Yeni normal: Rekor sıcaklıklar, yağışlar ve kuraklık

Yeni normalimiz rekor sıcaklıklar, yağışlar ve kuraklık. İyi haber ise elektrikli arabalar bizi kurtarabilir. Nasıl mı? Hepsi Yeşil Gündem'de...

Abone ol

DUVAR - ABD'li bilim insanları tarafından yürütülen bir araştırmada, Paris Anlaşması hedefleri gerçekleştirildiği takdirde 1,5°C ila 2°C derece arasında sınırlanacak küresel ısınma senaryosu ile ülkeler halihazırdaki taahhütlerini (INDC) yerine getirdikleri takdirde yaşanacak 2 derece ve 3 derecelik ısı artışı senaryoları karşılaştırıldı.

Stanford Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan iklim bilimci Noah Differenbaugh liderliğinde yürütülen, Columbia ve Darmouth Üniversitesi’nden de araştırmacıların katkıda bulunduğu çalışmada; aradaki farkın, rekor sıcaklıklar, yağış ve kuraklık gibi iklim afetlerinin olasılığını önemli derecede arttırdığı ortaya konuluyor. Avrupa’nın yarısında ve Doğu Asya’nın yüzde 25’inde rekor sıcaklıkta geceler yaşanma ihtimali beş misli artıyor. Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya’nın yüzde 35’inde ise rekor sayıda yağışlı gün yaşanma ihtimali üç misli artıyor. Science Advances dergisinde yayınlanan makalede bu seviyedeki bir ısınmanın, yüksek ihtimalle sıcak gündüz sayısında artışa ve daha ılık geceler ve daha kısa donlara yol açacağı dile getiriliyor.

ANLAŞMAYA UYULSA BİLE AŞIRI HAVA OLAYLARI DEVAM EDECEK

Ekstrem hava koşullarının yaşanma ihtimalinin üç misliden fazla olduğu bölgelerde, Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı iki derecenin altında tutma hedefi gerçekleştirildiği takdirde, daha az bir alanın etkilenecek olma olasılığı çok yüksek. Ancak Paris Anlaşması hedeflerinin tutturulmasıyla daha az bir ısınma yaşansa bile dünyada, bugüne kıyasla, giderek artan sayıda aşırı sıcak, kuraklık ve yağış vakalarının görülme ihtimali de bulunuyor.

2017 iklim değişikliği etkilerinden dolayı en yüksek maliyetli yıl olarak tarihe geçmişti.

Aynı araştırmacıların Nisan 2017’de yayınladığı ve gezegenin yüzde 80’ini kapsayan güvenilir gözlemlere dayandırdıkları aşırı hava olaylarını inceleyen rapor, insan etkinliklerinin açığa çıkardığı sera gazı emisyonlarının sebep olduğu küresel ısınmanın aşırı sıcaklarla birlikte, aşırı yağış ve aşırı kuraklık ihtimalini de arttırdığı ortaya koymuştu. Noah Differenbaugh, 2015 yılında Kaliforniya'daki kuraklık fenomeni üzerine yaptığı araştırmayla tanınmıştı. Differenbaugh, eyaletin ikliminin değiştiğini ve son birkaç yıl içinde kuraklık vakalarının normal olacağını söylemişti.

Elektrikli araçların faydaları: Havayı temizler, ekonomiyi canlandırır

Avrupa taşıma sektörünün paydaşlarından oluşan bir konsorsiyum "Avrupa’nın Geleceğini Güçlendirmek: Petrolden çıkış ekonomiyi nasıl güçlendiriyor" başlıklı rapor hazırladı. Rapora göre elektrikli araçlar, temiz ve güçlü ekonomi vaat etmesine rağmen aşması gereken engeller var.

Cambridge Econometrics danışmanlığıyla gerçekleştirilen teknik analiz metni ithal petrole dayanan bir taşıma sisteminden yenilenebilir enerji kaynaklı bir sisteme geçerek, Avrupa Gayrı Safi yurtiçi Hasıla'sını (GSYİH) artırabileceği gibi 2030 yılında 206 bin yeni iş imkanı da yaratabileceğini söylüyor. Elektrikli araçlara geçiş, Avrupa Birliği’nin 2030 yılında petrol ithalatını 49 milyar Euro kadar azaltmasına yol açabilir. Elektrikli taşımaya geçiş 2050 yılına kadar araçlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarında yüzde 88’lik bir azaltıma da yol açarak, her yıl Avrupa’da hava kirliliğine bağlı olarak meydana gelen 467 bin erken ölüm vakası sayısının da azaltılmasını sağlayabilir.  Rapor metninde bu geçişin, hem iklim değişikliği ve hava kirliliğiyle mücadele, hem de çok gerek duyulan ekonomik canlanma olmak üzere iki faydası olacağı belirtiliyor.

Öte yandan rapor, temiz taşımaya geçişin araçlara enerji sağlayan teknolojilerde derin değişikliklere gidilmeden başarılı olamayacağı konusunda uyarıda da bulunuyor. Elektrik ve hidrojen gibi daha temiz enerji kaynaklarının norm haline gelmesi gerekiyor.

MİLYARLARCA EURO TASARRUF YAPILABİLİR

Raporda vurgulanan esas senaryoya göre, elektrikli taşıma sayesinde Avrupa 2030’da 49 milyar Euro daha az petrol ithalatı yapacak. Halihazırda, Avrupa Birliği ham petrolünün yüzde 89’unu ithal etmekte, ve bunun büyük bir kısmı ulaşım yakıtı olarak kullanılmakta. İthal petrol yerine yerel olarak üretilen enerji kullanımı milyarlarca Euro’nun Avrupa ekonomisinde kalmasını sağlayacak.

Elektrikli taşıma 2030 yılına kadar Avrupa’da 206 bin yeni iş olanağı sağlayacak, ama rapora göre halihazırda eski teknoloji üreten işçilerin, geleceğin teknolojileri üretimde vasıflı işler için eğitilmesinin sağlanması gerekiyor. 2030’dan sonra, yapısal değişimler çok daha derin ve belirsiz olacağı öngörülüyor. Örneğin, batarya üretiminin yapıldığı yerin çok önemli bir ekonomik etkisi olacaktır, ancak batarya tedarik zincirinin ne kadarlık bir kısmının Avrupa’da yer alacağını öngörmenin ise zor olacağı vurgulanıyor.

2030 yılına kadar satışa çıkarılan yeni araçların dörtte birinin sıfır emisyon araçlar, dörtte birinin tamamıyla hibrit ve geriye kalanının hafif hibrit olduğu bir senaryoda, Avrupa 2050 yılına kadar binek araçlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını yüzde 88 oranında azaltabilecek (2018’de yılda 605 megatondan (MT) 2050’de yaklaşık yılda 70 MT'ye bir düşüş öngörülüyor). Teknolojideki bu iyileştirme arabalardan kaynaklanan NOx emisyonlarını yılda yaklaşık 1.3 milyon tondan yılda yaklaşık 70 bin tona indirecek ve böylece hava kirliliğinin her yıl Avrupa’da 467,bin erken ölüme yol açmasının önünü kesecektir.

2030'DA SIFIR EMİSYONLU ARAÇ MALİYETİ DÜŞECEK

Sıfır emisyon araçların ve dizel/benzinli araçların satın alım maliyeti 2030’da hemen hemen eşitlenecek: 2020 yılında, bataryalı elektrikli araçlar ve yakıt hücreli elektrikli araçların dizel ve benzinli araçlar ve hibrit türlerinden daha pahalı olması öngörülmekte. Ancak, 2030’a gelindiğinde, dizel ve yakıtlı araçlar hava kirliliği ve karbon standartlarını karşılayabilmek için daha pahalanacağı ve sıfır emisyon araçların sayısı arttıkça maliyeti düşeceği için, aralarındaki fiyat farkı azalacak. Her ne kadar  2030 yılına geldiğinde tam başa baş olmasa da, maliyetlerin birbirine yaklaştığı öngörülüyor.

Ulaşım altyapılarına yatırım yapılması gerekiyor ancak sağlanacak faydalar maliyetlerin üstünde olacağı görülüyor. Avrupa’da 2030 yılına kadar elektrikli araç şarj altyapılarına yaklaşık toplam 23 milyar euro yatırım yapılması gerekebilir, bunun 9 milyar Euro’sunu da kamuya açık şarj istasyonları oluşturabilir. Elektrik şebekelerinin modernize edilirken, akıllı şarj sistemi maliyet düşürmek için kullanılabilir. En kötü senaryoda 2050 yılına kadar azami talepte 21 GW’lık bir artış görmek yerine, akıllı şarj sistemleri ile bu miktar 3 GW’lık bir artışla sınırlanabilir. Akıllı şarj sisteminin uygulamaya geçirilmesinin maliyeti, şebeke işletmecisine hizmet sağlayan elektrikli araçların sisteme bağlı olmasıyla ortaya çıkan değer tarafından karşılanabilir. 2030 yılına kadar, akıllı şarj sisteminin elektrikli araç başına yılda yaklaşık 100 Euro civarında finansal fayda sağlayacak.

Phil Summerton, Direktör, Cambridge Econometrics Phil Summerton raporun net bir mesaj verdiğini vurgulayarak düşük karbonlu otomobillere geçişin teknik olarak gerçekleştirebilmenin ötesinde, Avrupa’nın ithal petrol talebini önemli oranda azaltılmasının ortaya çıkaracağı fırsatlara bağlı olarak da, ekonomik açıdan arzu edildiğini ifade ediyor. Phil Summerton,Bu bağlamda, bu geçiş sırasında ortaya çıkacak engel ve zorlukların da Avrupalı politikacıların üstesinden gelmesi gereken engeller olduğunu söylüyor.