Yelda Şimşir: Önümüzde uzun ve zorlu bir yol var

İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde uzlaşma kültürü ve refahın adil dağıtılması için geçtiğimiz ağustos ayında Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürlüğü kuruldu. Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürü olarak çalışmalar yürüten Yelda Şimşir, İzmir'de yaşayan tüm insanların ve farklı kırılganlıklara sahip grupların kamusal hizmete eşit erişimini ve fırsat eşitliğini arttıran çalışmalar yürütmeyi hedeflediklerini söyledi.

Abone ol

İZMİR - İzmir’de her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etmek ve kentin bütününde toplumsal barışın tesisi için insan hakları, sosyal adalet ve bir arada yaşam kültürünün toplumun her kesimine yayılmasını desteklemek amacıyla Sosyal Projeler Dairesi Başkanlığı’na bağlı, Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürlüğü kuruldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde sosyolog olarak çalışan Yelda Şimşir, 2020 Ağustos ayından beri, Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürü olarak çalışmalar yürütüyor.

Kadın Danışma Merkezi, Sığınma Evi ve Eşitlik birimlerinde de görev alan Şimşir, hak temelli alandaki dayanışma ağlarının ve savunuculuk faaliyetlerinin de içinde yer alıyor. 2008 yılından bu yana kent genelinde farklı yaş gruplarının beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda, mahalle, okul, meslek odaları ve sendikalarda gönüllü ve profesyonel çalışmalar yürüten Şimşir’e merak ettiklerimizi sorduk.

‘BİRARADA YAŞAM VE BARIŞ KÜLTÜRÜNÜ DESTEKLEYECEĞİZ’

İBB bünyesinde neden böyle bir birime ihtiyaç duyuldu? Amaçlarınız neler?

Kentsel Adalet en yalın haliyle; şehirde yaşayan herkesin kentli haklarına ulaşma noktasında farklı ihtiyaçları olabileceğine ve bu haklara erişiminde etkin ve eşit erişimin olması gerekliliğine vurgu yapıyor. Bu çerçevede bizler de müdürlük olarak; bireylerin ve kentsel toplulukların sosyo-ekonomik durumlarından bağımsız olarak, çeşitliliğe, çoğulculuğa ve katılıma değer veren bir anlayışla insanların her türlü farklı özellikleri bakımından ayrımcılığa uğramamasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmayı planladık. Bu bağlamda İzmir'de yaşayan tüm insanların ve farklı kırılganlıklara sahip grupların kamusal hizmete eşit erişimini ve fırsat eşitliğini arttıran çalışmalar yürütmeyi hedefliyoruz. Bir arada yaşam ve barış kültürü öncelikli bir diğer alanımız.

İzmir, tarih boyunca bir liman kenti oluşu, coğrafi konumu ve uygun yaşam koşulları sebebiyle farklı kültürlere ev sahipliği yapmış güçlü mirasa sahip bir kent. Şehrin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısını bir zenginliğe dönüştürme noktasında bir arada yaşam ve barış kültürünü destekleyen çalışmalar yapmayı amaçlıyoruz. Bu çalışmaları, öncelikle hepimizin özgür, eşit ve insan onuruna yaraşır bir dünyada yaşam hakkı olduğu düsturuyla, birbirimizi farklılıklarımızla kabul ettiğimiz, güçlü bir dayanışma ve diyalog temelinde kurmayı hedefliyoruz.

Bu amaçla farklı hedef grupları ile ayrımcılık karşıtı atölyeler ve barış kültürü eğitimleri, kamu kurumu ve sivil toplum çalışanları ile hak temelli alanda kapasite güçlendirme çalışmaları yapacağız. İnsan hakları, göç, bir arada yaşam gibi konularda konferans ve çalıştaylar, kültürlerarası diyaloğu ön plana çıkaran sosyo–kültürel etkinlikler düzenleyeceğiz. Ayrıca kentte yaşayan farklı aidiyetlere sahip bireylerin, kolektif bir şekilde üretim ve paylaşım yapabilecekleri alanların kurulması için çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.

‘PANDEMİNİN ZORLU KOŞULLARI PLANLARIMIZI DEĞİŞTİRDİ’

Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürlüğü personeli

Büyük kentler yapısı, kuruluşu ve demografisi itibariyle içinde bir dizi eşitsizliği ve adaletsizliği barındırıyor. İzmir özelinde sizin öncelikleriniz neler olacak?

Kamusal hizmete eşit erişim ve fırsat eşitliğini merkeze alan çalışmalar, Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürlüğü’nün ana faaliyet alanlarından birini oluşturuyor. Bu kapsamda yapacağımız öncelikli çalışmamız demografik yapı ve eşitlik temelinde ihtiyaçları ortaya koyan bir kent envanteri çalışması olacaktı. Fakat pandeminin zorlu koşulları bizim de planlamalarımızı oldukça değiştirdi.

Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürlüğü aslında çok yeni kurulmuş bir müdürlük. Hazırlık ve kurulum süreciyle geçen iki ayın ardından 30 Ekim İzmir depremi ile aktif olarak ilk saha çalışmamıza başlamış olduk. Deprem sonrası kurulan çadır alanlarında birincil ihtiyaçları sağlama noktasında görev aldık. Çadır alanlarında belediyemizdeki ilgili müdürlüklerle birlikte acil durum tespiti için saha çalışması gerçekleştirip, özel ihtiyaç sahibi grupların belirlenmesinde ve ihtiyaçların giderilmesi noktasında çalışmalarda bulunduk. Çadır alanlarında çalışmalarımız yaklaşık bir ay kadar sürdü. Aralık ayı itibari ile de Basmane bölgesinde Mavi Kortejo olarak bilinen ofisimize taşındık.

Şu anki sürece baktığımızda; pandemi  ve ekonomik kriz ile hayat şartları daha da zorlaşan, ulaşamadığımız ya da ulaşmakta zorlandığımız, dijital erişim imkanı kısıtlı olan ya da hiç olmayan, güvenli bir ev ortamı olmayan, temel gıda ve hijyen ihtiyaçlarına ulaşmakta zorlanan, işsiz kalan ya da işsizlik riskiyle zorlu şartlarda çalışmaya devam eden dolayısıyla öncelikleri ve ihtiyaçları farklılaşan birçok grup olduğunu görüyoruz. Bu ihtiyaçları giderme noktasında belediyemizin diğer birimleri ile koordineli çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz.

Öte yandan vaka sayılarındaki yoğun artış ve getirdiği risk, bizlerin yüz yüze eğitim ve etkinlikler yapmasına da maalesef imkan vermiyor. Bu nedenle önümüzdeki birkaç ayı kurum içi hazırlık, alana dair içerik üretme ve çevrimiçi ağlar üzerinden yapacağımız eğitim içeriklerinin oluşturulması için değerlendirmeyi planlıyoruz. Ocak ayı itibari ile de çevrim içi ağlar üzerinden farklı hedef gruplarıyla ayrımcılık ve insan hakları kültürü üzerine eğitimler, kurum çalışanlarıyla hak temelli alanda kapasite güçlendirme çalışmaları yapmaya başlayacağız.

‘HAK MÜCADELESİ ADINA YAPILAN HER ÇALIŞMA ÇOK KIYMETLİ’

Bu türden iddialı başlıklı projeler genellikle Türkiye gibi ülkelerde iyi niyetle başlanıp daha sonra işlevsizleşiyor. Bu anlamda yapmayı planladığınız işlerin önündeki yapısal engeller sizce neler?  Siz bunları nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?

Günümüzde ekonomi kriz, savaş, doğal afet gibi birçok etken, var olan eşitsizlikleri her geçen gün artırıyor. Tüm bunlarla birlikte sosyo-ekonomik ve kültürel anlamdaki farklılıkları, ihtiyaçları ve eşitsizlikleri ortaya koyan daha fazla çalışma yapılması, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadele için yeni politikalar üretilmesi, afet, salgın vb. durumlarda koruyucu önlemler alınırken hak temelli bakış açısından uzaklaşılmaması için savunuculuk faaliyetlerinin devamlılığının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple böyle bir dönemde Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürlüğü’nün kurulmasını da güçlü ve umut verici bir irade olarak görüyorum.

Birçoğumuzun içindeki adalet duygusu ve bir arada yaşama dair inanç fazlasıyla zedelenmiş durumda. Ama adil, özgür, eşit bir dünya tahayyülü içindeki bizlerin, mücadele etmekten, umudu ve dayanışmayı büyütmekten başka bir yolumuz yok. Bu sebeple kamusal alanda ya da sivil alanda sonuca ulaşsın ya da ulaşmasın barış içinde bir arada yaşam ve hak mücadelesi adına yapılan her çalışma çok kıymetli.

Eşitsizlikleri giderme noktasında Kentsel Adalet ve Eşitlik Müdürlüğü olarak bizlere düşen görev sosyal adalet anlayışına dayalı bir kent yönetimini güçlendirerek, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin hem insanlar hem de daha geniş toplumlar üzerindeki etkisini bütünüyle gideremese de, azaltmaya ve onarmaya çalışmak olacak. Hak mücadelesi alanında her kurum ve yapının güçlü ve stratejik yanları var. Kadın, çocuk, engelli, bir arada yaşam kültürü gibi hak temelli alanlarda İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin çok uzun yıllardır var olan tecrübe ve birikimlerinin, diğer kamu kurum ve kuruluşları, kent konseyleri, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ile yapacağımız ortak çalışmalar yapısal engellerin aşılmasını kolaylaştıracaktır. Tüm bu güçlü bağlar ve işbirlikleri ile hak temelli olan çalışmalarımızın niceliğini ve etki alanını arttıracağına inanıyorum.

‘TÜM ÇALIŞMALARI KENT HAKKI ZEMİNİNDEN KURGULUYORUZ’

Kentte yaşayan dezavantajlı gruplardan örneğin engelliler, mülteciler, kadınlar ve çocuklar için düşünülmüş bir projeniz var mı?

İzmir’de yaşayan tüm insanları temel alan hizmetleri kent hakkı ve hemşehrilik kanunu çerçevesinde yürütmek en önemli önceliklerimizden biri. Kapsayıcı kent politikalarını destekleme yönünde yapacağımız tüm çalışmaları; başta belediyemizde yer alan ilgili tüm müdürlükler olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları, kent konseyleri, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde yürütmeyi hedefliyoruz. Ortak çalışmalar adına mülteci alanındaki çalışmaları desteklemek üzere Birleşmiş Milletler Göç Örgütü (UNHCR) ve Sığınmacılar ve Göçmenler Dayanışma Derneği ile insan hakları eğitimlerinin ve adli yardım hizmetinin yaygınlaşması üzerine İzmir Barosu ile işbirliği sözleşmeleri imzaladık.

Müdürlük olarak sosyal içermeyi temel alan tüm çalışmaları kent hakkı zemininden kurguluyoruz. Örneğin, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile bir protokol kapsamında oluşturduğumuz mülteci masamız; mültecilerin de kentsel politikaların oluşumuna ve uygulanmasına dahil edilmesini sağlamaya yönelik çalışıyor.

Mülteci masası, çalışma planımız ile mülteciler için ayrı bir merkez açmak yerine, onları var olan kentsel hizmetlerden yararlanabilmeleri noktasında desteklemek için çalışıyoruz. Bu doğrultuda kurum içinde altyapı sistemi kurma çalışmaları yürütüyor, belediyedeki tüm birimler için mülteci mevzuatı gibi konularda destekleyici eğitimler oluşturuyoruz. Mülteci masası çalışma ekibi mülteciler için kent hizmetlerini haritalandıran bir kent rehberi, belediye personeline yönelik destekleyici metinler ve kapasite güçlendirme eğitimleri hazırlıyor. Bu eğitimleri öncelikle belediye çalışanları olmak üzere, ilgili ilçe belediyeler, STK’lar, kamu kuruluşları ve yerel aktörleri de içine alacak şekilde genişletmeyi planlıyoruz.

Ayrımcılıkla mücadele kapsamında çalışan sivil toplum kuruluşları ile birlikte “Hep beraber 2” projesi kapsamında; eğitimciler için kapsayıcılık temalı bir eğitici eğitimi programı hazırlama sürecindeyiz. Ocak ayı itibari ile yerel gençlik dernekleri ağında yer alan gençlik derneklerine yönelik ayrımcılık temelli kapasitelerini geliştirme eğitimlerine başlayacağız. Matra programı kapsamında, Roman Eğitim Folklor ve Spor Kulübü Derneği tarafından hazırlanan “Roman Kadınları için Fırsat Eşitliği” (Equal Opportunities for Roma Girls and Women) projesinde yer alan genç katılımcılarla hak temelli eğitimleri yürütüyor olacağız.

‘ÖNÜMÜZDE UZUN VE ZORLU BİR YOL VAR’

Peki, bu gruplara yönelik hak ihlalleriyle karşılaştığınızda nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?

10 Aralık 2020’de İzmir Barosu ile bir işbirliği protokolü imzaladık. Bu işbirliği adli yardım hizmetinin belediye ortaklığında yaygınlaşmasını ve kent genelinde insan hakları eğitimlerinin yapılmasını içeriyor. Alana dair hak ihlalleri doğduğunda İzmir Barosu'nun ilgili komisyonlarından destek almayı hedefliyoruz.

Önümüzde uzun ve zorlu bir yol var. Dileğimiz korona günlerinin üstesinden gelip kentimizde bir arada yaşam ve insan haklarına eşit erişim noktasında beraber konuşup tartıştığımız, birbirimize deneyimlerimizi aktardığımız hep birlikte kolektif bir dönüşüm sağlamak…