Yaşamın ve ölümün kıyısında bir dans

Michel Leiris'in 'Boğa Güreşinin Aynası' kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlandı. Leiris’e göre boğa güreşinin tılsımlı bir yanı var; saygısız bir mücadele sonunda zafer denemeyecek bu edim, hem matador hem de boğa için düşme veya ölüm riski taşıyor.

Abone ol

1990’daki ölümünün ardından, Claude-Levi Strauss’un “yirminci yüzyılın en önemli yazarlarındandı” dediği Michel Leiris, paranteze alınan yaşam öykülerinin metinlere bir şekilde dâhil edilmesi gerektiğini savunmuş ve bunu kendi kitaplarında uygulamıştı.

Küçükken yaşadığı travmaları ve yakınlarının kendisini aşağılamasını hiç unutmayan Leiris, Özellikle 'Erginlik Yaşı'nda bunlarla hesaplaşmıştı. Kötü anılarıyla birlikte, iki savaş arası dönemde ve 1945 sonrasında gözlemlediği bunalımların etkisiyle kaleme aldığı metinlerde, çocukluk düşü olan bir matador edasıyla hatıralarına saldıran Leiris, geçmişin değiştirilemeyeceğini fakat gelecek için aynı şeyin söylenemeyeceğini anlatmaya uğraşmıştı.

Leiris’in, “saldırganlığını” teorik çerçeveye oturttuğu 'Boğa Güreşinin Aynası'; boğa ve güreşçi arasındaki ilişkinin tehlikeli ve erotik tarafını yorumladığı bir metin aynı zamanda.

'KÖTÜCÜL BİR AYNA'

Leiris’e göre boğa güreşinin tılsımlı bir yanı var; saygısız bir mücadele sonunda zafer denemeyecek bu edim, hem matador hem de boğa için düşme veya ölüm riski taşıyor. Kendisiyle yapılan söyleşilerden birinde, boğa güreşini tangoya benzeten Leiris, boğanın ve matadorun “dansını” şiddetli bir aşk diye nitelemişti.

Boğa Güreşinin Aynası, Michel Leiris, Çevirmen: Orçun Türkay, 52 syf., Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021.

Boğa güreşi sırasında pelerinin aldatıcılığı, yazara göre yaşam mücadelesini çıkarıyor ortaya: Her iki taraf için de geçerli olan bu durumda, boğanın ve güreşçinin karşısında, ölüm kalım dansının yansıdığı “kötücül bir ayna” beliriyor.

Söz konusu yansıma ise Leiris’e göre gerçekliğin, deneyselliğin ve nesnelliğin dar kalıplarını yıkıp geçmek için bir başkaldırıyı tetikliyor. Bu isyanın özünde, yazarın ifadesiyle bir aydınlanma bulunuyor: “Boğa güreşi sanatı, özellikle erotik etkinlikle ilişkileri açısından çözümlendiğinde, tahmin edebileceğiniz üzere, bir tür yakınlık ya da benzerlik duygusu yarattığı ölçüde benliğimizin kimi karanlık yanlarını bize gösteren; duygusal güçlerini, duygularımızın önceden nesnelleştirilmiş, sanki baştan belirlenmiş görüntüsünü birer ayna gibi içlerinde gizlenmelerinden alan o aydınlatıcı olguların görünümüne bürünecektir.”

SANATIN VE SPORUN ÖTESİNDE

Leiris’e göre boğa güreşi; trajikliği, törenselliği, ölümü ve yaşamı barındırmasıyla spordan öte bir anlam taşıyor. Diğer yandan, sanatın da ötesinde; dramatikliği, ritmi, içtenliği, ciddiyeti, amaca yönelik eylemlerin bütününü barındırması, tehlikeleri ve zıtlıkları bu yönünü güçlendiriyor.

Yazarın deyişiyle boğa güreşi, “kafamızdaki güzellik kavramının tedirgin edici bir görüntüsünü verebilir bize (...) gerçek boğa güreşine sözcüğün dar anlamıyla bir spor ya da sanat uğraşı olarak bakılamaz çünkü hiçbir sanat, asla bu denli kesin ve hoyrat öğelerle sürdürmemiştir varlığını.”

Leiris, bir boğa güreşinde, boğanın ve matadorun, karşısındakine tehlikeyle dokunduğunu ve sürtündüğünü söylüyor. Bu eylemler karşılıklı bir kışkırtmaya, dolayısıyla erotik bir yakınlaşma ve uzaklaşmaya denk geliyor. Yazar buna, kısa süren bir “kaza dizisi” diyor: “İnsan hâlâ yaşar, boğa da yine çevresinde onu sarıp sarmalar. Birden büyü bozulur: Gitgide daha ısrarlı okşayışlardan sonra iki partner ayrılır, artık birbirlerine yabancıdırlar. İşte o anda kalabalık arasında bir alkış tufanı kopup her şeyi taçlandırır…”

Yakınlaşma ve uzaklaşmalar, kılıç darbesine kadar sürüyor; iki sevgilinin şiddetli birlikteliği ölümle sonlanıyor: Boğa ölünce düzen yeniden kurulur, her şey yerli yerine oturur” diyor Leiris.

Boğa güreşini sanatı aşan bir sanat, sporun ötesinde bir spor, aşk, erotizm, trajedi, dram ve keskin bir gerçeklik diye niteleyen; güreşe, boğa ile matador arasındaki gerilimli ilişki diyen Leiris’in tasvirleri ve yüceltmeleri dışında bir seçenek daha mevcut: Eduardo Galeano’nun yaptığına benzer şekilde, matadorun değil de boğanın tarafını seçmek…