Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici

medyaombudsman@gmail.com
TÜM YAZILARI
Holding nezaretinde futbol söyleşisi “Demirören Holding temsilcileri”, yanlarına Hürriyet, Milliyet ve Posta’nın futbol yazarlarını alıp Riva’ya götürmüş; bu yazarlar da onların nezaretinde söyleşi yapmış! Bu durumda toplu söyleşiyi “Hürriyet’in sorularını yanıtladı” diye sunan Hürriyet, okurunu kandırıyordu. Milliyet ve Posta da okurlarına eksik ve yanlış bilgi veriyordu. 
Implant vidası beyne saplanmadı DHA’nın haberindeki “Diş implantı, çene kemiği ile ‘orbita tabanı’nı delip, beyin omirilik sıvısına girdi” ifadesi daha doğru. Ama İHA’nın haberindeki “beyne saplandı” ifadesi sanki beyin yumuşak dokusuna kadar girdiği algısı yaratıyor ki öyle olsaydı hastanın yaşamını tehlikeye sokardı. Oysa öyle “abartılı” bir durum yok. İHA’nın haberini yazan muhabir ve ilgili editörlere DHA’nın haberini gözden geçirmelerini öneriyorum. 'Teflon gazetecilik' işbaşında Teflon üreticileri şimdilik zafer kazandılar ama Fransa’da yasaklanacağını duyuran Türkiye medyası, bu gelişmeleri haber yapmadı. Böylece Fransa’da yasaklanacağı haberini okuyanlar, o bilgiyle kaldılar. Toplum sağlığını ve kamu yararını gözetmeyen gazetecilik de teflon tavalara benzer, hiçbir sorun yapışmaz üzerlerine. Gözlerini kapatıp reklamları almaya devam ederler.
'Jel yakıt' oldu 'jet yakıtı' Gerçeğin üzeri kapatılamaz hale geldiğinde ve protesto eylemleri arttığında bile iktidar medyası yalanı savunmaktan vazgeçmedi. “İsrail ile ticaret yok”tan, “İsrail ile ticaret azaldı” ya da “O mallar İsrail üzerinden Filistin’e gidiyor” çizgisine evrildiler. Yine de Ticaret Bakanlığı’nın, 54 ürün grubunun İsrail’e ihracına kısıtlama getirmesine hazırlıksız yakalandılar. Bahçeli’ye 'Neredeydiniz' diyemediler Artık politik gazetecilik, toplumu bilgilendirmek değil iktidar mensuplarını memnun etmek üzerine kurulu. “Seçim öncesinde neredeydiniz” deyip 'Efendim'i kızdırmak da var işin içinde. İddiası tutmayan gazeteci Demirtaş, Serdar Akinan’ın iddia ettiği gibi açıklama yapmadı; “açıklama yapacağı kesindir” sözü gerçekleşmedi. Bir gazeteci, sosyal medyada da somut bir veriye, kaynağa dayanmadan bu kadar kesin konuşmamalı. Sosyal medyada da haber hazırlar gibi titizlenip, kaynağından doğrulamadan yazmamalı. Tahminler, beklentiler ile bilginin birbirine karışması riskini göze almamalıyız. Çocuklar, siyasetçilerin vitrin süsü Siyasetçilerin çocuk masumiyetini siyasi malzeme olarak kullanmakta beis görmemesi; bu görüntülerin o çocuklar için ileride yaratacağı olumsuzluklarla ilgili en ufak bir kaygı duymaması çok üzücü. Galiba dijital çağda olduğumuzun, çocuk pornografisinin dünyada ne denli yaygın olduğunun farkında değiller. Sanırım “yapay zeka” ile üretilen fotoğraf ve video haberlerini de görmemişler. Aday cilalama televizyonculuğu Ersoy, çocuklukta yaramazlık yapıp yapmadığını sordu. Murat Kurum, “Yaramazlık dersek eğer, ehliyet almamıştım ama araba sürmeyi biliyordum. Ankara’da, bir gün işte arabayı sür…” diyordu ki, Ersoy, “Yapmamışsınızdır” diye araya girdi; ehliyetsiz araç kullanmasını sorgulamadı. Siyasetçiyi uyarmak, hatalarını örtmek gazetecinin işi olamaz. İmamoğlu’nun Ankara’dan gazeteci daveti İstanbul’da onca muhabir ve yazar varken Ankara’dan muhabirlerin kalkıp oraya gitmesi için habercilik açısından özel bir neden olmalıydı. Ama yayımlanan haberlere bakılırsa öyle özel bir neden yok. Pekâlâ İstanbul’daki gazeteciler de sorabilirlerdi o soruları. Gazetecilik, siyasilerin gereksinimlerine göre yön çizmemeli… 'Rüya kendine gel'di de ne oldu? Muhalif ve eleştirel medyadan gazeteci azarlamasının listesi hayli uzun… Bu vakada tek yenilik, Erdoğan’ın gazeteci azarlama listesine iktidar medyasından birinin girmiş olması. Rüya Akkuş o gün kendine gelmeyip sorusunu tekrarlamaya kalksa ne olurdu acaba? Fenerbahçe kadın gibi oynasaydı “Erkek gibi oynamak” son derece köhnemiş, eskilerde kalması gereken bir bakış açısı iken Kartal’ın, maç sonrası yayıncı kuruluşun mikrofonuna sarfettiği bu sözlerine futbol medyasından güçlü bir itiraz gelmedi. Futbol medyası cinsiyetçiliği baş tacı etti; futbol camiasına yaydı; bir kez daha olağanlaştırdı.  Drone dolandırıcısı önce medyayı kandırmış Ocakcı Holding’in Yozgat’ta drone fabrikası kuracağı haberleri yerel medyada geçen yıl temmuz ayında çıkmaya başlamış. Vali ve kentin yöneticilerinin yanı sıra medyanın da ciddi katkısı var insanların o hayale kapılmasında. Medyanın, hayal satan bu şahıs ilk ortaya çıktığında şüphelenip araştırması gerekirdi. Gazetecilik şüpheden beslenir.  Yapay zeka çevirilerinde komik hatalar Haber sitelerinde yabancı dildeki birçok haberin, yapay zeka desteğiyle Türkçeye çevrilmiş olduğu hemen anlaşılıyor. Uzmanların vurguladığı gibi yapay zeka, başka dillerdeki haber metinlerini Türkçeye çevirebiliyor ama Türkçeleştiremiyor. “Yapay zeka” programlarının çevirdiği haberler, mutlaka bir gazetecinin gözetiminden geçmeli. Localarda viski eşliğinde maç izleyen yazarlar “Localarda gazetecilerin içtiği viskilerin markasını bile biliyorum. Hangi gazeteci kaç duble içti, ne kadar fıstık yedi? Locaya gelen kebaplardan kaç porsiyon götürdü? Hepsini biliyorum. Çünkü rapor masamda duruyor.” Anlaşılan birileri localarda olup bitenleri rapor haline getirip Yeniçağ yazarına ulaştırmış, o da bu yazıyı kaleme almıştı. Merkez Bankası başkanına can simidi Uğur Dündar, Gaye Erkan'ı savunan paylaşımıyla gazetesi Sözcü’yü yalanlamış, hatta iftira atmakla suçlamış oldu. Halbuki bir yazarın gazetesindeki bir haberle ilgili yeni bilgiye erişmesi durumunda bunu araştırması, sonra da gazetesinin yazı işlerine aktarması ve orada yazması en doğrusudur. Şehit haberleri ve medyadaki körleşme Yaygın medya gencecik insanların üçer beşer ölüp gitmesinden en az hamasi nutuklar atan siyasiler kadar sorumlu. “Kanları yerde kalmadı” diyen siyasilerin ağıtları da sahte, “Kalplerimize gömdük” diye manşetler atan medyanın da… Gözleri kör, vicdanları sağır… 'Sosyalizm ulu davası' reklamı Çin Halk Cumhuriyeti de ücretini ödeyip, bir yazı yayımlatmış Milliyet’te. Bir kenarında 6 punto bile olsa “Bu bir reklamdır” uyarısı yok. Okurlar gazetenin haberi sanmıştır muhtemelen. Bir zamanlar bu ülkede komünizmden, sosyalizmden bahsetmek suçtu. Şimdilerde parasını verip, “Sosyalizm ulu davası” reklamı yapabiliyorsunuz, kimse umursamıyor bile… Bakan Yardımcısı’nın mahremiyeti! Bu haber, Adalet Bakanlığı’ndaki mülakat sınavlarına AKP’lilerin etkisini belgelemiş oldu. Habere yayın yasağı ve erişim engellemesi getirilmesi de etkisinin ne denli büyük olduğunun kanıtı. FOX TV kameramanı iyi ki yakalamış o görüntüyü... Kürsüdeki kişinin konuşmasını kaydedip, rutini aktarmakla yetinen onlarca meslektaşının arasından sıyrılmış. Ayrıntıları kaçırmayan bir gözü varmış, tebrikler... Bülent Ersoy’a ihbar gazetecinin mi işi? Savaş Kalafat, bir aldatma vakasında gazeteci olarak tanıklık etmek ve aktarmak yerine sürecin öznesi haline gelmiş. O haber verdikten sonraki gelişmeleri de izlemişler, Bülent Ersoy’un İzmir’e dönüp eşini sevgilisiyle birlikte basmasını da izleyip öyle haber yapmışlar. Yılmaz Erdoğan’a patron koruması Yılmaz Erdoğan’ın yazıp oynadığı yeni dizinin sosyal medyada çok konuşulduğu doğruydu. Hürriyet ve Posta, hiç tepki gösterilmemiş de herkes olumlu ifadelerde bulunmuş gibi gerçeği tersine çevirdi! Çünkü Yılmaz Erdoğan’ın yeni dizisi Kanal D’de gösterilecek! Kanal D de Demirören Grubu’nun, yani Hürriyet ve Posta’nın patronunun TV kanalı. Gazetecilere ikramlar Milletvekili, hediyesini, ikramını dağıtırken, danışmanı da bu mutlu anı fotoğraflayıp sosyal medya hesaplarından paylaşıyorlarmış. Hatta bazı TV muhabirleri de milletvekillerinin basın koridorundaki ikram turlarını haber yapmaktan mutlu oluyorlarmış; çok izleniyor diye… 'Kız meselesi' ilkelliği Erkekleri başaktör, kadınları edilgen, iradesi olmayan ve güçlü erkeklerin paylaşılabileceği varlıklar olarak sunan bu haberler, cinsiyetçilik ve ayrımcılık çamuruna bulanmış durumda. Hem de eril bir dille, kadınlar “kız”lığa indirgenerek eski yüzyıldan kalma ahlak anlayışı yeniden üretiliyor. Kadına eşitlikçi gözle bakamayan ilkelliğin gazeteciliğe sızmış haline tanık oluyoruz. Medya Denizbank’ı niye korudu? Türkiye’de son yıllarda iyiden iyiye yerleşen bir hastalık bu. Özel şirketler, özel bankalar, özel hastaneler, büyük işinsanları hakkında olumsuzluk içeren haberlerde isim yazılmıyor. Muhataplarının talebine bile gerek kalmadan sorumlular gizleniyor. Denizbank’tan kimsenin arayıp, aman bankanın adını yazmayın demesine bile gerek yok. Bu gönüllü koruyuculuk… Gazetecilerin akçeli işleri ve meslek örgütleri Gazetecilerin paralı işlerde yer almasının, reklam yapmasının sakıncalarını daha önce defalarca yazdım. Bugün parayla bir marka ya da şirketi öven gazeteci, yarın başka konuları da parayla yazmaya kapı aralamış olur; en azından haber kaynağında ve izleyicilerinde böyle bir algı yaratır.  Kameralar önünde konuşsanıza Erdoğan’ın kanatları altında Riyad’a giden gazetecilerin dönüşte uçakta yaptıkları söyleşi, iletişim fakültelerinde kötü örnek olarak okutulacak cinstendi. Sanırsınız Riyad’da öyle mühim kararlar alınmış ki, İsrail anında Gazze’ye saldırıyı durdurmak zorunda kalmış. Bunda da en büyük pay hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imiş! 'Mescid-i Aksa biblosu” dedikleri şekerlikti' Ay yıldızlı şekerlikten ve vali yardımcısının karşılamasından hayali mesajlar üreten gazeteciler çok yaratıcı. Sıfır veriden hareketle Blinken’a müthiş bir protesto çıkarıp, Hakan Fidan’a “kahramanlık” atfedebiliyorlar! Yazdıklarının tümden palavra olduğu ortaya çıktıktan sonra düzeltme yayımlamayacak kadar da vurdum duymazlar… Aleni çarpıttı Cem Küçük İktidar yanlısı medya da gazeteci gözaltılarını, tutuklamaları görmezden geliyor. Daha beteri Türkiye yazarı Cem Küçük’ten geldi. Tolga Şardan’ı “palavracı” ilan etmekle kalmadı; "baltayı taşa vurdu Şardan” diye yazdı." Baltayı asıl taşa vuran Cem Küçük’tü. Tutuklanmış bir gazeteciyle mesleki dayanışma göstermesini beklemiyorum ama bu kadarı da fazla. Oturmuş sırça köşkünden yalan sallıyor. Atatürk’e atfedilen Filistin sözleri uydurma Tarihçiler Ümit Doğan ve Sinan Meydan’a sordum. Her iki tarihçi de Atatürk’ün böyle bir sözü olmadığı yanıtını verdi. Sinan Meydan, “Hindistan gazetesi Atatürk’e atfen bu açıklamayı uydurmuş” dedi.  Yargı skandalının içler acısı serencamı Bir yanda skandalı yok sayan iktidar medyası, öbür yanda önem atfetmeyen, yüklenmeyen ve emeğe saygı bile göstermeyen muhalif medya. Yargı skandalı da öncekiler gibi kapanıp giderse tek suçlusu AKP iktidarı olmayacak, emin olun… Erkan Baş’ın haksız yakınması Arşivler, Erkan Baş’ın Sözcü’nün hakkını teslim etmeye çalışırken, yürüyüşü düzenli izleyen öbür eleştirel medya kuruluşlarına haksızlık ettiğini gösteriyor. Yürüyüş sırasında medyayı dikkatle izleyememiş olabilir ama sözcüklerini özenli seçmeliydi.