Ya sosyalizm ya ölüm mü?

Alana hakim olan mor renginin hegemonyasını sarsmak istercesine kızıl bayraklarla donanmış bir grubun açtığı bu döviz elbette farklı şekillerde yorumlanabilir. Dövizi açanlar, kapitalizm hüküm sürdüğü sürece kadınlar öldürülecek, kadın cinayetlerinin yaşanmadığı yegane sistem sosyalizmdir demek istemiş olabilirler. Verilmek istenen mesaj buysa, “Eşit yurttaşlık sosyalizmde” veya “Kadının kurtuluşu sosyalizmde” yazılı dövizler taşımak, verilmek istenen mesajın adresi bulması açısından daha isabetli olurdu.

Abone ol

Tunca Özlen

AKP’nin iktidara taşındığı 2002’den bu yana 15 bin kadın öldürüldü. Soykırımı aratmayan bu kan dondurucu tablo, ülkemizde kadına yönelik şiddetin münferit değil sistematik olduğunu gözler önüne seriyor.

Yasalar ve adalet mekanizması, eğer kadın örgütleri dava öncesinde kamuoyu oluşturmayı başaramazlarsa çoğunlukları kadınların aleyhine işliyor. Erkeklerin alt sınırdan ceza alması, hatta mümkünse beraat etmeleri için seferber olmuş bir sistem duruyor karşımızda.

Hal böyleyken, kadın örgütlerinin faaliyetleri ayrı bir önem kazanıyor. Devletin yerine getirmediği görevleri, kadınları korumak ve kamuoyu oluşturmak adına kadın örgütleri üstleniyor. Kadın örgütleri güçlendikçe, ülkemizde yaşayan kadınları koruyan kalkan da güçleniyor.

Yıl boyunca davaları takip eden, kadınlara hukuki destek veren, toplantılar düzenleyen, basın açıklamaları yayınlayan kadın örgütlerinin kitlesel olarak sokağa çıktıkları iki önemli gün var: 25 Kasım ve 8 Mart.

Bu iki günde, sadece en kitlesel eylemler burada düzenlendiği için değil, aynı zamanda diğer eylemlerin politik doğrultusu üzerinde belirleyici olduğu için de gözler İstikal’de oluyor. İstiklal’de açılan dövizler, atılan sloganlar sosyal mecralarda bazen günlerce tartışılıyor.

Bu yazının odağını da, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde açılan bir dövizde yazanlar oluşturuyor: Ya sosyalizm ya ölüm!

Alana hakim olan mor renginin hegemonyasını sarsmak istercesine kızıl bayraklarla donanmış bir grubun açtığı bu döviz elbette farklı şekillerde yorumlanabilir. Dövizi açanlar, kapitalizm hüküm sürdüğü sürece kadınlar öldürülecek, kadın cinayetlerinin yaşanmadığı yegane sistem sosyalizmdir demek istemiş olabilirler.

Verilmek istenen mesaj buysa, “Eşit yurttaşlık sosyalizmde” veya “Kadının kurtuluşu sosyalizmde” yazılı dövizler taşımak, verilmek istenen mesajın adresi bulması açısından daha isabetli olurdu.

Veya kızıl Rosa’yla özdeşleşen “Ya barbarlık ya sosyalizm” sloganının suyu mu çıktı?

Burada ertelemecilik tartışmasına girmek niyetinde değilim. Sosyalizm sihirli bir değnek değil; sosyalistler kimlik sorunlarını çözmeye adaysalar bugünden başlayarak gündeme almak, üzerine kafa yormak, alana özgü araçlar üretmek, eylemselliği ihmal etmeyen bir siyasi doğrultu belirlemek zorundalar.

Aksi takdirde, “Ya sosyalizm ya ölüm” sloganı ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir anlama gelmez. Her gün ortalama en az bir kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadın eylemine bu sloganla katılmaksa siyasi intihardır.

İKAMECİLİK TASFİYECİLİKTİR

Bir kadın örgütü düşünün ki kadınların karşısına hiçbir somut mücadele başlığı ile çıkmıyor. Kadınların durumunun iyileştirilmesi ve toplumu cinsiyet eşitliğine yaklaştıran yasal düzenlemeler için mücadele etmenin anlamsız, hatta “reformist” bir tutum olduğunu savunuyor. Kadınları genel geçer söylemler üzerinden sosyalizm mücadelesine davet etmekten başka bir gündemi olmayan bu kadın örgütü, bir aşamadan sonra kadınlara özgü gündemlerden kopar ve varlığı hepten anlamsızlaşır. Çünkü ülkede zaten bütün kesimlere hitap eden pek çok sosyalist örgüt vardır. Sormak gerekir, kadınların böylesi bir “kadın örgütüne” ve onun “öncülüğüne” ihtiyacı var mıdır?

Kadınların yakıcı taleplerini genel geçer bir sosyalizm söylemiyle ikame eden bu “kadın örgütü”, sosyalist hareketin rakibi olarak gördüğü kadın hareketini tasfiye etmeye çalışmaktadır. Eyleme taşınan kızıl bayraklar düzene karşı değil, mor bayraklarda cisimleşen kadın dayanışmasına karşı dalgalanmaktadır. Bu bağlamda “Ya sosyalizm ya ölüm”, feminizmin ölüm fermanıdır.

Oysa farklı toplumsal kesimleri, onlara özgü bir takım sorun ve gündemlerin üzerinden atlayarak birleştiremezsiniz. Kimlik sorunlarının kapitalizmin belirlenimi altında aldığı biçimler, bunların emek-sermaye çelişkisine indirgenmesiyle değil, ancak emek-sermaye çelişkisi bağlamında ele alınmasıyla çözümlenebilir. Biri diğerine indirgenmeyen sorunlar, biri diğeriyle ikame edilmeyen mücadelelerin konusu oldukça, başlıklar arasındaki “hiyerarşi” meselesi de yerini ortak mücadelenin olanaklarına bırakacaktır.

Ortak mücadelede kızıl bayrak mor bayrakların, sosyalizm feminimzin pan-zehiri olarak görülemez. Sosyalizm 21. Yüzyıl’a damgasını vuran sorunlara yanıt üretmeyi başaracaksa, feminizmden daha fazla beslenecek.

SOSYALİZMİN ONURU

Sosyalistler açısından sahiplendikleri bir sloganın her alanda geçerli olması beklenir. Bir an için, üzerinde “Ya sosyalizm ya ölüm” yazan dövizin kadın eyleminde değil de Onur Yürüyüşü’nde taşındığını düşünelim. (1)

Stalin döneminde 121. Madde’den dolayı yargılanan ve çalışma kamplarına gönderilen eşcinseller için, "Ya sosyalizm ya ölüm!" sloganı ne ifade eder? Reel sosyalizmin homofobik uygulamaları nedeniyle hapishanede veya çalışma kamplarında hayatını yitirmiş, intihara sürüklenmiş veya hayatı boyunca gizlilik içinde yaşamak zorunda kalmış eşcinseller, “sosyalizm” ve “ölüm” sözcüklerinin arasına rahatlıkla = işareti koyabilirler.

Biz ne yapıyoruz? Sosyalizmle ölümü eşitlemek yerine 1 Mayıs'lara kendi kortejimizle katılıyor, kurtuluş yok tek başına diyoruz. Sosyalizmin ONURunu da biz kurtarıyoruz.

(1) Yürüyüşten önce dışa açık sayısız toplantı alan Onur Haftası Düzenleme Komitesi’nden böyle bir dövize onay çıkması ihtimal dahilinde değil. Ancak 25 Kasım eylemini örgütleyen komiteden öğrendiğimiz kadarıyla “Ya sosyalizm ya ölüm” dövizi komitenin iradesi çiğnenerek açılmış. Dolayısıyla aynı dövizi Onur Yürüyüşü’nde görmek işten bile değil.