Ahmet Murat Aytaç

aaytac@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Operasyon başarılı olsaydı ödülleri kim toplayacaktı? Siyasetçinin alınan kararın başlattığı süreçten kaynaklanan bir “süreç sorumluluğu”, nihai otorite rolünü üstüne almaktan ve vatandaşının can güvenliğini sağlama ödevinden kaynaklanan bir “egemenlik sorumluluğu” ve son olarak aldığı kararın değişen sonuçlarına göre üstlenmesi gereken bir “ahlaki sorumluluğu” vardır. Söz gelişi askerleri kurtarmak için bu operasyon başarılı olsaydı tüm ödülleri toplayacak olan taraf, başarısız olması durumunda ortaya çıkan sonuçtan da etik açıdan sorumludur.
Bugüne kadar Türkiye'nin hiç gerçek anayasası olmadı ki Sivil bir anayasadan söz etmek gereksiz bir tekrara düşmektir, çünkü anayasa zaten tanım gereği sivil olan bir şeydir. Bugüne kadar Türkiye’nin sözcüğün gerçek anlamında bir anayasası olmamıştır. Bugünkü reform tartışmalarının gerçek bir anayasa getireceğine inanmak da safdillik olur. Bir arada yaşamın garantörü olarak anayasa vesayete değil, barışa odaklanır. Her eylemci gerçek provokasyonu tanır Onlara deniyor ki “Direnmek boşuna, seçimi bekleyin”. İktidarın atadığı kayyım rektör diyor ki “En fazla altı ay sürer”. Fakat hakları uğruna mücadele eden insanlar biliyor ki direniş uzun süren bir sabırdır. Her halükârda halk iktidardan daha uzun ömürlüdür.
Kayıplar bir geri dönüş işareti mi? Herkesin kafasını meşgul eden asıl soru şu: 90’lar geri mi geliyor? O dönem yaşanan derin toplumsal travmanın ortak bellekte bıraktığı izler, 90’ları devlet şiddetini ölçmenin temel referansı haline getirmiş gibi görünüyor. Ancak bu kıyaslamanın günümüzü anlamaya ne ölçüde katkı yaptığı bence tartışmaya açık. Siyaset, suçu 'nezihleştirir' mi? Daha önce Ahmet Türk’e veya Kemal Kılıçdaroğlu’na değişik şekillerde saldırı yapılmıştı. Ancak bu saldırılarda belli bir ideolojik yaklaşıma, belli bir ideolojik görüş açısına, örneğin milliyetçiliğe veya muhafazakarlığa özgü bir bağnazlık temel bir güdü olarak öne çıkıyordu. Bugün yaşanan etkileşimin sonucu bu bakımdan da belirsiz, muğlak bir karışım olmanın ötesine geçememektedir. Mesela sokak saldırılarının üstlenilme biçimi dahi siyasetten çok suç alemine özgü pratikleri andırmaktadır. Devletin gücüne giden halk Türkiye tarihi güçlü olmayı azami kuvvet kullanımı şeklinde düşünen bir devlet aklının hakimiyeti altında şekillenmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında uygulanan tedip ve tenkil harekatlarından bugün düzenlenen güvenlik operasyonlarına kadar hep hukukun bir ayak bağı olarak görüldüğünü ve en çok ihtiyaç duyulan anlarda bir kenara konduğunu görüyoruz. Anti-elitizmin temel arzusu nedir? İster sosyal adalet mücadelesi isterse milli bir yeniden dirilişin öğesi olarak sunulsun hiç fark etmez; anti-elitizm Türkiye’de en başından beri kurumları işler kılan meşru kadroları yerinden etmenin bir aracı olarak kullanıldı. Yani akademinin dışında da hukukçular, doktorlar, ekonomistler veya eğitimciler gibi seçilmiş diğer hedeflere karşı bugüne kadar yürütülmüş seferberliklerin tümünün temel motivasyonunu hep şu arzu oluşturmuştur: Onun olduğu yerde ben olmalıyım. İktidar cehaleti nasıl iş görür? AKP ve MHP ortaklığının geliştirdiği dil, popülerliğini büyük ölçüde iktidar cehaleti ekseninde şekillenmiş büyük toplumsal uzlaşıya borçludur. Açık hukuksuzluklar ve yaşanan hak ihlalleri konusundaki yadsıma, yok sayma tutumu da bunun açık bir göstergesidir. O halde “iktidar” kavramını en geniş anlamında, yani sadece toplumsal iktidar ilişkilerini değil parti siyasetini ve uluslararası ilişkileri de kapsayacak şekilde anlamak gerekmektedir. Çıplak arama: Bir aşağılama merasimi Bilindiği üzere mahremiyet duygusu ve beden bütünlüğünün dokunulmazlığı modern insanın benlik algısının ve onur kavrayışının esasını oluşturur. Çıplak arama da bu anlayışa karşı modern devletler tarafından geliştirilmiş pervasız bir iktidar uygulamasıdır. Eğreti siyaset: Çürük, haşere ve itlaf Bugün AKP-MHP ittifakı tarafından kullanılan retoriğin belkemiğini insan bedeni ve korunmasıyla ilgili olan eğretilemeler oluşturmaktadır. “Çürüme”, haşere” veya “itlaf” gibi benzetimler ekseninde şekillenecek siyasetin açığa çıkardığı düşünme biçimleri ve yaratacağı sonuçlar üzerine düşünmeye gerçekten değer. Reform: Geleceğin kuzeyindeki nadide çiçek Eğer Türkiye’de gerçek bir reform yapacaksak bunun yolu öncelikle reformda reform yapmaktan geçmektedir. Bu da yöneticilerin kurumları değiştirmeden önce, değişimi gerekli kılan hatalardan ders çıkarmayı ve bir daha böyle bir değişime mahal vermeyecek reform paketleri hazırlamayı öğrenmesi anlamına gelir. Böylesi bir reformsa bizden çok uzakta, şair Celan’ın dediği gibi, “geleceğin kuzeyinde akan bir ırmaktadır.” Stratejik akıl ve demokratik çıkış Ekonomik işlemlerin güven içinde yapılabilmesi, herkesin önceden yapılmış sözleşmelerin sonuçlarına uygun davranmasının sağlanabilmesi için gerekli olan öngörülebilirlik ve açıklık hukuk devletince sağlanır. İşin bu boyutu neden ekonomiye güven vermek için bir hukuk reformuna ihtiyaç duyulduğunu anlamamıza elveriyor. Gelgelelim Türkiye’de hukuk sisteminin ekonomi dışı olan bazı alanlarla olan ilişkisinde durum bazen bunun tam tersi bir hal alabiliyor. Türkiye’nin umuda ihtiyacı var Felaketler karşısında geliştirilen umutlar bize insanın kendini çevreleyen dünyaya, bu dünya içinde beraber yaşadığı diğer insanlarla olan ilişkilerine nereden baktığına dair önemli ipuçları sağlıyor. Türkiye, bugün dünyanın ve memleketin muhtemel gidişi ve gelecekteki olaylara dair öznel arzularımız ve inançlarımızdan türeyen böylesi duygulardan fazlasına ihtiyaç duyuyor. İktidar atakta muhalefet defansta HDP için tercih edilen terör türü PKK bağlantısını esas alıyor, dış güçlerle olan ilişki bu çerçevede kurgulanıyor ve darbe tehdidi içindeki pozisyonu da buna göre tanımlanıyor. İYİ Parti açısından da FETÖ daha tercih edilebilir bağlantı noktası olduğundan, oradan hareketle dış bağlantılar teşhis ediliyor ve parti buna uyan bir darbe senaryosunun içine yerleştiriliyor. İttifak siyaseti koşullarında tarz-ı muhalefet Türkiye’nin ittifak sistemince belirlenmiş iki tarafın da esasen milliyetçilik formülüne dayalı olduğunu görüyoruz. Günümüzde Türk milliyetçiliği laiklik ilkesini aşarak eskiden seküler ve İslamcı ekseninde ayrışan grupları, dindarlığı milli bir nitelik olarak yeniden tanımlayarak farklı ittifaklar içerisinde birleştirmiştir. Esas ayrım Türk milliyetçisi olup olmama konusunda değildir, neyin milli olup neyin olmadığı konusundadır. Türkiye gerçekten kopmuş gidiyor Konu Covid-19 veya sınır tanımayan bir virüs salgını olabilir, ama bize esas mevzunun yine de ulusal çıkarla ilgili olduğu söylenecektir. Mesele ekonomik yoksullaşma veya hayat pahalılığı olabilir, ama buna ulusal bağımsızlık gülünün dikeni olarak katlanmamız istenecektir. Siyasal baskıyı anlamak: Kayyım, tutuklama ve diğerleri Ayhan Bilgen'in istifa açıklaması, giderek otoriterleşen Türkiye’nin siyasal sistemi içinde basın açıklaması yapma, dilekçe hakkı, imza toplama, oy kullanma veya hukuk mücadelesi verme gibi bildiğimiz bütün karşı çıkma yöntemlerini etkisizleştiren bir siyasal baskı döngüsü içinde, daireyi parçalayan dikine bir hareket olarak parıldadı ve söndü. Bir kayıba ağıt: Cemil’in boş beşiği Berfo Ana yüreğini açtığı ağıtlarından birinde evladı gittikten sonra dertleşecek kimsesi kalmadığından yakınmakta ve “Cemil’in beşiği boş kaldı” diye dertlenmektedir. Boş beşik! Annenin gözünde hiç büyümeyen veya hep bebek kalan evlada duyulan özlemin bir simgesi mi? Sağlıkçılar ölebilir, başınızın çaresine bakın Sağlık çalışanlarını MİT çalışanları ile aynı düzlemde değerlendiren bir pandemi yönetiminin bağlamının insan güvenliğince değil milli güvenlik anlayışınca belirlendiği açıktır. Böylesi bir anlayışın Türkiye açısından yarattığı en büyük sorun kendini artık açık bir “meslek krizi” şeklini alan uzmanlık yitiminde, başka bir ifadeyle mesleksizleştirmede ortaya koyuyor. Sınıf meselesi mi, 'Kürt kartı' mı? Ekonomik açıdan tabi durumda olanların saldırıya daha açık olması, daha kırılgan ve savunmasız bir pozisyonda olması kaçınılmaz. Fakat Türkiye’de yaşanan bu türden mikro ölçekli saldırganlıklarda sınıfsal konum gerekli koşul oluştursa da yeterli koşul olamamaktadır. Başka etnik kökenlerden gelen tarım işçilerinin benzer türden toplu saldırganlık biçimlerine, linç pratiklerine maruz kalmaması bunun en somut kanıtını oluşturur. Kırmızı vatan ya da halkın çifte açmazı Kendini eve kapattığını ilan eden, dışarıya çıkmaya korktuğunu söyleyen ve diğer insanlara da bunu tavsiye eden insanların sayısı gün geçtikçe daha çok artıyor. Kırmızı vatanda yaşayan bir insan olmanın derin anlamını giderek artan bu güvensizlik hissi ve yitirilen yaşam sevinci ele veriyor. Söz konusu insan hayatıysa gerisi teferruattır Bireyin hayatının dokunulmaz ve kutsal olduğuna duyulan inanç, aynı bireyin kendi hayatı üzerinde, ona son vermek de dahil, nihai söz sahibi olduğunu da kabul etmeyi gerektiriyor. Sadece açlık grevleri konusunda değil, insanın kendi kararıyla hayatını riske attığı veya ölmeyi seçtiği tüm durumlar, bizi buna benzer açmazlarla karşı karşıya bırakırlar. Bir iyi bir kötü haberim var: Türk'ün Türk'e gazı Şimdi neden Erdoğan’ın da her insan gibi vereceği müjde neyse basitçe onu söylemek yerine birkaç gün önceden müjde vereceğinin müjdesini vermeyi tercih ettiğini daha iyi görebiliyoruz. Müjdenin müjdesiyle coşku yaratmak ve arzuları kışkırtmak, eldeki gerçeklik ile oluşturulan beklenti arasındaki farkın yarattığı boşluğu doldurmak için mecburidir. Sandık inandırıcılığını yitirince sokak alevlenir Evet, muhalefet liderinin tutuklu olduğu bir ülkede yapılan seçimlerin serbest olduğunu söylemek gerçeğe aykırıdır. Evet, böylesi bir baskı uygulamayı gerekli görecek kadar öz güvenden yoksun bir iktidarın art arda seçmenin yüzde 80’inden fazlasının oyunu aldığını düşünmek sağduyuyla çelişkilidir. Lübnan’a Türkiye’den 'komplo teorisi' desteği Lübnan hükümeti bir can simidi arıyorsa, soruşturma için Fransa’yla anlaşmak yerine Türkiye’ye başvurması çok daha yararlı olurdu. Çünkü ihmalden kaynaklanmış bir “kaza ihtimalini” en güçlü olasılık olarak bugünden duyuran Fransız yetkililerin aksine, Türkiye’de olayın bir komplo olduğunu ispatlamaya gönüllü birçok yorumcu ve yazarın şimdiden havuz medyasında ve sosyal medyada hazır beklediğini görüyoruz. Hilafet romantizmi nereden çıktı? Türkiye’deki demokrasi güçleri dikkatini “hilafet romantizmi”nin bir dünya projesi olarak uygulanabilirliğine değil bu söylem üzerinden yaratılacak simgesel ve duygusal seferberliklerin iç siyasetteki seküler ve demokratik formları daha çok bastırmakta nasıl kullanılabileceğine yöneltmelidir. Hukuku ciddiye almak Davaya verilen önem ile yargının güvenilirliği arasındaki etkileşimi betimleyen ters evrim sürecinin somut bir örneğini Deniz Yücel’in yargılandığı davada buluyoruz. Yücel ilk başta Redhack eylemleriyle bağlantılı olduğu iddiası üzerinden gözaltına alınmıştı. Ancak sonraki yargı sürecinde ve iddianamede bu bağlantının sözü bile edilmemişti. Ayasofya’yı aşamamak: Fırsatçı simge siyaseti Ayasofya üzerinden yaşanan büyüklenme duygusu ve doyum Türkiye’de simge siyasetinin fırsatçı ve istismarcı karakterini tüm boyutlarıyla gözler önüne serer. Zira görünüşte yücelttiği şeyi esasta kendine özgü bir yetersizliktir. Sonuçta kendini yaklaşık 1500 yıllık bir simgenin banisi değil fatihi olarak yüceltmektedir ve ecdadından gelen “kılıç hakkını” bugün siyasetine temel olarak önermekle bu yaratıcı kudret eksikliğini örtmek istemektedir. Üniversite kapatma: Akademik tasfiyecilik Üniversiteleri bir bütün olarak savunulması, dışarının müdahelelerine karşı korunması gereken özgürlük adaları olarak görmenin ötesine geçmeliyiz. Elbete üniversite özerkliğini savunmak, onu siyasi iktidarın müdahelelerinden uzak tutmak özgürlüğe giden yolda atılması gereken ilk adımdır. Ama bunun ancak üniversitelerdeki iktidar ilişkilerinin dönüştürülmesiyle bir arada mümkün olacağını da görmek gerekir. Baroların direnişi: Muhalefet içindeki iktidar Baroların başlatmış olduğu direnişi sadece avukatlarla sınırlı bir soruna verilen bir tepki olarak görmek hata olur. Uygulama bütünsel bir iktidar stratejisinin hukukçulara isabet eden kısmını temsil ediyor. O halde hukukçuların tepkisini de aynı ölçüde bütünsel bir direnişten baroların payına düşen kısım olarak görmek en doğru yaklaşım olur.