudun da yenisi yoktur. Umut, tam da çaresiz zamanların sığınağıdır. Onu kendi içinde, kötülüğe rağmen inşa eder insan. Umut bahşedilmez, emek emek örülür, öyle hak edilir.

Yeniden sevmeyi değil sevmekten vazgeçmemeyi, aptal yerine koyanlara rağmen inanmayı seçer insan. Kimseye bir şey kanıtlamak, güçlüyü oynamak için de değil. Sadece bu hayatta sadece sağ kalmadım, hakkıyla yaşadım her şeyi demek için. Ne çıkarsa bahtıma…

Tüm yazılarını göster